Nightmare to Dwightmare!

Lakers'ın facia sezonu nihayet sona erdi. Steve Nash ve Dwight Howard'ı kadrolarına katıp, kağıt üstünde muhteşem bir takım olarak başladıkları yılda playoff'u zar zor yakalayıp, tam 35 yıl sonra ilk turda elendiler.

Coach değişikliği, bitmeyen sakatlıklar, bir türlü bir arada oynayamamaları, Mike D'Antoni'nin hücum sistemini oturtabileceği bir hazırlık kapmı bulamaması gibi etmenler, bir türlü düzlüğe çıkmalarına izin vermedi.

Kabus sezonun bitmesiyle Lakerland'de işler durulmayacak. En az geride bıraktıkları normal sezon kadar zor bir yaz dönemi onları bekliyor. Önümüzdeki aylarda yapacakları, organizasyonun yakın geleceği açısından hayati önem taşıyacak.

Buss ailesi ve genel menajer Mitch Kupchak, bu yaz depresyon nedeni bir takım sorunlarla karşılaşacak...

Dwight Howard

Dwightmare 3.0'a hoşgeldiniz! Orlando Magic taraftarlarının iki yıldır çektiklerini sezon boyu minimum ölçekte yaşadı Lakers fanları. Şimdiyse baskıyı hissetme zamanı! D12, takıma katıldığı günden bu yana geleceğine ilişkin en ufak bir ipucu vermemişti. Temmuz ayına kadar en ufak bir şey öğrenebileceğimizi de sanmıyorum. Ama bu sezon yaşananlardan sonra ayrılma ihtimali azımsanamayacak kadar kuvvetli.

Lakers'ta kalmak ekonomik açıdan Dwight Howard için en iyi fikir. Salary cap'te yeri olan takımların herhangi biri Howard'a 4 yıl için $88 milyon önerebiliyorken, Lakers'ın ona sunabileceği miktar 5 yıl için $118 milyon. "Süper yıldız" imajıyla doğru orantılı işler yapabilmesi ve daha fazla para kazanabilmesi için de Los Angeles en iyi şehirlerden biri. Ama tabii şunu da unutmamak lazım; Superman -geçtiğimiz yaz geçirdiği ağır bel sakatlığının da etkisiyle- Los Angeles'taki büyük baskı ve yüksek beklentiler altında yeterince güçlü görünmedi. 17.1 sayı ortalaması, ligdeki ikinci yılından bu yana yakaladığı en düşük rakamdı. 12.4 ribaundla lig lideri olsa da, kariyerindeki üçüncü sezondan beri bu denli düşük bir rakamda kalmamıştı. Yüzde 49.2'lik serbest atış isabeti de NBA'e geldiğinden beri tutturduğu en düşük ikinci yüzde oldu. Bu rakamlar dışında bilindik canavar oyununu ve dominantlığını da hiç göremedik Howard'ın.

Geçirdiği bel fıtığı ameliyatı gerçekten çok zordu ve sezonun büyük bölümünde ağrılarla oynadığı biliniyor. "Superman" seviyesinden hayli uzak bir yıl geçirdi ama şu da bir gerçek; bildiğimiz Superman'i bir daha asla göremeyebiliriz.

Howard en iyi gününde bile Lakers gibi bir franchise'ı sırtına alıp, finallere götürebilecekmiş gibi bir görüntü çizmedi 2012-13 sezonunda. Bunun tek nedeni ameliyat nedeniyle zor geçen yıl mıydı, yoksa gerçekten baskı altında ezilip dağıldı mı henüz bilmiyoruz. Ama kariyerinin geçmiş dönemlerine de bakarsak pek çok gösterge ikinci seçeneği işaret ediyor.

D12'in Los Angeles'ta yaşamayı sevdiği söyleniyor. Kobe ile araları da medyada yer alandan çok daha iyi. Kendi tabiriyle en iyi arkadaşlar değiller ama aralarında gayet iyi bir ilişki var. Kobe ameliyat olduktan sonra Howard'ın aynı gün hastaneye iki kez gitmesi, Mamba'yı daha sonra evinde de ziyaret etmesi bunun en büyük göstergesi. 

Howard'ın Mikan, Chamberlain, O'Neal gibi efsane pivotların oluşturduğu yolda devam etmek mi isteyeceği, yoksa insanların baskı altında ezilip kaçtığını düşünmesine izin mi vereceği henüz belli değil. Kendisi için fazlasıyla stres dolu bir yaz olacak.

Lakers'ın Howard'dan kurtulup önüne bakması, salary cap'ini boşaltması ve her şeye yeniden başlaması yönünde de iyiden iyiye güçlenen bir görüş var. LA Times yazarlarından Bill Plaschke bu fikrin en sağlam savunucularından. Paragrafın başına verdiğim linkteki yazısını okumanızı tavsiye ederim. Gayet mantıklı önermeler sunmuş.

Mike D'Antoni

Genel menajer Mitch Kupchak her ne kadar kesin bir şekilde MDA'in takımda kalacağını söylediyse de, pek çoklarının düşüncesi ve/veya beklentisi biraz daha farklı.

D'Antoni takıma sezon başladıktan sonra geldi ve kendini bitmeyen (bitmeyecek) sakatlıklar silsilesinin içinde buldu. Düşünün, takıma geldiğinden kendi bile sakattı!

Kariyerindeki en iyi sezonu geçirdiğini söyleyemeyiz. Kendisine göre ise uzak ara en kötüsü. "Şu an dönüp baktığımda, bazı şeyleri farklı yapardım." diyor D'Antoni. "Bir hazırlık kampım olsaydı, bazı oyuncularla ilgili düşüncelerim, bazı tercihlerim farklı olabilirdi."

