Star Bucks

NBA, Clippers'ın müthiş serisiyle çalkalanadursun, pek ilgi odağı olmadan güzel işler yapan ve kapasitelerinin sınırlarını zorlayan bir takım var Merkez Grubu'nda. Şu anda 16 galibiyet, 12 mağlubiyetle Doğu'nun dördüncü sırasında yer alan Milwaukee Bucks, gerçekten keyif verici bir basketbol oynuyor.

Kasım ayının sonunda oynadığı 6 maçın beşini kaybeden Bucks, Aralık ayıyla birlikte form grafiğini yükseltti ve bu dönemde 14 maçtan 9 galibiyet çıkardı. Üstelik bu galibiyetler arasında Boston (2), Brooklyn (2) ve Indiana gibi önemli takımlar da var.

Bucks'ın coşkusundan payını alan son takım ise Heat oldu bu sabah. Son şampiyon, Pistons'tan sonra üst üste ikinci kez kaybetti. Herhangi bir panik tuşuna basmaya gerek yok. Bu sezon genel bir rehavet durumu söz konusu -ki şampiyon olan takımlarda gördüğümüz bir olgu bu- ama istediklerinde ne kadar iyi bir takım olabildiklerini Noel gecesi bir kez daha gördük. Yıllar önce benzer bir tembelliği Pistons yapıyordu. Ama Heat'in ana grubu hala genç olduğundan Detroit'in yaşadığına benzer bir son yaşamaları yakın vadede pek olası değil.


Milwaukee ise hayli enteresan bir takım. İç-dış dengeleri yeterince iyi bir kurguya sahip değil. Boyalı alanda düzenli skor üretecek bir uzunları yok. Takım ağırlıkla Ellis ve Jennings'in yapacakları üzerine kurulu. Ersan İlyasova bu sezon tamamen kayıp ve Mike Dunleavy yavaş yavaş inişe geçmeye başladı. Ama takım olma konusunda ligdeki pek çok takımdan daha iyi bir noktadalar. Birlikte kazanıyor ya da birlikte kaybediyorlar. Takımda herkes Ellis ve Jennings'in hücum liderliğini kabul ediyor. Diğer oyuncular skora katkıda bulunmasa dahi oyunun diğer tarafındaki motaviasyonları azalmıyor. Ve onlara çokça yardımcı olan savunmaları da Ellis ve Jennings dışındaki 3 oyuncuyla başlıyor. Marquis Daniels ve Luc Mbah a Moute frontcourt'a fazlasıyla sertlik getiriyor. Arkadaki kalecileri Larry Sanders da an itibariyle ligin blok lideri.

Sıkı savunmaları rakiplerini zor atışlara zorluyor ki bu da Bucks'ın açık alana kolay çıkmasını ve rakip savunmayı dengesiz yakalamasını sağlıyor. Zaman zaman uyuklayıp, geri koşmayı unutan Heat'e karşı buradan çok ekmek yediler. 

Bu sezon Miami'nin en düşük ilk yarı skorunda kaldığı beş karşılaşma içinde iki tane Bucks maçı var. Heat sabahki maçı da 85 sayıyla tamamladı. Bitime 3 dakika kala Spoelstra havlu atana kadar 70'lerdeydiler. Savunmaları Heat'i 21 top kaybına zorlarken (ki 18'i kendi çaldıkları toplardı) kendileri sadece 5 -şaka gibi- top kaybetti. Elinizde açık alanı çok iyi oynayan iki kısa ve Dunleavy gibi hep doğru işler yapan bir oyun zekası varsa, çaldığınız 18 top sonrası transition'da rakibinizi paramparça etmeniz pek zor olmuyor.

Bucks zaten şutlarının yüzde 40'ını hücumun ilk 10 saniyesi içinde atan bir takım. 

Yukarıda tek cümleyle değindiğim konuya dönelim. Bucks'a dair en önemli eksilerden biri, hücumun tamamen dış oyuncuların üzerine yıkılmış olması. Şut deneme sayısı 1 numaradan 5'e doğru düzenli bir şekilde azalıyor. Bunun sonucuysa şu; kullandıkları atışların yüzde 67'si jump-shot. Yakın atış oranı sadece yüzde 25 ve bunların da ciddi bir bölümü içeriye penetre eden kısalara ait. Ancak hücumda sürekli hareketli olmaları, topun iyi dolaşması ve nadiren bir çift ele yapışıp kalması, verimsiz olmalarının önüne geçiyor. Rakip savunmayı challenge etmenin yolunu sürekli buluyorlar.

İlyasova eğer geçen sezonun ikinci yarısındaki performansına dönebilirse, hem PF'den bulacakları sayılar önemli miktarda artacak hem de rakip uzunlardan bir tanesi dışarıya çıkarılarak daha iyi bir floor spacing yaratılabilecek. Mbah a Moute, bu sabah LeBron'a beklenmedik bir sürpriz yaptı belki son çeyrekte ama genel olarak dışarıdan oynamayı çok tercih eden bir forvet değil. İlyasova'nın form tutması Bucks için uzun vadede ciddi bir öneme sahip kısacası. Hele ki benchten gelen sayılar da çok yüksek değilken.

Bucks sürekli koşan ve koşması gereken bir takım. Yoğunluklarını ve hızlarını düşürmeye tahammül edemezler. Üçüncü çeyreğin başındaki uyuşuk halleri maçı neredeyse Heat'e getiriyordu. Bu bölümde Bucks'ın ilk saha içi isabetini bulması yanılmıyorsam 11 şutu buldu. Geri kalan bölümde kendi tempolarına ve yoğunluklarına dönmeleriyse ibreyi yeniden lehlerine çevirdi.

