Sır

NBA yönetimi, Oklahoma City Thunder'a küçük bir ceza vedi. Buna göre, Thunder'ın 2013 draftındaki 2. tur seçme hakkı Boston Celtics'e gidecek.

Cezanın sebebi geçen yılki Jeff Green - Kendrick Perkins takasında gizli tutulmuş bir "bilgi". Hatırlayacağınız gibi sezonun başlamasına kısa bir süre kala Jeff Green'in kalbinde bir sorun çıkmış ve genç oyuncu ameliyat edilmişti. Sezonun tamamını kaçırdı. Gelecek sezon oyuna dönmesi bekleniyor.


Söylenene göre OKC kardiyologları, Green'in kalbindeki sorundan haberdarmış. NBA kuralları şöyle diyor; "İki oyuncu takas edilirken, takımlar, kendi oyuncuları hakkındaki tüm bilgileri diğer tarafa sunmak zorundadır." Ama lig yönetimi, Thunder'ın bu bilgiyi Celtics ile paylaşmamakta herhangi bir kasıt yaptığına dair bir kanıt bulamadıklarını açıkladı. Kardiyologlar dışında kimse bilmiyormuş. Tabii onların bunu bilip de kulüpte kimseye söylememiş olması biraz ilginç!

Thunder bu şekidle ciddi bir cezadan yırtmış oldu. Ancak Danny Ainge böyle bir sorundan haberdar olsa ve o takasa hiç girişmese, şu anki durum nasıl olurdu diye merak etmiyor değilim.

Thunder'ın Green karşılığında aldığı Kendrcik Perkins, ligin tartışmasız en iyi pota altı savunmacısı. Celtics'teki savunma ahlakının temel taşlarından biriydi ve takımda çok sevilen bir isimdi. Rondo'nun halen en iyi arkadaşlarından bir tanesi. Onun takas haberi takıma ulaştığında Kevin Garnett'in ağladığı bile söyleniyor.


Takım tamamen bir değişime uğradı Perkins sonrası. Boyalı alana bir adet canavar koyup, Ibaka gibi müthiş bir yardım savunmacısını, yeteneklerini en iyi şekilde kullanacağı 4 numaraya kaydırdılar. Takımın boyut değiştirmesine yardımcı olan en önemli şey de savunmada yaşadıkları değişim oldu takas sonrası. Ayrıca hücumda da en etkili oldukları yer transition ve yüksek tempo. Rakibi zor şutlara sevk etmeden, atışları bozmadan ve ribaundları kolay almadan açık sahaya çıkmak pek kolay olmaz, değil mi?

İnsanın yanında biraz şans olacak bazen...


İlk Maaş

2.03'lük güçlü ve atletik forvet Harrison Barnes, North Carolina Üniversitesi'nde iki başarılı sezonu geride bıraktı. Son yılında 17.1 sayı ve 5.2 ribaund ortalamaları tutturan Barnes, bu yılki NBA draftına giriyor ve ilk 10 sıra içerisinde seçilmesi neredeyse kesin.


UNC forveti, maddi durumu çok da iyi olan bir aileden gelmiyor. Kendisini seçecek takımdan alacağı ilk maaş çekiyle ailesini tatile götürecekmiş. "Ailece beraber bir tatile hiç çıkmadık. Yaz Ligi'nden sonra onları bir yerlere götürmek istiyorum" diyor Barnes. Kız kardeşi Los Angeles'ı hiç görmemiş. Muhtemelen Barnes ailesinin istikameti Pasifik sahilleri olacak. Annesi ABD dışında hiç çıkmadığı için bir yurtdışı gezisi de gündeminde olacak genç oyuncunun.

Umarım ilk kez birlikte çıkacakları tatilde güzel vakit geçirirler. Ama Barnes'ın NBA'de kendisine iyi bir kariyer yapacağından hiç şüphe yok.


Finaller - 5. Maç

Bu günleri de mi görecektik? LeBron James artık kelimenin gerçek anlamıyla bir "şampiyon". Mecaz yok! İnsanın pek inanası gelmiyor, değil mi? 

Tanışma anı - İzdivaç!
Final serisinin beklentileri karşıladığı pek söylenemez. Özellikle geçen yılki Dallas - Miami finaliyle kıyaslandığında oldukça sönük kaldı. Epik bir seri olmaktan fazlasıyla uzaktı. Daha 3. maçla birlikte serinin kaderinin hemen hemen belli olması ve kalan tüm maçların neredeyse birbirlerinin kopyası olması, yeterince heyecan duymamıza engel oldu.

Medyaya fazlaca malzeme çıkaran, biz basketbol fanlarına keyifli anlar yaşatan LeBron & Clutch sorunsalı de artık sona erdi. Ama kimse James'in bunu hak etmediğini söyleyemez.

LeBron'un oynadığı final serilerinin kıyaslaması
Geçmiş yıllara göre çok net bir değişim yaşadı LeBron bu seride.

Daha önceki maçlarda yaptığım gibi detaylara inmeyeceğim bu kez. Zira yukarıda da belirttiğim gibi ana resim 3. maçtan itibaren karbon kağıdından çıkmış gibiydi. Ama Thunder, kazanmak için hala şansı varken, 3. çeyrekteki oyunuyla her şeyi berbat etti.

Maça noktayı koyan bu 12 dakikanın istatistikleri şu şekilde:


Buradan sonra geri dönmek artık tamamen imkansızdı OKC için.

2012 final serisinin bu iki takım arasındaki ilk ve son seri oalcağını hiç düşünmüyorum. Şüphesiz ki yakın gelecekte lige damga vuracak Thunder ve Heat. Aralarında ciddi bir rekabet yaşanacak gibi. LeBron James de "Bu, OKC ile son karşılaşmamız olmayacak" dedi maç sonrasında.


Yalnız Thunder'ın gelecek planlaması önemli olacak bu rekabetin uzun vadeye yayılmasında. Takımın en önemli oyuncularından Harden ve Ibaka'nın sözleşmeleri önümüzdeki yaz bitiyor. Sam Presti gibi bir GM'in takımı geriye götürecek hamleler yapacağını hiç sanmıyorum. Ama yine de boyalı alanda inanılmaz bir skor sıkıntıları var ve oraya takviye şart. Veteran's minimum ile tecrübeli birini ekleyebilirler takıma.

OKC Thunder'ın kontrat durumu sol taraftaki gibi. Rakamlar, kontrat bitiş yıllarını gösteriyor.


Bu arada James Harden, final serisinin kaybedilmesi sonrası efsane bir laf söyledi: "Artık biliyoruz ki; NBA Finalleri'nde her topun çok büyük önemi var." Anlayan lütfen yardımcı olsun.


Bu kafa, final serisinde neden rezalet bir oyun oynadığını çok iyi açıklıyor Harden'ın.

                                                                                                                                                                                      


Seriden Notlar:

- LeBron James, şampiyonun belirlendiği maçta triple-double yapan tarihteki beşinci oyuncu oldu. Bunu başaran diğer isimler; Magic Johnson (2), Larry Bird, James Worthy ve Tim Duncan.

- Heat, finaller 2-3-2 formatında oynanmaya başladığından beri evindeki 3 maçı da kazanan üçüncü takım oldu. Bunu daha önce yapanlar; 2004 Pistons (Lakers'a karşı) ve 2006 -yine- Heat (Dallas'a karşı).

- Heat coachu Erik Spoelstra, aktif NBA coachları içinde şampiyon olan dördüncü isim oldu. Diğerleri; Gregg Popovich, Doc Rivers ve Rick Carlisle.

- Spoelstra, Heat tarihinde en çok playoff maçı kazanan isim Pat Riley ile (34 maç) galibiyet sayılarını eşitledi. Ancak buna çok daha kısa sürede ulaştı. Riley 34-36 iken, Spoelstra 34-22.