Takımla bir hazırlık kapmı yapamaması zaten en büyük sorundu MDA için. Birçoklarıın "7 seconds or less" diye adlandırdığı hücumunu ya da onun Lakers kadrosu için bir uyarlamasını oturtacak bir zamanı olmadı. Ama daha ilk basın toplantısında "Çok hızlı oynayacağız, 120 sayı atmamışsak iyi oynamamışızdır..." demesi, elindeki kadrodan ne denli bihaber ve kendi doğrularından şaşmama konusunda ne kadar inatçı olduğunu gösteriyordu. "Steve Nash döndükten sonra herkes oynadığı oyundan zevk alacak." demesi ise, Nash'i uzun zamandır izlemediğini.

Takıma geldiği gibi Gasol'u stretch four oynatmaya ya da yedek pivot yapmaya çalışarak İspanyol'un yabancılaşmasına ve kendini dışlanmış hissetmesine neden oldu. Dwight Howard'ı pek sevmediği high screen-and-roll'larda kullanmak istedi ama D12, D'Antoni'nin sandığının aksine bir Amar'e değil, bambaşka bir adamdı. 

Takım onunla hiçbir zaman iyi savunma yapmadı. 

Kobe, kendi iradesiyle maçlarda 48 dakika oynamaya başladı. 34 yaşında, ligdeki 17. sezonunu geçiren ve bugüne dek 62 bin dakikadan fazla profesyonel basketbol oynamış Kobe, herkesin gözü önünde, aşil tendonunu koparana kadar yavaş yavaş eridi. D'Antoni inisiyatif al(a)madı ve bu çöküşü bizler gibi izledi.

Sezonun ortalarından itibaren hızlı oyundan vazgeçti MDA. Yarı saha odaklı bir sistem kurmaya ve Howard ile Gasol'u birlikte kullanmaya çalıştı. Aslına bakarsanız Lakers, All-Star arasından sonra ligin en iyileriden. Son 40 maçlarının 28'ini kazanmayı başardılar. Sakatlıklarla boğuşuyor olsalar da.

D'Antoni muhtemelen gelecek sezon da takımın başında olacak ve istediği her şeyi yerleştirmek için bir hazırlık kampına sahip olacak. Peki ama Howard, onun kalacağı senaryoda sözleşme uzatmak isteyecek mi? Stan Van Gundy'den sonra D'Antoni'nin de görevden alınmasını isterse imajı ne hale gelir bir düşünsenize.

Kısacası Mike D'Antoni'nin kalması için de, gitmesi için de aşağı yukarı eşit neden var. Lakers front office'inin içgüdüleri takımın geleceği için oldukça belirleyici olacak. Finale çıkarız da LeBron'u tutar düşüncesiye Trevor Ariza'yı bırakıp MWP ile imzalayan, Phil Jackson ayrıldıktan sonra Mike Brown ile anlaşan, Brown'u kovduktan sonra da Phil Jackson'u pas geçen Lakers front office'i!

Çoğunluk istemese de D'Antoni gelecek yıl da takımın başında olacak gibi. "We Want Phil" tezahuratlarına hazırlıklı olmakta fayda var.

Çılgın Maaşlar

Lakers bu yıl $100 milyonluk bir fiyasko oldu. Oyuncularına ödedikleri toplam para $100,131,988. Şampiyon olmak için çok para harcamanız gerek. Doğru. Ama bu payroll, mevcut toplu iş sözleşmesi kurallarına göre uçuk bir lüks vergisi doğuracak gelecek sezondan itibaren. 

Para Buss ailesi için pek problem değil ve geçtiğimiz yıl öncesinde mevcut yayıncı kuruluşlarıyla milyar dolarlık bir yayın anlaşması imzaladılar. Ama bir yere kadar! Gelecek yıl iddialı bir takım kurmaları çok kolay değil ve payroll'larını mümkün olan en düşük seviyeye indirme çabaları şaşırtıcı olmaz.

Amnesty haklarını henüz kullanmış değiller. Bu yaz Metta World Peace (oyuncu opsiyonunu kullanırsa 1 yıl, $7.7m) veya Pau Gasol (1 yıl, $19m) amnesty edilebilir. Hatta pek çokları, Kobe'nin (1 yıl, $30m) amnesty edilmesi gerektiğini söylüyor ki ekonomik açıdan pek de haksız değiller. Tabii bu, organizasyonun PR'ı açısından ne kadar doğru bir hamle olur tartışılır. Yok lan tabii ki tartışılmaz. Rezalet bir hareket olur. Hem ayrıca Garry Vitti'ye göre hedefleri, Kobe'yi hazırlık kampına yetiştirmek.

MWP'ye, isteyenin bir yüzü kara minvalinde, "opsiyonunu kullanamasan süper olur ya hihi" diyebilirler.

Kısıtlı Hareket Alanı

Geçtiğimiz yıldan beri Lakers'ın tüm odağı, tüm hedefi 2014 yazı. Ellerindeki neredeyse tüm kontratlar 2013-14 sezonuyla tamamlanıyor. Eğer takımla imzalarlarsa Dwight Howard ve Earl Clark'tan başka sadece Nash'in bir yıllık kontratı olacak o yaz. O da oynamaya devam ederse tabii. Doğal olarak serbest oyuncu piyasasında da son derece aktif ve iştahlı bir Lakers göreceğiz gelecek yaz. O yüzden bu off-season'da önemli hamleler yapma taraftarı pek değiller. Yukarıda da değindiğim üzre, hamle yapacak ekonomik özgürlüğe de ship değiller zaten.

Şu anki takımın döküldüğünü görmek çok zor değil. Sakatlıklar tabii ki kabul edilebilir bir bahane ama Nash, Kobe, MWP, Gasol ve Howard beşinin birlikte oynayabildiği yedi maçı da kaybetti Lakers. Sakatlıklar o kadar da bahane değilmiş sanki!