"İkinci yarının başında birkaç turnike ve kolay atış kaçırdıktan sonra iki pota arasını yürüyerek kat etmeye başladık," diyor coach Scott Skiles. "Bu pek bizim oyunumuz değil."

Bucks'ın oyunu koşmak. Konsantrasyon sorunu yaşayan Heat'e karşı bu işi gayet iyi yaptılar ve ay içerisinde buldukları ritmi koruyorlar. Bakalım bu koşu nereye kadar sürecek...

                                                                                                                                              

XX8

Basketbol ayakkabısı hayranlığım 16-17 yaşlarında sona ermiştir sanırsam. Atlyapıda oynadığım dönemde istisnasız her yıl yeni bir ayakkabı alırdım. Profesyonellerin giydiklerine de oldukça dikkat ederdim. Yıllardır hiç umrumda olmuyor. Kim ne giyiyor bilmiyorum. İster istemez sadece bazı sporcuların hangi markalarla anlaşmaları olduğunu biliyorum, o kadar. Ama bu ayakkabı beni benden aldı!



Nike gövdesindeki Jordan markasının son ayakkabısı; Jordan XX8. Bugüne dek üretilmiş en hafif Jordan. 20 cm'lik yüksekliğiyle serinin en yüksek modeli aynı zamanda. Ancak sanki iki ayakkabı barındırıyor içinde. Bilek bölümünün tamamını kaldırmak zorunda değilsiniz. Fermuarın altında adeta diğer ayakkabı yatıyor.

Jordan Brand Ürün Geliştirme Bölümü'nden Josh Heard, "Ayakkabılar artık vücudunuzun bir parçası gibi olmaya başladı. Ayağınızda taşıdığınız ağır, geniş, kalın bir uzantı değil," diyor yeni tasarımları için.

Ayakkabıyı ilk kez Russell Westbrook giydi. OKC, Nets'i 117-111 mağlup ederken karşılaşmayı 25 sayı ve 9 asistle tamamladı Westbrook yeni cicileriyle.

Ayakkabıların müthiş evrimi devam ediyor. Muhtemelen eski zamanlardaki modeller de pek çok kişiyi kendine hayran bırakıyordu. Ama zamanın hızlı geçtiği aşikar...


Knickerbockers


Bu yılki Knicks'i daha iyi tasvir edecek bir fotoğraf olmayabilir. #Heyecan


What Up? 1/12


Tatmin Garantisi
Phoenix Suns hayli ilginç bir uygulamaya gidiyor. 6 Aralık'ta Dallas Mavericks'e karşı oynayacakları maçı "Satisfaction Guarantee Night" ilan ettiler. Suns'ın kazanıp kaybetmesinden bağımsız olarak, taraftarlar maçtan keyif almadığı takdirde paralarını geri alabilecek. İlginç bir uygulama. Oldukça da riskli. Sonuçta bunu ölçecek bir kriter yok.

Suns organizasyonu, bu kararı Bulls'a uzatmada 112-106 yenildikleri maç sonrası almış. "Taraftarlarımız, kaybetsek bile salondan mutlu ayrılıyor," diyor takım başkanı Jason Rowley. "Normalde kaybettiğinizde taraftarlar mutsuz olur. Ama bizde öyle değil."

Steve Nash'in ayrılmasından sonra taraftar çekmekte zorlandıkları aşikar. Suns bu sezon maçlarını ortalama 15 bin kişiye oynuyor. 1992'den beri karşılaştıkları en düşük rakam. Goran Dragic henüz Kevin Johnson, Steve Nash ve Jason Kidd etkisi yapabilmiş değil!



Charlotte ve Hornets... Yeniden?
New Orleans Hornets'in son sahibi Tom Benson'un takımın adını değiştirmek istediği, Louisiana eyaletine daha uygun bir isim düşündüğü biliniyor. Charlotte Bobcats'in sahibi Michael Jordan ise, New Orleans'ın Hornets ismini bırakması halinde bu durumu değerlendireceklerini söyledi. Söylenene göre Charlotte halkı da Hornets ismine sıcak bakıyormuş. Doğal olarak.

Noel Hediyesi
Diz sakatlığı yüzünden bu sezon tek bir maç bile oynayamayan Amar'e Stoudemire, dönüş tarihi için Noel gecesini planlıyormuş. 25 Aralık gecesi Staples Center'da Lakers ile oynuyorlar. Çok heyecanlı.

On Fire
Lakers, Denver'ı D'Antoni formatında bir skorla geçerken, sezon başında benchin skor gücü artırması için kadroya dahil edilen iki adam; Antawn Jamison ve Jodie Meeks adeta yanıyordu. Jamison 13/19 saha içi isabetiyle 33 sayı ve 12 ribaund yaparken, Meeks de 7/8 gibi çılgın bir üç sayı isabetiyle 21 sayı üretti. Ki sezona nasıl başladıklarını da unutmamak lazım. "D'Antoni bana ve takım güven kazandırdı," diye konuşuyor Meeks. "Boş olduğunuz anda şut atabilirsiniz diyor."

Lakers benchinden iki oyuncunun aynı anda 20 sayı üzerine çıktığı son maç 1998'de oynanmış. Benchten gelip o önemli skor katkısını yapan iki oyuncudan biri, henüz ligde ikinci sezonunu geçiren Kobe Bryant'mış.

Lakers ayrıca tam 17 üçlük attı Nuggets'a karşı. Kulüp rekorunu egale etmiş oldular. Maçın son saniyelerinde 17. üçlüğü atan oyuncu ise biraz sürpriz; Dwight Howard.