- Thunder'ın Heat karşısında peş peşe aldığı 4 yenilgi, bu sezonki en uzun kaybetme serileri oldu.

- Heat, beşinci maçta toplam 14 üç sayılık isabet bularak, bu alandaki finaller rekoruna ortak oldu. Rekorun diğer ortakları 1995 final serisinden Orlando Magic ve Houston Rockets. İki takım, aynı seride farklı maçlarda bulmuştu 14'er isabeti.


Clutch


LeBron James'in son iki sezonun playoff'larındaki clutch* performansı. Değişim gerçekten gece ile gündüz gibi. Geçen yıl 18 dakikada tek bir sayı dahi üretemezken, bu yıl sadece 11 dakikada 14 sayı bulmuş. Önceki sezon tamamını kaçırdığı şutlarda bu yıl çok daha başarılı. +/- kategorisine bakarsak da tam 32 sayılık müthiş bir fark var!

* Oyunun son 5 dakikası içerisinde farkın 5 sayı veya daha az olduğu bölüm


Finaller - 4. Maç

Maç, serinin geri kalanıyla aynı senaryoda başladı ama bu kez roller tersten yazılmıştı. OKC 13-3 ile başladığı çeyreği 33-19 önde tamamladı. Yüzde 62.5 gibi muazzam bir şut isabeti yakaladılar. Heat 3. maçtaki gibi jumper'ları sokmakta zorlandı maçın başında. İlk çeyrek isabetleri yine bir önceki maçtaki gibiydi. Neredeyse tüm üretimleri boyalı alandan geldi.

Heat'in ilk çeyrekteki şut isabeti
Ama ikinci çeyrekte Thunder'ın alabora olması uzun sürmedi. Heat 16-0'lık seriyle ilk çeyreğin hesabını sadece 4 dakikada kapattı. Bu bölümde çok iyi savunma yaptılar ancak Durant ve Harden'ın kötü tercihleri de işlerini kolaylaştırdı. Harden'a geleceğiz... Bu sekanstan sonra skor başa baş gitse de, oyuna hükmeden genelde Heat oldu. Thunder, çoğunlukla Russell Westbrook'un insanüstü işleriyle oyuna tutunmaya çalıştı. Westbrook demişken:

Russell Westbrook:

Westbrook sıkça eleştirilen bir oyuncu. Eleştirilerin odak noktası da genelde tercihleri. Evet, bir oyun kurucu olarak yeterli saha görüşüne ve yaratma yetisine sahip değil Westbrook, ama zincilerini çözdüğünüzde Thunder'ın tüm vahşiliğini ortaya çıkaran yegane isim. Tüm artı ve eksilerini bir teraziye koyarsak, bence eksileri hiçbir şekilde ağır basamaz.

4. maçta yaptığı işler gerçekten inanılmazdı. Neredeyse 2001 final serisi ilk maçında Allen Iverson'un  Lakers'a tek başına yaptıklarını tekrarlıyordu. 32'de 20 şut isabetiyle tam 42 sayı, 7 ribaund, 5 asist... 

Allen Iverson - 2001 final serisi - 1. maç

Westbrook - 4. maç

Tabii bitime saniyeler kala yaptığı o saçma faulle maçı mahvetmedi değil RW0. Ama bütün maç öyle üstün işler yaptı ki, zaten sadece "iyi" oynamış olsa, Thunder maçın sonunu dahi getiremeyecekti. Kimsenin de pek bir eleştirecek durumu yoktu açıkçası.

Hata!:


Böyle bir laf söylenir mi ya? Ibaka'nın yaptığı iş değil yani. Yahoo! Sports, "Deli ilaçlarının etkisi altında olabilir" diye başlık attı!  LeBron da "Konuşmaya değmez. O salağın teki" gibi sert bir cevap verdi.

Thunder henüz çok çömez. Bu tür akıl oyunlarını, psikolojik savaşları daha tam bilmiyorlar. Ibaka'nın bu anlamsız yorumu dışında Durant'in de bir önceki maçta Wade'in üzerinden basket atıp "Çok kısasın" gibi saçma bir lafı vardı. O olaya "buradan" ulaşabilirsiniz.

Bu iki "oyun" da ters tepti. LeBron ve Wade toplamda 51 sayı, 15 asist ve 14 ribaund üretti. Savunmaları da cabası. Wade bir bel sakatlığı yaşadı. Oralı bile olmayıp oyuna devam etti. LeBron'a kıramplar girdi. Ona rağmen direndi. Çok da kritik bir top soktu o halde. Bu kadar kibirli iki adamı böylesine gereksiz laflarla kamçılamak hiç ama hiç akıllıca değil.

Ekstra Faktör:

James Harden, Thunder'ın tartışmasız en önemli basketbol aklı. Oyunun kritik anlarında tüm kontrolü Westbrook yerine elinde bulunduran isim. Ama gerçekten felaket bir seri geçiriyor. Şutlar girmeyebilir, basit hatalar yapılabilir. Ama Harden bambaşka bir yerde. Yaptıkları fiziksel değil mental hatalar ve bunlar NBA finallerinde asla kabul edebileceğiniz şeyler değil. Spurs serisinde 18.5 olan sayı ortalaması Heat'e karşı 10.8. Ki onu da yine berbat seçimler yaptığı ama şutlarda isabet bulduğu ikinci maç yükseltiyor. Dün zaten felaketti. Boş turnike kaçırdıktan sonra da iyice kayboldu. 2/10 şut isabeti, 2 asist, 4 top kaybı, 5 faul! Kendisini belindeki sorunlar nedeniyle hareket etmekte bile zorlanan Mike Miller savunduğunda dahi hiçbir şey üretemedi.

Heat'te ise LeBron ve Wade'e en büyük katkı Mario Chalmers'tan geldi. Günü gününü tutmayan bir isim Chalmers. Ama çembere gitmekte henüz korkma duygusuyla tanışmamış bir çocuk kadar duru. Çeyrek  başına skoru aşağıda. Son periyotta verdiği katkı muhteşem. Maçın son bölümünde bir mola dönüşü Wade'e "Beni bul" demiş. Ki topu aldıktan sonra basketi yapmayı da başardı.

Chalmers, Durant'in faul problemine girmemek için LeBron'u bırakıp kendisini savunmaya başlamasını "saygısızlık" olarak değerlendirmiş.

Chalmy

Scott Brooks:

Thunder'ın contender kabul edilmeye başladığı günden bu yana olduğu gibi, Brooks'un bu seride yaptıkları da fazlasıyla tartışılıyor. Özellikle 3. maçta Durant faul problemi nedeniyle kenardayken Westbrook'u da 5 dakika oturtması, OKC'nin öndeyken tüm kontrolü kaybetmesine neden olmuştu.

Heat'in 4 kısasına karşı ne yapacağına bir türlü karar veremedi Brooks. Takımı kısalttığında tek uzun tercihinde sık sık yanlışlar yaptı. Heat'in bu düzenine karşı OKC'nin sahada tutabileceği tek uzun ikilisi Ibaka ve Collison. O da çabukluklarından dolayı. Tek uzuna döndüğüde Collison'u oynatırsa takım kısa ve zayıf kalıyor. Pota altı iyi korunamıyor. Perkins'i oynatırsa yavaşlıktan dolayı savunma rotasyonları ciddi anlamda aksıyor. Belki 5. maçta bir karar çıkabilir Thunder staff'ından, belli olmaz!

Son maçta Fisher'a verdiği sürenin mantıklı hiçbir açıklaması yok. Ne yapar bu Fisher yahu? 22 dakika, 0 sayı, 0 asist, 0 ribaund... "Ama işte çok tecrübeli..." falan diyen varsa, kendileri bir alt başlıktan devam edebilir.