Kimya sorunu had safhada, gelişigüzel kurulmuş bir takım vardı El Segundo'da bu yıl.

Şimdi... Bir şeyleri değiştirmek gerek. Ama elde takas değeri olan adam yok. Pau Gasol'u yıllardır ha kullandı ha kullanacaklar takasta. Nihai hamle bu yaz gelebilir. Gasol'un biten devasa kontratı, yeniden yapılanmaya gitmek isteyen takımların ilgisini çekebilir. Ama karşılığında gelecek kontratlar da muhtemelen çok kısa vadeli olmayacağı için Lakers'ın 2014 projesi adına çok iyi olmaz. Nash ve MWP'yi zaten kimse almaz. 

Dwight Howard kalmak istemezse, sign-and-trade işlerine yarayacak bir çözüm olabilir. Ama elleri mahkum olacağı için yine Howard'ın ederi bir paket bulamazlar.

Geçen yaz yapılan Steve Nash hamlesinin de ne kadar hatalı olduğunu zaman gösterdi. Nash'in yaşı itibariyle vücudu artık iyiden iyiye dökülüyor ve eğer onu almak yerine Ramon Sessions'ı tutsalardı, Batı'nın hızlı guardlarıyla daha kolay eşleşebilecek ve savunmada daha dengeli bir takım olacaklardı. Ve tabii bir de draft hakları olacaktı bu sene.

Muhtemelen bazı oyuncular sezon takımla olamaycak. Devin Ebanks öyle ya da böyle süre alıyorken alkollü araç kullanırken yakalandı ve sonrasında 5 dakika bile oynama şansı bulamadı. Bu sezon sözleşmesi bitiyor ve yenilenmeyecek.

Darius Morris ve ligde kendine bir yer hak ettiğini daha geçen yıldan ispatlayan Andrew Goudelock da serbest kalıyor ancak çok düşük miktarlara takımda tutulabilirler.

Sezonun sürpriz isimlerinden Earl Clark da sınırsız serbest oyuncu ve muhtemelen uçuk bir para istemezse seneye takımla olur.

Yarı sahayı topla zor geçen Chris Duhon'un 3 milyon civarında bir ücreti var ama kontratı partially guaranteed ve muhtemelen waive edilecek. 

Antawn Jamison zaman zaman fena katkı vermedi. Veteran's minimum'u kabul ederse takımda tutarlar diye düşünüyorum.

Gelecek yıl Lakers'ın elinde kesin olarak bulunacak oyuncular ise şöyle: Kobe (6-9 ay arası dönmeyecek), Gasol, Nash, World Peace, Blake, Hill ve Meeks. 

Çok iç açıcı bir ekip değil. Öyle değil mi?

Sonuç

Bütün sezon süren Nightmare, yaz itibariyle Dwightmare oluyor. Önlerindeki en büyük challange bu. Dwight Howard'ı tutmalılar mı, yoksa yola onsuz mu devam etmeliler? Bir takımın, hele ki Lakers gibi bir takımın lideri olamayacağını sanki bu yıl bir kez daha gösterdi Howard. Peki Lakers onu tutmak isterse -ki muhtemelen öyle olacak- kendisi LA'de kalmak isteyecek mi?

Mike D'Antoni bu takım için doğru coach mu? Eğer öyle olduğunu düşünüyorlarsa eldeki oyuncu grubu D'Antoni'nin takımı finallere götürmesini sağlayacak beceriye sahip mi?

Lakers tüm sezon boyunca pek çok alanda rakiplerine ezildi ancak bunların en büyüğü atletizmdi. Herkesten yavaş, herkesten daha az enerjik kaldılar ve transition savunmaları son yıllarda gördüklerimiz arasında uzak ara en kötü örneklerdendi. Lakers yaşlı bir takım. Vitesi rakipleri kadar yukarıya çıkaramayan, baskı altında kolay top kaybı yapan ve kendi rakiplerini top kaybına zorlayamayan bir takım. Neredeyse rakibin her baskılı savunma sekansı, kaçan her şut kendi potalarına hızlı hücum olarak dönüyor. Yapmaları gereken ilk şey takımın atletizmini artırmak. 

Diğer bir önemli ihtiyaç ise sahayı açmalarını sağlayacak şutörler bulmak. Spurs serisinde Howard'ın neler yaşadığını çok iyi gördük.

Soruna ilişkin tespit yapmak çok kolay. Ama ekonomik sıkışıklık, hareket kabiliyetlerini iyice azaltıyor.

Çözmeleri gereken bir sürü sorun var. Ama önlerinde -öncelikli olarak- video oyunlarındaki boss savaşları gibi bekleyen bir Dwightmare sorunu var. Ne yapacaklarına karar verip, sonrasında adım adım devam etmeliler.

Mitch Kupchak ve Buss ailesi için hiç kolay bir yaz olmayacak.

Houston ve (Yeni) Spacing

"Ligde geçirdiğiniz süre arttıkça, işe yaramayan şeylerden vazgeçmeniz daha kolay oluyor."

Houston coachu Kevin McHale, serinin ikinci maçının ardından dile getirdiği bu cümleyle ilk maçtaki oyunu ne kadar iyi analiz ettiğini ve ne denli zeki bir coach olduğunu gösterdi. Rockets, ilk maçta ciddi spacing sıkıntısı yaşamış ve vahşi OKC savunmasına karşı hücumda oldukça zorlanmıştı. Ancak McHale'in ikinci maç öncesi takımda küçük bir ayarlamaya gitmesi, Rockets'ın neredeyse saha avantajını eline geçirmesini sağlayacaktı.

Houston'un ilk maçta yaşadığı spacing sıkıntılarına dair bir yazı yazmıştım. Orada anlatmaya çalıştığım tabloyla, burada tasvir edeceklerim o kadar farklı ki, bu takıma bayılmamak gerçekten elde değil.

Şimdi bir kere coach McHale ne yaptı? Tıkanan hücumun daha iyi işlemesi için kısa beş tercihine döndü. Maça başlayan Beverley, Lin, Harden, Parsons ve Aşık beşi, bu sezon bir dakika bile oynamamıştı birlikte. Ama rotasyona Delfino'nun da katıldığı bu kısa beşin sahada yarattığı alan paylaşımı ve top dolaşımı, OKC'nin asla beklemediği kadar etkin bir takım sundu ikinci maçta. Takımın iki ana uzunu Ömer Aşık ve Greg Smith, maç boyunca 1 dakika bile aynı anda sahada olmadı. Daima bir uzun etrafında dört kısayla oynadılar. Smith ve Aşık gereksiz kalabalık yaratıp, kısaların drive alanlarına çıkmadı bu şekilde.

Daha önceki yazıda, Houston'un tıkanan hücumu açmak için kısa beşe dönmesi halinde, oyunun diğer tarafında ezileceğini söylemiştim. Daha fazla yanılamazmışım. Tam tersi oldu. OKC'ye 57-40'lık çılgın bir ribaund üstünlüğü sağlamakla kalmadılar, toplam 18 de hücum ribaundu aldılar maç boyu.

Hücumun temel parçası James Harden, ilk maçta Thunder savunmasına karşı ciddi biçimde zorlanmış ve 20 sayıda kamıştı. Son maçta parke üzerinde bulduğu hareket alanı, 36 sayı atmasında ana faktördü. Çembere yaptığı penetrelerden tam 27 sayı buldu. Yaptığı asistler üzerinden 8 sayı daha geldi. Oysa ilk maçta çembere saldırarak yalnızca 8 sayı bulabilmişti Harden.

Rockets'ın smalball tercihi Harden'a daha fazla alan yaratılmasındaki ana etmendi. Dilerseniz örneğimize bakalım.

Parsons sol forvetten ortaya gelecek. Ömer Aşık ve James Harden ona perdeleme yapıyor. Delfino ve Beverley kenarlarda. Savunmacılarını da ister istemez dışarıya çekiyorlar. Bu sayede ortadaki üçlünün hücumu şekillendirmek ve bir şeyler yaratmak için yeterli alanı mevcut.

Perdelemeden sonra Ömer Aşık içeriye devriliyor (Fotoğraftaki oku Ibaka'nın üzerinden geçmesin diye kısa kestim. Aşık'ın içeriye hareketlendiğini gösteriyor). Harden ise pas almak için dışarıya açılıyor. Uygun bir fırsat olursa top Parsons'tan Aşık'a inebilir. Ama Harden'ın elleri daha güvenli bir tercih.

Şu şablonda iki oyuncu dip çizgilerde. Parsons da pastan sonra halen dışarıda. İçeride sadece Aşık var. Thunder savunmasının ortasında açılan boşluk dikkatinizden kaçmıyordur. Oraya gecenin adamı Harden hareketlenecek. İşte ilk maçta çok az bulduğu ve sürekli fırsatını beklediği hareket alanı. #Spacing

Bingo! Takımın 4 kısasından biri (Harden) atışı kullanan isim, diğer üçü ise sahayı çok iyi açmış vaziyette. Tamamı dış şut sokabilecğei için, savunmacıları, Harden'ın üzerine yardım getirme konusunda tereddüt ediyor. Harden  ise penetre üzerinden atışı buluyor ve iki sayı!

Houston, bu ve benzeri oyunları sayesinde fazlasıyla yakın atış buldu ve boyalı alan sayılarında Thunder'a 50-30'luk ciddi bir üstünlük sağladı.

OKC, geçtiğimiz yılki final serisinde kısa beşle oynayan Miami Heat'e karşı ciddi sıkıntılar yaşamış ve kendi iki uzunlu beşini sahada tutabilmenin yollarını bulamamıştı. Oradaki ana sorun, Heat'in kısa beşinin kendilerine savunma rotasyonlarında yarattığı problemlerdi. 

Benzer bir sıkıntıyı Houston maçında da yaşadılar. Yukarıdaki örnekte tek uzunun Ibaka olduğu dört kısalı beşlerini görüyoruz. İki uzunla oynadıkları zaman ise ligin en iyi savunmacısı[1] Serge Ibaka'nın yardım savunması meziyetleri ciddi anlamda saha dışına itiliyor.

Burada da Houston'un kısa beşine karşı Thunder'ın iki uzunlu beşine bakalım. Top Harden'da. Ömer Aşık perdelemeyle Chandler Parsons'u içeriye kaçıracak. Olabilirse bir pas, olmazsa aşağı inmeye devam edecek Parsons. Perkins, Ömer'i savunuyor. Çember savunmasının en önemli oyuncusu Ibaka ise, Rockets dört kısayla oynadığı için kısa bir oyuncuyla eşleşmek zorunda. Delfino ile kalıyor.

İyi bir spacing oluşturmanın ana kurallarından biri; iki şutör yine dipçizgilere açılıyor. Delfino bu maçta istediği gibi atamasa da (4/13 FG) önemli bir şut tehdidi olduğu için Ibaka da onula dışarı çıkmak zorunda. Parsons'a verilebilecek herhangi bir pas yok. Genç oyuncu, Harden'a hareket alanı açmak için aşağı inmeye devam ediyor. Harden'ın önündeki boşluğu daha burada görmeye başladık. Ömer perdeye geliyor ama Harden suyu gördü!