Fisher'ın, sahadaki varlığıyla neden olduğu olumsuzluklardan en göz önünde olanlara gelelim... Fisher ve Westbrook sahadayken Harden zoraki olarak 3 numaraya kayıyor. Ki bu sekansların tamamında savunduğu adam da LeBron James. Heat burayı işlemekten hiç geri kalmadı.

Savunma deseniz S'si yok! Thunder seri boyunca küçük patlamalarla öne geçtiği her sekans sonrası, Fisher sahadayken tüm ritmi ve kontrolü kaybetti.

Fisher'ın sahada olduğu 22 dakika, Sefolosha'nın sadece 27 dakika oynamasına sebep oldu. Hiçbir hatası olmayan, herhangi bir sakatlık veya faul problemi bulunmayan ve sahada olduğu her saniye iyi işler yapan Sefolosha, neden bu kadar oturdu kenarda? Anlaması güç.

All-Around:

Amerikan medyası fazla havaya girip LeBron'un Jordan'dan daha iyi olduğu tüm istatistikleri ortaya çıkarmaya başladı. Hoş... Michael Jordan zaten Thunder'ınki gibi takım savunmalarına karşı oynamıştı!

Bu kıyaslama saçma ama LeBron'un yaptıkları da asla inkar edilemez. Artık clutch eleştirilerini yavaş yavaş silmiş gibi görünüyor. Tarihin en all-around oyuncularından biri olduğuna zaten şüphe yok. Dünkü maçta Perkins'i savunduğu sekans dahi oldu. Oyun kurucu da savunuyor. İnsan değil pek kendisi!

All-around demişken şu tablo iyi gider:


En azından bir 6. maç görmeyi çok istiyorum seride. Ama OKC'nin bu oyunuyla pek mümkün görünmüyor. Bakalım...



Zero to Hero

Shane Battier'nin sezon boyunca şut yüzdesinde yaşadığı değişim. Finallerde geldiği boyut muazzam. Asla aksamayan savunmasının yanında hücumdaki bu ekstra katkısı, Heat'e fazlasıyla yardım ediyor.



Alttaki tabloda da iki takımın hücum istatistikleri var. OKC'nin hücum verimliliği (Offrtg) her maç düşüyor. "Savunma"




"Çok Kısasın"

3. maçta Durant ile Wade'in karşı karşıya geldiği bir pozisyon oldu. Aslında bu, Spoelstra'nın bir savunma stratejisi değil ama bir perdeleme sonrası Heat savunması switch yaptı ve Durant'ın üzerinde Wade kaldı. Pozisyonun devamında KD için geriye çekilerek şut atarak sayı yapmak hiç de zor olmadı.


Pozisyondan sonra Wade'e "Çok kısasın" demiş Durant. Ben şahsen görmedim. Ama kameralar yakalamış.

"Bana 'çok kısasın' dedi. O andan itibaren tek düşüncem Durant'ın üzerinden sayı yapmaktı. Bu gece olmadı. Ama seri bitmeden illa ki olacak!" diyor Wade pozisyon hakkında.

Wade, kazanma azminin yanında fazlasıyla kibirli bir oyuncudur. Onu böyle kamçılamak hiç de akıllıca bir hareket değil doğrusu.


Finaller - 3. Maç

3. maçı tek bir cümleyle özetlemek gerekirse, şu yeterli olur herhalde: "Boyalı alanı kazanan maçı da kazandı."

Thunder, oyunun savunma yönünde ligin en iyi pota altına sahip. NBA’deki en iyi pivot savunmacısı ve en iyi uzun yardım savunmacısı onlarda. Ama Heat, 4 kısa + Bosh ile tamamı dışarıda oynayabilen bir beşle karşısına çıkıyor Thunder’ın. Perkins’in Bosh’u, Ibaka’nın da Battier’i savunmak durumunda kaldığı bu düzen, OKC uzunlarını dışarıya çekerek boyalı alanı açıyor ve penetrecilerin çölde vaha bulmasını sağlıyor.

Heat daha hava atışıyla birlikte Thunder potasına saldırmaya başladı. Şaka gibi belki ama ilk 20 sayılarının tamamını boyalı alandan buldular. Ayrıca sürekli, en iyi yaptıkları işi, yani açık sahaya çıkmayı kovaladılar. Diğer yandan sanki bunun parodisiymiş gibi, boyalı alan dışından berbat bir yüzdeyle oynadılar. 

İlk çeyrek ve ilk devre sonlarında Heat’in şut isabeti şu şekildeydi:

İlk çeyrek sonu

İlk yarı sonu

Maç boyunca oyunu kontrol eden tarafın değişmesini belirleyen en büyük faktör, pota altı ve ribaundlardaki üstünlüktü. İlk yarı boyunca OKC kendi pota altında ancak 12 ribaund toplayabilirken, Miami tam 10 hücum ribaundu yapmayı başardı. Bu şekilde çok fazla ikinci şans sayısı buldular. Ama asıl önemli olan, OKC’nin kendi potasında oluşan ribaundları toplayamayarak transition ve hızlı hücuma çıkamamasıydı. Bu yüzden pek sevmedikleri set hücumuna bağımlı kaldılar.

İlk yarı bittiğinde OKC sadece 5 hızlı hücum sayısı bulabilmişti. Heat ise 12.

İkinci yarının başında rüzgar bir anda diğer yönden esmeye başladı. Scott Brooks, devre arasında oyuncularıyla bu konuda ne konuştu bilmiyorum ama Thunder devreye muhteşem bir savunmayla girdi. Kaymaları çok çok iyi yapıp Heat kısalarının çembere saldırmasına izin vermediler. Bu şekilde ribaund hakimiyetleri arttı (ikinci yarıya bu kategoride 7-0 ile başladılar) ve açık alana çıkma fırsatları oldu. İlk yarıdaki 5 hızlı hücum sayısının aksine, ikinci yarının henüz ilk beş dakikasında 6 sayı buldular hızlı hücumlarda. Zaten bu bölümde de geriden gelip öne geçişlerini izledik.

Ama Durant’in tıpkı ikinci maçta olduğu gibi faul problemine girmesi, Thunder’ın ivmesini kaybetmesine neden oldu. Her şey iyi giderken kontrol Heat’e geçti ve üçüncü çeyrek ev sahibinin 15-3’lük serisiyle bitti.

Miami’de Shane Battier’den bahsetmezsem olmaz. Final serilerinin ilk iki maçında en fazla üçlük atan oyuncu olmuştu tarihte. Üçüncü maçta sadece iki şut kullandı (kaçırmadan) belki ama savunması ve yan rolleri oynama arzusuyla takıma her durumda büyük katkı veriyor. Ancak normal sezonda tepe ve forvetten hayli düşük olan 3 sayı yüzdesi, playoff’ta adeta boyut değiştirdi.

Battier'nin gri renkli alandan normal sezondaki üretimi

Battier'nin gri renkli alandan playoff'taki üretimi

Miami son çeyreğe ilk 6 hücumda 4, ilk 12 hücumda da 7 defa top kaybı yaparak başladı. Ama OKC bu bölümü yeterince değerlendiremedi. Özellikle bu seride berbat oynayan Harden’ın (2. maçtaki skoru sizi hiç yanıltmasın) hücumda yaptığı işler takıma hiç katkı getiremedi. Heat, atletizmiyle oldukça iyi savunuyor Harden’ı. Özellikle ikili oyun çıkışlarında onu yanlara sürmeyi başarıyorlar. Ve kendi oyununu bu duruma uyarlamaya hiç çalışmadı henüz Harden. Halen sezonun geride kalan bölümündeki gibi oynamaya çalışıyor.

Thunder yıldızlarının maç sonunda yaptıkları acemice hatalar ve saçma top kayıpları, potalarında 8-0’lık Heat serisi olarak yansıdı. Son bölümde Sefolosha, Wade’den çaldığı top ve yaptığı sayıyla takımını tekrar oyunun içine soksa da, fark tek basketken yine pek işe yaramayan bir set oynadılar ve sonuç alamadılar.

Heat tuhaf bir rekora imza attı bu maçta. Son 15 yıldaki NBA Finalleri’nde boyalı alan dışı skorunun attığı toplam sayıya oranı en düşük takım oldular. Sanırım şut at(a)madan da şampiyon olunabileceğini ispatlamak istiyorlar:


* Thunder için 4. maçın hayati bir önemi var. Finaller tarihinde 3-1'den gelip şampiyon olan tek bir takım dahi yok.


Kalabalık!



Godfather

Ettore Messina’nın LA Lakers’ta danışman/asistan olmak için Avrupa basketboluna veda etmesi sonrası kıtadaki Godfather sayısı ikiye düşmüştü. Kalanlar kariyerlerinin belki de en iyi sezonlarını geçirdi. İkisi de bir önceki yıla oranla yarı yarıya düşen bütçelerle beklentilerin çok üzerine çıkıp Final-Four yaptı. Biri de şampiyon oldu. Kendi liglerinde de birbirlerine karşı final oynadılar.


Messina, Lakers coachu Mike Brown ile çok yakın arkadaş. Hatta Brown, her yaz 2-3 haftalığına İtalyan coachun misafiri oluyor. Sezon başında NBA basketbolunun detaylarını öğrenmek için Lakers staff’ına, genç coachun ekibine katılmıştı. Oradaki oyuna iyice uyum sağlayıp zaman içinde head coach olmayı planlıyordu. Sanırım bunun için yeterince vakti olmadığını düşündü ki yeni sezon öncesi CSKA ile anlaştı. Zaten kendi de bunu açıkça dile getiriyor; “Biraz daha genç olsam Avrupa’ya dönmezdim.”

Dusan Ivkovic, uzun süredir Olympiakos ile Sırp ulusal takımını bir arada götürüyordu. İkisinde de elindeki imkanlara kıyasla insanüstü işler başardı. Ama yıprandığını söylüyor. Yunanistan’daki işini bıraktı. Sadece milli takıma odaklanacak ve kulüp takımı çalıştırmayacak… En azından bir süre.


Gözlerin çevrildiği asıl isimse Zeljko Obradovic. Efsane, Pao’ya gözleri yaşartacak bir veda yapmıştı. O mektup için (tıklayınız).

Panathinaikos coachluğu için Itoudis’in adı ciddi bir şekilde geçiyordu ama o da kulüpte kalmayacağını açıkladı. Muhtemelen Obradovic ile birlikte çalışmaya devam edecekler.


Ivkovic’in kulüp takımı çalıştırmayacak olmasıyla, Avrupa basketbolundaki Godfather sayısı yine ikide kalacak. Tabii bir de efsanelerin izinden gitmeye çalışan Pianigiani var. Hem o hem de Obradovic, tüm kıtayı peşlerinden koşturuyor. Bizim takımlar da devrede.

Bakalım… Neler olacağını göreceğiz.


Finaller - 2. Maç

Atletizm vs. Güç

Serinin gidişatını etkileyen başka pek çok ana değişken var ama iki maç sonunda gördük ki en önemlisi bu kıyas.

Maçın başlangıcı birinci maçın kopyası gibi olacak derken, Heat daha ilk bölümde hayli ağır darbeler indirmişti rakibine. Potaya çılgınlar gibi saldırmak OKC’nin her şeyi. Bu özelliklerini uygulayamadıklarında rakibin işi çok daha kolaylaşıyor. Maça yine tedirgin başladılar. İlk çeyrekte 20 şutta yalnızca 5 isabetleri vardı. 18-2’lik başlangıç altından kalkmak psikolojik olarak hiç kolay değil.

Erik Spoelstra, Pacers serisinde sakatlanan Bosh’u dünkü maçta ilk beşe yerleştirdi. Maçın başındaki Chalmers, Wade, Battier, James, Bosh beşi, bu sezon ilk kez aynı anda sahaya çıkmış oluyordu. Bosh’un boyalı alandaki ciddi agresifliği ve iştahı, bu beş sahadayken Heat’e şöyle bir artı sundu:


Heat'in maç başında boyalı alan ve yarım daire içinden skor üretimi 

Unutmadan; Spoelstra, geçtiğimiz günlerde Bosh’u “En önemli oyuncumuz” diye nitelemişti.

Heat, LeBron ile Wade’in pick & roll’larından da iyi işler çıkardı. Durant, perdeleme çıkışında üzerinde kalan oyuncuyu nasıl savunacağını bilmiyor. E ne yapsın çocuk? Ligde savunduğu kaç tane kısa forvet, top elindeyken ikili oyun başlatıyor ki? Hem Wade hem Lebron, tepedeki ikili oyunlarından kolay sayılar çıkardı. Durant’e yaptırılan fauller de cabası.

Clutch?

LeBron, Celtics serisinden beri crunch time[1] performansına dair, bugüne dek oluşturduğu kötü şöhretini yavaş yavaş siliyor. Bitime 1:26 kala sol alçak posttan bulduğu isabet, playoff kariyeri boyunca deplasmanda oynadığı bir crunch time’da bulduğu ilk basketti. Biraz geç olmuş değil mi? Maçın sonunda 2/2 faul attı. Bu da, 2009 playoff’larından beri herhangi maçın son dakikası içinde fark tek basketken bulduğu ilk 2’de 2 serbest atış isabeti oldu. Bugüne dek oynadığı ilk 10 final serisi maçında 25 sayıyı geçememiş ve o maçların tamamında en çok top kaybı yapan oyuncu olmuştu. Ama bu seriye bakarsak gidişat biraz değişiyor sanki:

LeBron'un kariyer final serisi maçlarındaki skoru

Thunder ilk yarıda çok kötü transition defense yaptı. Heat’in bulduğu kolay sayılarla bir türlü oyuna dönemediler. Durant ve Westbrook’un toplamda 5/19 ile 15 sayı üretebilmesi işlerini daha da yokuşa sürdü. Heat'te ise Wade’in alıştığımız ilk yarı sendromu, yerine 13 sayılık bir katkıya bırakmıştı.

İlk maç sonrası görev adamlarına duyduğum sevgiden ve Collison’un az görünen işleri büyük bir kusursuzlukla yapmasına ne kadar sevindiğimden bahsetmiştim. 2. maçta Brooks ona sadece 14 dakika şans verdi. Ancak tüm pis işleri yapan Collison sahadayken, OKC daha şevkli ve daha agresif oynuyor.

Heat’in Collison sahadayken ve benchteyken yaptığı üretimdeki değişim:

Collison sahadayken Heat'in yediği sayı artarken hücum verimlilikleri düşüyor. Ayrıca oluşan ribaundları alma oranları da azalıyor

İlk maçta berbat oynayan Harden, dün gece belki 7/11 ile 21 sayı buldu ama yeterli işi yaptığına inanmıyorum. Harden, OKC’nin en önemli basketbol aklı. Westbrook’tan ziyade, işleri organize eden esas adam o. Ama maçta işleri fazlasıyla bire bire döktü ve arkadaşlarını oyuna dahil etme konusunda yeterince başarılı değildi.

İlk yarıda 5/19 ile 15 sayı bulabilen Durant ve Westbrook, ikinci yarıda 17/29 ile tam 44 sayı üretti. OKC son bölümde gereken “hırçınlığı” yakaladı ve maçı tek baskete kadar indirdi. Skor -yanılmıyorsam- 98-96 iken LeBron tepeden bir üç sayı denedi. Tüm sezon boyunca oradan yüzde 30 ile oynuyordu ve atış kaçtı. Scott Brooks mola almasa Thunder belki transition’da bir basket bulabilirdi.

Mola dönüşü pota dibine indirilen top sonrası Durant’in atışında LeBron’un faulü vardı ama hakemler -izleyenleri pek şaşırtmayacak şekilde- pozisyonu göremedi.