Perkins gibi yavaş ayaklı ve ağır bir uzunun perdelemeden çıkıp aşağı dönmesi uzun sürüyor. Ibaka ise Delfino'nun üzerinde kalmakla Harden'ın penetre yolunu kapamak arasında tereddüt yaşıyor. Harden, savunmacısı Sefolosha'yı geçtikten sonra boyalı alanda oldukça uygun durumda. Westbrook oraya yardım getirmek için savunmadaki adamı Parsons'u bırakıyor. Parsons ise dışarıya açılmaya devam ediyor. Delfino yapması gerekeni yaparak, dipte kalmayıp forvete çıkıyor. Harden, Ibaka tarafından drive yolu kapatılırsa topu Delfino'ya çıkarabilir, Westbrook tarafından riske edilen Parsons'u görebilir veya -Ibaka'ya defalarca tercih edeceği- Westbrook'un üzerinden pozisyonu kendi bitirebilir. Sonuncu seçeneği yapıyor ve Houston bir kez daha verimli bir hücumla sayıyı buluyor.

"Buraya kadar geldikten sonra kaybetmek çok sinir bozucu. Ama önümüzde daha uzun bir seri var." diye konuştu maçın ardından Chandlor Parsons. Farklı maçlar izlemedik. Evet, Houston sanki bir galibiyet almış gibi yazdım ama birkaç gün içerisinde gösterdikleri değişimden bahsetmesem olmazdı.

Kevin McHale, ilk maçtaki kötü tablodan sonra gerekli ayarlamaları yaptı ve Houston, Oklahoma City gibi bir takımı yenmenin, saha avantajını evine götürmenin kıyısına geldi. Evlerinde oynayacakları iki maç öncesinde, hem doğru düzenin farkına vardılar hem de OKC'nin yenilmez olmadığını gördüler. Bakalım Scott Brooks üçüncü maç öncesi ne değişiklikler yapacak.

Not: Rockets son çeyrekte alan savunmasından hiç fena verim almadı doğrusu. OKC, son periyottaki üç top kaybını da alan savunmasına karşı yaptı. Üçüncü maçta bu tercihi daha fazla görebiliriz.

                                                                                                                                                            

Knicks - Celtics #2

Serinin ikinci maçı da ilki kadar büyük bir heyecana sahne oldu. Maç boyu tanık olduğumuz senaryo ilk maçın aşağı yukarı aynısıydı. İki takım da dönemsel patlamalarla oyunun kontrolünü eline geçirdi ama Boston, New York'un üçüncü çeyrekteki çılgın serisine cevap veremeyince geri dönüş onlar için imkansız hale geldi.

Avery Bradley, bugün açıklanan Yılın Savunmacısı ödülünde en fazla puan alan 12. oyuncuydu! Ama bu, onun harika bir savunmacı olduğu gerçeğini asla değiştirmez. JR Smith oyuna 4/4 saha içi isabetiyle başladıktan sonra kendisini Bradley savunmaya başladı ve devrenin geri kalan bölümünde Smith sadece 1/5 attı. Ama tuhaftır ki, Bradley ikinci yarıda Smith'i sadece bir pozisyonda savundu!

Kevin Garnett'in erken faul problemiyle kenara gelmesine karşın, Celtics ilk yarıda beklenenden daha iş çıkardı. Oldukça iyi bir yüzdeyle şut attılar. Savunmada vidaları iyice sıktılar ve Knicks'i sürekli el üstü, zorlama atışlara ittiler. Knicks'in klasik ISO sorunu da işin içine girince, devrenin büyük bölümünde kontrol Celtics'te kaldı.

Carmelo Anthony ilk maçın ilk yarısında eline gelen 26 topta yanılmıyorsam 3 defa pas vermişti. Tüm hücum bire birlere ve zorlamalara kalmıştı Knicks için. İkinci yarı durum biraz değişmişti. İkinci maç da tamamen klonu oldu ilkinin. Melo seride ikinci devrelerde, ilk devrelere kıyasla 17 pas daha fazla veriyor. Bu da topun dolaşması demek. Sonucu ise şu; Knicks ilk yarılar toplamında Celtics karşısında 7 sayı gerideyken, ikinci yarılar itibariyle 26 sayılık bir üstünlüğe sahip. Muazzam bir fark.

İlk yarıda işler iyi giderken -Jason Terry bile biraz kıpırdanmışken- Celtics kapıyı kapatmayı başaramadı. Zaten Doc Rivers da, "Onları nakavt edecek yumruğu atmamıza izin vermediler ve bunu çevirip o yumruğu ikinci yarıda bize attılar. Hem de pek çok defa." dedi maçtan sonra.

Mike Woodson, Knicks'e hem keyifli hem de verimli bir hücum sistemi dizayn etti. (Tepede iki perdelemeli oyunlarını bu seride nadir kullanıyor olmalarına üzülmüyor değilim) Takım, çok iyi spacing yapacak bir oyuncu grubuna sahip. Özellikle iki guardla oynadıklarında set tempoları, top dolaşımları harika bir seviyeye çıkabiliyor. Bu nedenle izolasyonları mümkün olan en düşük seviyede tutmaları lazım. İlk yarı işler kötü giderken, her zaman oynamaları gereken, onları mümkün olduğunca yukarılara taşıyacak türde hücumları çok nadir yaptılar. Ama yaptıklarında da durdurulmaları her zaman için çok zor oluyor.

Şimdi bakalım o bahsettiğüm hücum nasıl bir şeymiş...

Houston Rockets ile ilgili yazdığım Houston ve Spacing başlıklı yazıda değindiğim bir alan kullanımı sorunu vardı ya hani; işte burada yok! J.R. Smith post-up oynamaya başlıyor. Carmelo'nun şu anki konumu doğru değil ama sahayı birazdan açacak. Kidd ve özellikle Copeland doğru yerlerde. Copeland'ın dış şutunun olması, Greg Smith'in Houston'a yarattığı sorunun bir benzerine neden olmuyor Knicks'te.