Neyse, olan oldu. Seri çok çok iyi başladı ve bu şekilde de devam edecekmiş gibi duruyor. Heat, rakibinin servisini kırmış oldu ve saha avantajını ele geçirdi.

OKC, Miami’nin 4 kısalı düzenine karşı kendi 3 kısa, 2 uzunlu sisteminden vazgeçmek zorunda kaldı. Bu da, Thunder savunmasının temel parçası olan Kendrick Perkins’in sahada yeterince kalamamasına sebep oluyor. Scott Brooks, Miami yolculuğu boyunca fazlasıyla düşünceli olacak!

Ayrıca:

Kevin Durant, kariyerindeki ilk iki final serisi maçında en çok sayı atan tarihteki 3. isim oldu. Bu da ilk beş sıra:

                                                                                                                                                             
[1] Oyunun son 5 dakikası içinde farkın 5 sayı veya daha az olduğu bölüme verilen isim


Ayıp

Bu seneki draft piyangosuyla ilgili ortaya atılan komplo teorisini biliyorsunuzdur.

New Orleans Hornets’in uzun süre bir sahibi yoktu ve takım, NBA’in sorumluluğu altındaydı. Ancak bir süre önce şehrin futbol takımı Saints’in de sahibi olan Tom Benson, Hornets’e talip oldu. Hatta şu günlerde satış işlemi onaylandı ve Benson, Hornets’in resmen sahibi oldu.

Bu yılki draftta bir numaradan seçilecek isim daha sezon başında kesinleşmişti; Anthony Davis. Hücumu zayıf ama muazzam bir savunmacı. Franchise player olmasına kesin gözüyle bakılıyor. Kolej basketboluyla ilgilenmeyenler için Kentucky’de geçirdiği tek yılda yaptıklarından oluşan kısa bir klip:


Komplo teorisi şöyle; Hornets’e bir türlü alıcı çıkmıyordu ve NBA yana döne takımı satacağı birilerini arıyordu. Bir anda ortaya Tom Benson çıktı ama bazı tereddütleri vardı (Sonuçta New Orleans büyük bir pazar değil. Oyuncuları şehre getirme konusunda sıkıntı yaşayabiliyorlar ve eldeki kadro pek iyi değil). Lig yönetimi ile Benson bir anlaşma yaptı. Buna göre NBA, gizli bir operasyonla draftın bir numaralı seçme hakkını Hornets’e verecek, Davis’i seçip takımın çehresini değiştirme şansına erişecek Benson da kulübü satın alacaktı.

Tabii bunlar sadece iddia. Benson’un drafttan önce takım için teklif istemekten öteye gitmemesi ise iddiaları güçlendiriyor.

Neyse…

Konu o değil. David Stern geçtiğimiz gün CBS kanalındaki bir programa telefon bağlantısıyla konuk oldu. Canlı yayın esnasında Jim Rome, David Stern’e ortaya atılan iddiaların doğruluk payını sordu. Stern ise bu soruya verecek iki cevabı olduğunu söyledi;

- “Birincisi hayır. İkincisi, bu soruyu sorduğun için sana yazıklar olsun!”

Bunun üzerine Rome kendini savundu ve bu soruyu sormanın yaptığı işin bir parçası olduğunu söyledi. Ama Stern hızını almıştı:

- “Hayır. Bu iğrenç bir şey!”

Stern’ün asıl terbiyesizliği ise bundan sonra geldi. Rome yine kendini savunurken şöyle dedi Stern:

- “Karını dövmeye devam ediyor musun?”

İşin aslı şu; Jim Rome’un eşi üzerinde şiddet uyguladığına dair hiçbir bilgi, kanıt, polis kaydı, vs. yok. Stern’ün de bu konuda herhangi bir bilgisi yoktu ve ortaya asılsız bir iddia attı. Tek amacı, karşısındaki insanı canlı yayında zor duruma sokmak ve tartışmayı kendi üzerinden uzaklaştırmaktı.

Bundan sonra iki taraf da daha fazla süreleri olmadığını söyledi ve konuşma sona erdi.

Bu tür bir hareketi sıradan insanlardan görebiliriz ama NBA başkanına asla yakışmadı. Hani biz siyasilerden falan alışkınız da, ABD’de pek bir yadırganacağına şüphe yok.


Finaller - 1. Maç

Kevin Durant ile LeBron James’in bu sabaha kadarki karşılaşmalarında 7-2’lik bir James üstünlüğü vardı. Bireysel skor üretiminde de üstünlük 5-4 ile aynı taraftaydı. Ama şimdi bunların hepsini unutun. Artık finallerdeyiz.

Genç Oklahoma City Thunder’ın maça tedirgin başlayacağı tahmin edilen ve beklenen bir durumdu. Takımda Derek Fisher ve Kendrick Perkins dışında final oynamış tek bir oyuncu yok. İlk bölümde de eller biraz olsun titriyor, ayaklar gitmekte zorlanıyordu gerginlikten. Thunder ideal, 2 uzunlu beşini bozmazken, Heat playoff’larda alıştığımız gibi 4 kısayla başladı. Bu farklı beşlerde sorun yaşayan OKC oldu. Heat hücumları alışılanın çok üzerinde bir pas sayısına ulaşırken, bu beşe karşı uzun ve ağır kalan Thunder, savunmada kaymaları yapmakta ve doğru rotasyonu oluşturmakta zorlandı. Nitekim çeyrek sonunda Heat’in 11 basketinin 9’u asist üzerinden gelmişti.

İki takım da maçın ilk yarısında birbirinin penetrecilerinin drive yollarını çok iyi kapadı. Bu da çembere daha az saldırılmasına ve daha az faul düdüğü çıkmasına sebep oldu. İlk yarıda iki takımın toplam 12 serbest atışı var. Çizgiye sadece iki kez giden (4 atış) Heat için Big Three’nin oluşmasından beri bir rekor oldu bu rakam. Wade, artık kimsenin yadırgamadığı ilk yarı sendromuna devam ederken, çok ekstra bir skor katkısı getiren Battier ve Chalmers, ilk yarıda toplam 23 sayı kaydetti ki bu, Wade ve LeBron’un toplamından 3 sayı daha fazlaydı.

* Wade, son 8 playoff maçının ilk yarılarında yüzde 29 isabet oranıyla 6.3 sayı üretiyor. Bu sabah da 3/8 ile 6 sayıda kaldı.

Thunder ise, bu çeyrekte yavaş yavaş nerede olduğunu kanıksamaya ve maçın başındaki tedirginliğinden kurtulmaya başladı. Harden son dönemlerde gördüğümüz en kötü maçını oynuyordu. Perkins ise üstün fiziğinin “cezasını” çekiyordu. İki takım çok farklı beşlerle ve düzenlerle oynarken, Heat’in Perkins ile eşleşebilecek bir oyuncusunun olmayışını kullanamamaları yüzünden Perkins, ilk yarının büyük bölümünde benchte oturmak zorunda kaldı. Çünkü işler savunmada ters tepiyordu bu düzende.

OKC’nin en önemli özelliği agresifliği. Onların rakiplerine karşı çılgınca bir saldırganlık içerisinde oynaması Loud City’i de eşsiz bir atmosfer haline sokuyor. İlk yarıda hiç göremediğimiz bu vahşiliğin ikinci yarıda Chesapeake Energy Arena’daki yerini almasıyla, ilk yarıda 13’e kadar çıkan Heat farkının Thunder için bir önemi de kalmadı.