Şimdi... J.R. Smith potaya yaklaşırken, Melo üç sayı çizgisinin dışına açılıyor. Martin durması gereken yerde. Her an çembere cut yapıp top isteyebilir. Bunun farkında olan Bass, onun pas açısını kapatıyor. Melo'nun savunmacısı Terry uykuya dalma aşamasında. Green ise atletizmine güvenerek Kidd'den içeriye gömülmüş.

Şu düzende oluşan pas açılarına ve alan paylaşımına bakar mısınız? J.R. Smith pozisyonu kendi oynayabilir. Carmelo'ya pas verip şut bulmasını sağlayabilir. Melo,  üzerine savunma yetişirse şut atmayıp Kidd'i bulabilir. Kidd'in ihtimalleri ise, şut atmak, Martin ile ikili oynamak ve topu Copeland'a vermek. Kısacası Knicks çok iyi yayılıyor hücum alanına.

Hücum alanında oluşan şu 2-1-2'nin güzelliğine bakar mısınız? Keyiften uzun süre izleyebilirim!

Top Melo'da. Terry'nin uykusu çok derin değil ve Melo'nun üzerine koşuyor. Anthony gibi bir oyuncu şut kullanmak istemediği takdirde, üzerine ivmeyle gelen savunmacısını tek dribbling ile geçebilir. Veya çok yapmadığı ama doğru olan şeyi yapıp; topu hiç durdurmadan, Kidd'e pas verebilir. Keza öyle yapıyor.

Top Jason Kidd'de. Green, Kidd'i riske edip çok gömülmüştü. Şimdi savunma pozisyonunu toparlamaya çalışıyor. Ama Martin'den -biraz faul de olsa- çok güzel bir perdeleme. Kidd ise bomboş üçlüğü rahatlıkla gönderiyor. Kidd şut kullanmayıp topu Copeland'a indirebilir (tabii en doğru hareket olmaz), Martin ile ikili oyun oynayabilir, savunmanın ortasına doğru drive edip, üzerine inecek Bass ve Terry'nin riske ettiği pozisyonlardaki uygun adamı bulabilir. Neredeyse sınırsız seçenekleri var. Kısacası Knicks'ten çok basit ve çok güzel bir hücum.

Ama işte sorun şu ki, bu ve benzeri hücumları ilk yarıda neredeyse hiç oynamadılar. Herkesin topa en az bir defa dokunmadığı, topun sürekli dönmediği bir Knicks hücumu gerçekten olabilecek en verimli hücum değil demektir.

Celtics, coach Rivers'ın söylediği o nakavat yumruğunu ilk yarıda atamadıktan sonra, ikinci yarıda rüzagr değil; kasırga tersten esmeye başladı! Knicks çok fiziksel, çok sıkı bir savunma yaparak, Celtics'in üçüncü çeyrekteki ilk 10 şutunda sadece bir isabette tuttu. Burada, takıma şubat ayında katılan Kenyon Martin'in hakkını teslim etmek lazım. Kendisi gerçekten çok çok iyi iş çıkardı savunmada. Knicks müdafası karşısında Boston ikinci devre yüzde 19,4 ile hücum etti ki bu 15 yıldır playoff'larda yapılmamış bir şey!

Knicks üçüncü çeyrekte yukarıdaki örnektekine benzer şahane hücumlar yaptı. Top sürekli içeri-dışarı dolaştı, hücum alanının sağ ve sol kenarları arasında ısrarla ve hızla yön değiştirdi. İlk yarının son 35 saniyesinden üçüncü çeyreğin ilk dokuz dakikasına kadar geçen süreçteki Knicks serisi 27-4. Akıl alır gibi değil.

Celtics'in pili yavaş yavaş bitiyor. Rondo gibi bir saha liderinin olmaması, tuhaf tercihler yapmalarına, kırılma anlarında çabuk dağılmalarına yol açabiliyor. Son maçta da Garnett'in faul problemi nedeniyle kenarda fazla vakit geçirmesiyle şansları iyice azalmıştı.

Seri Boston'a taşınıyor. Tarihte 3-0'dan gelen bir takım olmadığını düşünürsek, üçüncü maç Celtics için her şey demek. Bu güzel seride muhteşem bir maç daha izleyeceğiz.

Houston Rockets ve Spacing

Bu yılın en heyecan verici takımlarından Houston Rockets'ın hücumu -Harden merkezli olmak üzere- iki kısa etrafında şekilleniyor. Bire birlere ve ikili oyunlara fazlasıyla başvuruyorlar. James Harden'ı Ömer Aşık'ın perdelerinden çıkararak kullanmak da favori oyunları arasında.

Houston, sezonun yarısı geçildiğinde ligde en fazla isolation oynayan backcourt'a sahipti. Son dönemde hiç bakmadım ama durum aşağı yukarı aynıdır. Tepede veya kanatta topu eline verdiğiniz kısanın -çoğunlukla Harden veya Lin- yeterli çalışma alanına sahip olması, bir uzunu perdeye çağırarak ikili oyun oynaması, perdeleme üzerinden şekillenecek oyunlarda da kenarlardaki şutörleri bulabilmesi için çok iyi kurgulanmış bir spacing ve iyi oluşturulmuş pas açılarına ihtiyaç duyulur. Günümüz oyununda pek çok takım ve hücum sistemi için hayati önemi olan Stretch Four'ların çıkış noktası da zaten bu doğrultuda.