Heat’te Wade kötü oyununu tüm maça yayarken, LeBron da son çeyrekte ona nispeten ayak uydurdu. Ama bunda yorgunluk faktörü de çok önemli. LeBron, 7. maça giden Celtics serisinde ortalama 46 dakika süre almıştı. Finallerin ilk maçında da Erik Spoelstra rotasyonu fazlasıyla dar tuttu ve zaten çok dinlenmiş olmayan Heat maçın sonuna da diri kalamadı. İşte iki takımdaki dakika dağılımı:

















Bu bölümde Nick Collison, müthiş yardım savunması yaptı ve tüm savunma rotasyonlarını yetişti. İçeriye giren Heat kısalarının konforunu bozan önemli faktörlerinde başındaydı. Hücumdaki müthiş enerjisiyle takımına pek çok ikinci şans yarattı. Çok göz önünde olmayan bu tür oyuncuları çok severim. Collison da kariyerinin başından beri çok beğendeiğim bir görev adamı. Bu denli önemli katkı vermesine gerçekten çok sevindim.

Wade ve LeBron istenen seviyenin altında kalırken, LeBron’un son çeyrek rakamları yine beklendiği kadar iyi değildi. Ayrıca ilk yarıda toplam 23 sayı atan Battier ve Chalmers’ın bu devrede sadece 6 sayı atabilmesi, Heat’i iyice zor duruma soktu.


Miami ikinci yarıda sadece 38 sayı üretebilirken, son çeyreği domine eden Durant ve Westbrook, bu devrede toplam 39 sayı attı! OKC de bu şekilde, Harden’ın felaket bir gece geçirmesine rağmen, ilk yarıda kendilerini baskı altında hissettikleri bölüm dışında çok sıkıntı yaşamadan maçı kazanmış oldu.

                                                                                                                                                       

Maçtan Notlar:

- Heat, ikinci yarının tamamında 38 sayı bulabilirken, bu devrede sadece Durant ve Westbrook 39 sayı attı.

- Son çeyrekte Heat’i adeta teslim alan Durant ve Westbrook, OKC’nin son 29 sayısının 23’ünü kendileri attı.

- Kevin Durant son çeyrekte 16 sayı atarken, LeBron James bu periyotta 7 sayıda kaldı.

- Chris Bosh'un maç boyu kullandığı 11 şutun tamamı boyalı alan dışından geldi.


- Thunder, Heat'e karşı boyalı alandan yüzde 68 ile oynadı. Bu, Heat'e karşı rakiplerin sezon boyunca  boyalı alanda yakaladığı en yüksek ikinci oran.



Evsiz

Seattle Supersonics için sonun başlangıcı 2006 yılına dayanıyor. O sene, kulübün sahibi Howard Schultz takımın maçlarını oynadığı KeyArena’nın modernize edilmesi veya takıma yeni bir salon yapılması için şehir yönetimine başvurmuştu. Ancak bu iş için gereken fon bir türlü sağlanamayınca, Schultz da Supersonics’i elinden çıkarmaya karar vermişti. Takımı, işadamı Clay Bennett başkanlığındaki Professional Basketball Club LLC şirketi satın alındı.

Clay Bennett’ın salon konusunun çözüme kavuşturulamamasına karşı kesin bir çözümü vardı; Supersonics’i başka bir şehre taşımak…

Sonics, 2006-07 sezonuna taşınma dedikodularının gölgesinde girdi. 2007 yılının ilk yarısı boyunca Bennett tarafından şehir yönetimine yeni salon projesiyle ilgili alternatif planlar sunuldu. Ancak hiçbir çaba, gereken sonucu vermedi ve sorun bir türlü çözüme kavuşturulamadı. Clay Bennett, 2007 Nisan ayında, şehir yönetimiyle ortak bir noktada buluşacaklarına olan inancını yitirdiğini açıkladı. Sonics’in taşınması artık an meselesiydi. Ancak ne var ki; Supersonics’in KeyArena’da oynamak için yapmış olduğu anlaşma 2010 yılına kadar devam ediyordu ve bir süre daha şehirde kalmak zorundaydılar.

2007-08 sezonunun hemen başında, 2 Kasım günü, takım sahibi Clay Bennett, KeyArena ile olan sözleşmelerinin bitmesinin hemen ardından başka bir şehre taşınacaklarını açıkladı. Taraftarlar çok sevdikleri Sonics’in şehirde kalmasını istiyordu. Bunun için çeşitli kampanyalar yürütmekten de geri kalmadılar. Ancak Bennett kararını çoktan vermişti.


Sezon sonu yaklaşırken takım idarecileri ve Seattle şehir yönetimi, Sonics’in KeyArena’daki sözleşmesi sona ermeden taşınması konusunda ortak bir anlaşmaya vardı. Buna göre, Seattle Supersonics salon sözleşmesinin feshi için şehir yönetimine 45 milyon dolar ödedi ve Supersonics isminin ve logosunun Seattle’da kalmasını kabul etti.

Clay Bennett, takımı taşıyacağı yer olarak doğup büyüdüğü şehri seçti. Takımın adını anlaşma gereği Seattle’da bırakan organizasyon, yeni şehrinde “Thunder” adıyla oynamaya karar verdi. Ve Oklahoma City Thunder’ın doğuşu gerçekleşti.


Kökleri Seattle’a dayanan Oklahoma City Thunder, genç ve yetenekli kadrosuyla, beklendiği gibi müthiş bir gelişim göstererek NBA finaline kadar yükseldi. Buna en çok üzülenler ise hiç kuşkusuz Supersonics Sonics fanları. Çünkü şu anda finalde mücadele edenler onlar olabilirdi.


Organizasyonun isim hakkı şehirde kaldığı için bir gün sahalarda yeniden Seattle Supersonics takımını görebiliriz. Ancak yakın gelecekte NBA’in büyüme politikası yok ve Kings’in Sacramento’dan taşınma ihtimali varken takımı şehre getirmeyi başaramadılar.

Seattle’lılar NBA finallerini buruk bir şekilde izleyecek. Her ne kadar dışavurumları bunun aksini iddia etse de, derinlerde bir yerde kalplerinin Thunder için çarpacağından kuşku yok…

"Evsiz"

Seattle'da hayal kırıklığı bitmiyor


Veda


Sevgili Dostlarım,

1999'da Panathinaikos'u çalıştırmak için Atina'ya geldiğimde, burasının 13 yıl boyunca takımım, evim, ailem olacağını bilemezdim. Bu 13 yıl boyunca pek çok güzel anın, pek çok kutlamanın yanında zorluklar da yaşadık. Her zaman büyük ve gerçek bir aile gibi birlikte olduk. Ailemden öğrendiğim ilkeler doğrultusunda şunu hep hatırlarım ki, hayatta en önemli şey insanlara saygı göstermektir, özellikle kendiniz saygı görmek istiyorsanız. Bu, şu esnada vurgulamak istediğim bir şey.


Yıllar boyu beraber olmamızı sağlayan Giannakopoulos ailesine büyük saygım var. Seneler boyunca birlikte çalıştığım Panathinaikos teknik ekibi üyelerine büyük bir saygıyla teşekkür etmek ve onları selamlamak istiyorum. Ayrıca her zaman ama her zaman bize destek olan Panathinaikos taraflarlarına da teşekkür ediyorum. Onların yardımı olmadan bunları asla başaramazdık. Ve tabii ki, 13 yıl boyunca çalıştığım oyunculara teşekkür ediyorum. Giannakopoulos ailesi, Panathinaikos çalışanları, teknik ekip, oyuncular ve taraftarlar, hep birlikte, Panathinaikos'u Avrupa genelinde saygı duyulan büyük bir kulüp yaptık.


Şimdi, yıllar süren işbirliğini bitiren, çok zor bir karar vermek zorunda kaldım. Bence aile içinde olan aile içinde kalmalı. Çünkü, biz Yunan insanları deriz ki, "Aile içinde olan şey asla dışarı çıkmamalıdır." Şu anda kararımın herkes için en iyisi olduğunu düşünüyorum.