Rockets, sezon başından itibaren kurguladığı başarılı alan paylaşımı sayesinde verimli bir hücuma sahipti. Ta ki takas deadline'ı öncesinde Patrick Patterson ve Thomas Robinson merkezli takası yapana kadar. Patterson bu sene gösterdiği gelişim ve repertuvarına eklediği dış şut tedidiyle sahayı açma konusunda hayli önemli bir 4 numaraya dönüşmüştü. Harden, Parsons ve Lin ile Patterson'un bir arada oynaması, sahayı açarak kısalar için yeterli hareket alanı yaratıyordu. (Zaman zaman Parsons'u 4'e çekip, bir kısa daha ekleyerek daha da tehlikeli bir hücum takımı olduklarını da atlamamak lazım)

Ancak Robinson için Patterson'dan vazgeçilmesi, bir takım düzen değişikliğini de beraberinde getirdi. T-Rob'un dış şut tehdidinin olmaması ve sahayı açamaması, Houston hücumunu daha dar bir alanada kurgulanmak durumunda bıraktı. Coach Kevin McHale da zaten Robinson'u hiçbir zaman rotasyona tam anlamıyla dahil etmedi.

Artık playoff'tayız. Oyun her zamankinden daha sert. Rakipleri ise ligin en iyi iki (Spurs'e ayıp etmemek için üç!) takımından bir tanesi. Rockets'ın önünde iki seçenek var. Ya kısa beşle oynayacaklar ya da sahayı istedikleri kadar iyi açamayan bir 4 numarayla. Bir kere Durant ile eşleşecek bir oyuncuları yok; hiçbir beşte. Eğer kısalırlarsa kedigiller familyasının vahşi bir üyesi gibi avını bekleyen Thunder, onları paramparça eder.

Biz şimdi uzun kaldıklarında neler oluyor, ona bakalım.

Coach McHale dört numarada Greg Smith'e şans veriyor. Smith, skor gücünün zayıf olmasının yanında herhangi bir şut tehdidi de oluşturamıyor ve boyalı alandan pek uzaklaşmıyor. Üzerinde konuştuğumuz hücum setinde Harden, Ömer Aşık'ın perdelemesini kullanacak ve tepede Parsons topu ona aktaracak.

Harden perdeden çıkıp topu alıyor. Savunmacısı Sefolosha perdelemeye takılmış ve geride kalmış. Ömer Aşık pick and pop oynayamayacağı için Perkins yukarıya hiç çıkmamış. Bu şekilde Harden da çembere drive etmek için -şimdilik- iyi bir alana sahip. Ama o da ne? Greg Smith çembere çok yakın. Bu sayede, NBA'in en iyi yardım savunmacılarından Ibaka boyalı alanı terk etmek zorunda kalmıyor. Tehlike!

Greg Smith dip çizgide üç sayı çizgisine kadar açılabilse, Harden'a ihtiyaç duyacağı kadar özgürlük alanı bırakmış olacak. Böyle bir senaryoda, Ibaka uzaklarda olacağı için Harden çembere inebilecek. Perkins iyi bir yardım getirip drive yolunu keserse, topu çembere devrilen Ömer Aşık'a aktarabilecek. Ibaka adamını bırakıp Harden'a yetişmeye çalışırsa da dip çizgideki oyuncu bomboş kalacak. Ama Smith'in şut tehdidinin olmaması ve çemberden uzaklaşmaması, Chesapeake Energy Arena'nın adeta yıkılacağı bir uğultu kopmasına neden oluyor; Ibaka'dan sezon boyunca gördüğümüz gaddar bloklardan bir tane daha! Üstelik Harden'a.

OKC, ilk maçta tam 9 blokla çemberi kararttı Houston'a.

Thunder karşılaşma boyunca oldukça agresif savunma yaptı. Uzun bölümlerde Sefolosha, ikinci yarının bazı sekanslarında da Westbrook, Harden'ı hayli yıprattı ve Rockets'ın en büyük hücum silahı 19 atışının 13'ünü kaçırdı. Savunmadan bir şekilde kurtulup çembere gitmek istediğinde ise, hücum alanını paylaşma konusunda yaşadıkları 4 numara kaynaklı sıkıntılar istediklerini yapmasına engel oldu.

Diğer örneğimize geçelim.

İkinci yarının hemen başları. Rockets beyaz bayrağı henüz çekmemiş.

Hücum bölgesinde Jeremy Lin ile seyir halindeyiz. Harden ters taraftan Greg Smith'in perdesini kullanarak tepeye gelecek ve kolay atış bulmaya çalışacak. İlk yarıdaki oyundan tek farkı 5 değil 4 numaranın perdelemesini kullanması. Tabii zayıf tarafta bekleyen Ömer Aşık olduğu için içerisi yine kalabalık olacak.

Harden topu alıyor. Smith'in savunmacısı Ibaka, Harden'dan ayrılmayı pek niyetli değil. Smith'i bir tehlike olarak görmüyor. Aşık'ın hemen pota dibinde beklemesi, Perkins gibi bir tırın da orada olması demek. Harden hemen önündeki boşluğa dribbling yapma niyetinde. Greg Smith kenara açılırsa iyi bir açıda pas bekliyor olacak. O andan itibaren pası vermezse bu Harden'ın kabahati.

Harden topla boyalı alana gidiyor. Smith ise dışarıya açılmamış ve çembere daha da yaklaşıyor. Ibaka yine orada. Şimşek gibi! Harden'ı vücuduyla, faulsüz bir şekilde karşılıyor. Smith artık pas açısının dışında. Çembere giden yol yağmur bulutlarıyla kapanmış ve gök gürültüsü orayı iyice korkunç kılıyor. Harden ise top kaybı yapmamak için Lin'e pas veriyor. Onun şut atmasına izin vermeyen ise pozisyona ok gibi fırlayan Westbrook. Birazdan dışarıya kayacak Durant'in uzun kolları ise Parsons'a pas seçeneğini riskli kılıyor. Pozisyonun devamında Lin topu Ömer'e indiriyor. Ve bingo! Vasat bir hücumcuyla ligin en iyi post-up savunmacısı...