Panathinaikos, 13 yıl boyunca benim evim ve takımım oldu ve her zaman kalbimin bir parçası olarak kalacak. Son olarak, ama en önemlisi, adamım, arkadaşım, en yakın dostum Dimitris Itoudis'e, çok büyük ve muhteşem işbirliğimizden ötürü teşekkür ediyorum.


Zeljko Obradovic




Doğu Finali - 7. Maç (Bir Devrin Sonu)

Başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardır”… The Matrix Revolutions filminin afişindeki bu sözü gördüğünde ağladığını ifade etmişti serinin yıldızlarından Carrie Anne Moss. Dün gece de çok büyük ihtimalle Celtics’in “Big 3” döneminin kapanışına tanıklık ettik. Yıllar süren bir maratonun sonu olması, ekibin çok büyük ihtimalle ayrılacak olması, maç sonunun fazlasıyla duygu yüklü olmasına sebep oldu. 5 yılda 1 şampiyonluk kazanıp, toplamda ise 2 NBA finali oynadı bu yapı. Ama her şeyden önemlisi, yıllar boyunca inanılmaz bir inatçılık ve azim gösterdiler. Şartlar ne olursa olsun, fiziksel handikapları ne kadar artarsa artsın, savaşmaktan ve son saniyeye kadar ölümüne mücadele etmekten asla vazgeçmediler.

İşte maç koptuktan sonra, “Big 3” kenara gelirken yaşananlar:


Neredeyse tüm dünya, Heat’in maçı kazanıp finale çıkacağından emindi. Bazı ana akım medya kuruluşları, günler öncesinden Durant & LeBron kıyaslamalarına başlamıştı bile. Ama Celtics maça beklenenden çok daha iyi başladı. Maçın öneminden bağımsız olarak, ne zaman ne kadar odaklanacağı önceden asla kestirilemeyen Rajon Rondo, daha maçın hemen başlarında pota altından topu oyuna sokacağı esnada Wade’in sırtından kendine asist yaparak, ne kadar işin içinde olduğunu gösterdi. Zaten yapacağı triple-double ile 7. maçlar tarihinde 2 kez triple-double yapmış ilk oyuncu olacaktı.

Celtics’in ilk çeyrekte yaptığı 9-0’lık bir seri, Pierce’ın bir smacı sonrası kükreyerek galibiyeti ne denli istediğini göstermesi, Celtics’in bir sürpriz daha yapabileceğine olan inancını güçlendirdi tüm izleyenlerin.

Pierce'in ilk 13 dakikadaki rakamları. Ancak maçın geri kalanı böyle gitmedi

LeBron, ben tek siz hepiniz kıvamındaki 6. maçın yorgunluğunu bir nebze hissederken, Wade’in artik sinir bozucu bir hale gelen ilk yarı konsantrasyonsuzluğu devam ediyordu. Ancak Garnett’in devrenin bitimine 7 dakika kala üçlemesiyle birlikte rüzgarın terse döneceğini düşünüldü. Bu seneki playoff'ların tamamı ve 7. maçın ilk çeyreği toplamında, Garnett sahadayken Celtics, rakiplerine 161 sayılık bir üstünlük kuruyor, Big Ticket kenardayken ise 124 sayı geri düşüyordu. Fakat beklenenin çok tersi bir tablo oluştu sahada. Celtics zoraki olarak 4.5 kısa, 0.5 (Bass) uzuna döndükten sonra müthiş bir seri yakaladı. Bass de bu sekansta hayli etkili olurken, Boston 14-3’lük bir seri yakaladı. Devre bittiğinde Rondo’nun tek başına 10 asisti varken, Heat ancak 9 asistte kalmıştı. Ayrıca 10 da top kaybetmişlerdi.

Ancak Pierce’ın ilk çeyrekteki nefis oyunu sonrası neredeyse tamamen kaybolması, Celtics hücumunun fazlasıyla Rondo ve Garnett’in üzerine yüklenmesine sebep oldu.

İkinci yarıda Miami’nin savunma baskısıyla birlikte, Boston’un top kayıpları artmaya başladı. Ayrıca LeBron ve Wade’in penetre alanlarını kapamak için içeriye gömülen Celtics savunması, Heat şutörlerini ister istemez riske etti. Battier de ekstra katkısıyla takımının maça dönmesini sağladı.

Heat, son çeyrekte ise Rondo’ya şut mesafesi bırakıp, onu penetreden ziyade atış yapmaya yöneltti. Bundaki amaçları, Rondo’nun çembere inip arkadaşlarına çıkaracağı asistleri keserek, tüm takımın ritim bulmasını engellemek ve Rondo orta mesafeleri kaçırırsa, Celtics savunmaya oturamadan açık sahaya çıkıp kolay basketler bulmaktı.

Bunda nispeten başarı oldular da. Yine 48 dakika oynama çılgınlığında bulunan LeBron ve serinin tüm maçlarında olduğu gibi ilk yarı adeta “yatıp” ikinci yarılarda kendine gelen Wade ile net bir hakimiyet kuran Heat, oyunun son 8 dakikasında 20-6’lık bir seri yakalayarak finale çıkmayı başardı.

Bu inatçı, onurlu ve asla pes etmeyen takım için harika bir son oldu. Sezon başında pek çokları onlara playoff şansı dahi vermiyorken, NBA finalinin kıyısına kadar gitmeyi başardılar. Big 3 dönemi çok büyük ihtimalle sona eriyor. Ancak coach Doc Rivers dahil hepsi, Celtics efsaneleri arasındaki yerlerini çoktan aldı. Ve böyle bir takım için kesinlikle daha iyi bir son düşünülemezdi.



Celtics’i sevebilirsiniz, onlardan nefret edebilirsiniz. Ancak sporu ve mücadeleyi seviyorsanız, bu adamlara saygı duymak zorundasınız…


"TAKIM"

                                                                                                                                                          


Maçtan Notlar:

- Karşılaşmayı 22 sayı, 14 asist ve 10 ribaundla tamamlayan Rajon Rondo, kariyerinde oynadığı tüm "7. maçlar" içinde toplam 2 triple-double yapan ilk oyuncu oldu.

- LeBron James, Boston Celtics serisi boyunca sahada maç başına ortalama 46 dakika kaldı.

- Bu mücadele, Ray Allen'ın kariyerinde oynadığı dokuzuncu, Celtics'in Big Three'sinin bir araya geldiğinden beri oynadığı yedinci "7. maç" oldu.


İnsan(!)



Muhabir: "Russell, neden camsız gözlük takıyorsun?"

Russell Westbrook: "Çünkü böyle daha iyi görüyorum!"


Doğu Finali - 6. Maç

Daha bir hafta kadar önce neredeyse hepimiz, Celtics’in Heat’i finaller öncesi ne kadar oyalayabileceğini konuşurken, seriyi bitirme maçını kaybetmelerini şaşkınlıkla karşıladık. “İşte biz basketbolu bu yüzden…” Haha. Hayır, tabii ki bu klişelere girmeyeceğim.

LeBron James’in kariyeri boyunca büyük maçlarda, özellikle maç sonlarında sinmesi, oyunu resmen bırakıp bir kenara gitmesi fazlasıyla eleştiri almasına sebep oldu bugüne kadar. Ancak beşinci maçtan sonra Yahoo! Sports gerçekten ağır bir üslup kullanmıştı James için. “LeBron Meltdown 2.0” diye bir başlık atmışlar, makale boyunca da sertçe eleştirmişlerdi büyük maç performanslarını.

LeBron o haberi okudu mu bilmiyorum. Ama maça inanılmaz bir motivasyonla çıktığı kesin. Yahoo! Sports editörü eğer bir Boston taraftarıysa, başlığı atarken suratında beliren tebessüm eminim yerini tam tersi bir ifadeye bırakmıştır dün gece.

Hava atışıyla birlikte müthiş bir odaklanmayla Celtics’e saldırmaya başladı LeBron. İlk 3 çeyrek sonunda bir saniye bile dinlenmemişti. Maç kopana kadar da oyunda kaldı. 19/26 isabet oranıyla 45 sayı, 15 ribaund ve 5 asist… Gerçekten akıl alır gibi değil. İşte resitalin tamamı:


2010 playoff’ları Batı finali 6. maçında Kobe Bryant öyle bir oyun oynamıştı ki, o gün maçı kaybedip eve dönen Phoenix Suns’ın coachu Alvin Gentry, “Bugün sahada Michael’ı gördüm” demişti. Dün de LeBron, bizlere bir Michael resitali sundu. Zaten Wade de maçtan sonra “Maçın başından itibaren hedefe kilitlenmişti. Onu bugüne dek bu şekilde görmedim” diyecekti LeBron hakkında.

Daha ilk yarı sonunda şöyle bir skor dağılımı olmuştu Heat’te:

* Wade'in artık alıştığımız ilk yarı sendromu

3. çeyrek bitiminde ise -ki maçın kopmasına çok kısa bir süre kalmıştı artık- LeBron ve Heat, şu şekilde ayrılıyordu:


Celtics’e pek değinemedim. Takımda gerçekten ilginç bir hava, yadırganacak bir heyecansızlık vardı. Rondo’nun orta mesafelerle yetindiği anlarda takımın genel ritmi ciddi anlamda düştü. Ama o ne zaman çembere saldırmaya ve agresif olmaya karar verdi, o zaman Celtics’in takım direnci ve savunma isteği de yükseldi. Ama Celtics’in net bir hamle yapamayacağını, daha 3. çeyreğin sonlarına doğru salondaki atmosferden hissettik. Boston taraftarı ligin tartışmasız en iyilerindendir. Ama takımdaki ölü toprağı onlara da sıçramıştı.

Allen ve Pierce ise tamamen off bir gece geçirdi. İkili, toplamda 7/25 ile 19 sayıda kalınca Celtics de insanüstü LeBron’a karşı kazanmak için çok da şey üretememiş oldu. Gerçi buna etken olarak, Pierce’in ilk yarıda 3’leyip kenara erken gelmesi nedeniyle ritim bulamamasını ve Ray Allen’ın sakatlığı nedeniyle hala zorlanıyor olmasını gösterebiliriz ama artık takımlar NBA finallerinin kıyısında ve işler kimse için kolay değil.

Pierce maçtan sonra arkadaşlarının üzerindeki baskıyı alma çabasındaydı; “Bütün sezon underdog konumundaydık. Yedinci maça da bu şekilde gidiyoruz” diyerek baskıyı Heat oyuncularına yüklemeye çalıştı The Truth.

Heat, 6. maçtaki galibiyetle peş peşe kaybetme stresinden kurtuldu. 7. maç enfes olacak. Ama Celtics oyuncularının, son maçta kaybetmiş göründükleri “acil durum” duygusunu geri kazanmaları şart.


Batı Finali - 6. Maç

OKC Thunder hayli olgun bir takım. Özellikle yaşlarına göre fazlasıyla iyiler bu konuda. Ama sonuçta gençler! Fisher ve Perkins dışındaki tüm oyuncular, kariyerlerinde ilk defa NBA finalinin eşiğine gelmişti ve bunun psikolojik baskısından kaçamadılar maçında başında.

İlk bölümde istediklerini net bir şekilde yapabilen taraf Spurs’tü. Son üç maçta Thabo Sefolosha’nın baskısı altında zorlanan ve özgüveninde ciddi hasar yaşayan Tony Parker için Popovich pratik bir çözüm bulmuştu. Fransız, hücum alanında ilk pası verdiği anda ters alana kat yaptı ve yol boyunca en az iki perdelemeyle savunmacısı ondan uzak tutuldu. Bu şekilde orta mesafeden çıkıp Sefolosha’dan uzak bir yerde topu alan Parker, hem orta şutları art arda soktu hem de güvenini geri kazandı.

Fransız, henüz ilk çeyrekte 17 sayı ve 5 asist üretirken, Spurs, takım halinde kusursuz hücum etti. Yüzde 61 ile şut atarken, çeyrek boyunca 9 asist yaptılar takım halinde. Bunun yanında sadece 1 top kayıpları vardı. Hatta hücum öylesine akıcıydı ki, çoğumuz Scott Brooks’tan yeni bir “Hack-A-Someone” bekledik. Zira ikinci maçtakinden bile daha iyi hücum ediyordu Spurs.

Spurs'ün ilk çeyrekteki muhteşem şut isabeti

İkinci çeyrekte savunmayı nispeten de olsa sertleştirdi Thunder. Harden ve Sefolosha’nın skor katkısıyla da farkın 20’leri bulmasını önledirler. Ama tedirginlikleri devam ediyordu. İlk yarıda Spurs’un asist/top kaybı oranı 15/3 iken, Thunder’ın 6/8 idi.

Ancak OKC, asıl yumruğu üçüncü çeyreğin başında vurdu Spurs’e. Sert savunma ve pas trafiğinin son derece iyi sağlandığı agresif hücumlarla, çeyreğin ilk 4 dakikasında 11-2’lik bir seri yakaladılar. Hem fark tek hanelere indi hem de coşku patlaması için fırsat kollayan Chesapeake Energy Arena istediğini bulmuş oldu. Thunder’ın bu serisi Gregg Popovich’i erken bir mola almaya -ki bana göre en az 2 possession gecikti- mecbur bıraktı.

3. çeyreğin ilk 4 dakikası
Üçüncü çeyrek esnasında iki takım da 4 kısalı beşi tercih ederken, Spurs bir ara fazla kısaldı. Sahadaki en uzun oyuncuları, kariyerine kısa forvet olarak başlamış Boris Diaw’dı. Bu şekilde çemberi korumakta fazlasıyla zorlandılar ve oyunun kontrolü tamamıyla OKC’ye geçti.

Son çeyrekte Spurs oyuncularının beden dili, tüm gidişatı gözler önüne serdi aslında. Dirençleri çok düştü ve neredeyse tüm loose ball’lar Thunder’da kalmaya başladı.

Thunder son çeyrekte harika savunma yaparak rakibinin tüm pas trafiğini kesti. Spurs hücumu tamamen Parker ve Duncan’ın ikili oyunları üzerine yıkıldı. Ancak Westbrook ve Durant, hücumu sürüklemeye devam etti (ikili, bu playofflarda dribbling üzerinden atılan şutlarda en fazla sayı bulan iki isim) ve Thunder, Tony Parker’ın “ben tek siz hepiniz” formatında sayı bulmaya çalıştığı sekans dışında pek stres yaşamadan maçı bitirdi. Ve 18 sayı geriden gelip maçı kazanmış oldular.

2-0 geriye düştüğü seriyi peş peşe 4 maç kazanarak sonlandıran OKC, NBA konferans finalleri tarihinde bunu yapan 3. takım oldu. Bakalım Celtics bu gece 4. olacak mı?

Scott Brooks'un maçın ardından soyunma odasındaki konuşması:



- Hakemlerden konuşmaktan da konuşandan da pek haz eden biri değilimdir ama NBA hakemleri cidden bir istisna. Adamlar artık 4-5 tane saçma karar verdiğinde sevinir hale geldik. Pek çok şeyi hiç düşünmeden, belli şablonlar üzerinden uyguluyorlar. İkinci yarıda bir pozisyon esnasında Stephen Jackson dip çizgiden şut atarken, tüm Thunder benchi Jackson'un dikkatini dağıtmak için arkasından bağırdı. Şutu sokan Jackson, benche dönüp bir şeyler söyledi ve teknik faulle cezalandırıldı. Peki bu pozisyonda ona arkadan bağıran benche neden teknik faul çalınmaz?

İtildiği için rakibin üzerine düşen oyuncuya faul çalmalar, kafalara vurulan darbeleri görmemeler... Neyse ya!