Sonuç: Rockets için top kaybı.

Houston'un işi OKC gibi bir canavara karşı zaten zorken, spacing sorunları başlarına daha da dert açıyor. Sahayı açmak adına parkedeki beşte oynama yaptıklarında ise çok kısa olacaklar.

Tabii ki bu durumu sadece Houston ile açıklama hata olur. Thunder, Heat'in karşısına hayli emin adımlarla gidiyor ve her zamanki kadar agresifler. Savunmaya tapan bir basketbolsever olarak Thunder ve Ibaka'nın bu tür başarılı sekanslarını izlemek ise benim için ayrı keyif. Umarım sizin için de öyledir.

Knicks - Celtics #1

Carmelo, Big Apple'daki hükümdarlığını artık herkese ilan etmek istiyor. 2013 playofflarına da bu yaklaşımla başladı. Aslına bakarsanız kariyeri boyunca yakaladığı playoff kaydı kabus gibi[1]. Celtics ligde ribaund gücü en düşük takımlardan bir tanesi. Hücum ribaundlarında ise son sıradalar. İkinci şansları herkesten az yakalıyorlar ve o yüzden her topun değerini bilmek zorundalar. Doc Rivers, bu sorunu bir nebze çözebilmek için Paul Pierce'ı iki numaraya kaydırdığı uzun beşiyle başladı maça. Maç sonu 40-40 eşitlik vardı ribaundlarda.

Knicks iki guardla oynamayı bıraktığından beri (Kidd'in sakatlığı, Shumpert'ın dönüşü önemli etmenlerdi. Prigioni de çok kalamadı sakatlık yüzünden) sezon başındaki top dolaşımını sağlayamıyor. Hücumlar Melo ve JR Smith üzerinden oynanan isolation'larla şekilleniyor. Bu doğrultuda rakipler adına yapılabilecek en iyi hamlelerden biri, bu iki ismin tuttuğu oyuncuları hücumda daha fazla kullanarak onları yıpratmak. Bunu Melo üzerinde pek kullanmadı Celtics ama JR Smith kenardan geldikten sonra bazı sekanslarda -özellikle Pierce ile- denemekten geri kalmadılar.

Carmelo maça 4/4 başladıktan sonra Bass'in savunması altında ritmini kaybetti ve devrenin geri kalan bölümünde 2/11 ile oynadı. İlk yarı boyunca Bass savunmasında 1/4 ile şut atıp (6 sayı), 2 top kaybı yaparken, diğer Celticler tarafından savunulduğunda 5/11 ile 13 sayı üretip tek top dahi kaybetmedi.

Knicks maç boyu son derece kötü bir transition savunması yaptı. Celtics -özellikle ikinci yarıda Knicks'in set savunması kaya gibi sertken- açık alana çıkmayı daha fazla denese sonuç farklı olabilirdi. Knicks'in anlatmak istediğim sorununa bir örnekle bakalım.

Celtics transition'a çıkıyor. Çok ani ve etkin gelmiyorlar ancak Knicks savunması doğru adamları bulmakta sıkıntı yaşıyor. Topla gelen Avrey Bradley'i karşılayan kimse yok. Carmelo, boyalı alandaki Bass ile eşleşerek doğru iş yapıyor. Kidd ve Smith de kenarlarda adamlarını almış. Ancak Chandler boyalı alan civarında boş bekliyor. Savunması gereken Garnett hücuma daha yeni geliyor. Transition'da topu durdurması gereken Felton ise Bradley yerine dış şut tehdidi olmayan Garnett ile eşleşiyor.

Bradley topu Pierce'a indiriyor. Pierce hücumda olan bitene bakıp ne yapacağına karar verirken Chandler onun olası penetre alanını kapatmak için ortaya geliyor. Ancak Felton hala Garnett'in üzerinde ve Bradley'in önünde bomboş bir hareket alanı var. Burada Chandler right elbow'da bir yandan Garnett'i, diğer yandan Pierce'ın drive yolunu takip etmeli. Felton ise Bradley'in üzerinde olmalı. Bradley bu fırsatı kaçırmayıp boyalı alana cut yapıyor.

Buradan sonrası ise Celtics için çok kolay. Sırtını kenarda Kidd'e dayayıp sahayı elverişli bir şekilde gören Pierce, içeriye iyi bir cut yapan Bradley'e asisti yapıyor ve genç oyuncu takımına iki sayı kazandırıyor. Chandler, Garnett'e odaklanıp cut yapan kısayı görmediğinden Bradley'in pozisyonunu bozabilecek durumda değil. Felton ise şut menzilinin dışındaki Garnett'i kontrol etmeye devam ediyor.

Knicks, maç boyunca bu tür transition hatalarını birçok defa tekrarladı. Ancak Celtics'in bu şansları yeterince iyi kullandığını söylemek zor. Topsuz oyunda iyi işler yapan Bradley dışında Jeff Green'den de transition'da katkı aldılar. Green bu sezon çembere yaptığı cut'lar üzerinden yüzde 73 ile, transition'daki atakları üzerinden de yüzde 69 ile hücum ediyor. Ancak Celtics, transition hücumda takım olarak ligin kötülerinden. Hızlı hücumu çıkarken neredeyse beş denemenin birinde top kaybı yapıyorlar.

Şu adama bir hayli ihtiyaç duydukları kesin:



İlk yarıdaki daha akıcı basketbolun ardından, ikinci yarı iyiden iyiye bir playoff güreşi izlemeye başladık. Knicks hücumları tamamen ISO'lar üzerinden şekillenmeye başlayınca neredeyse duvara çarptılar ve el üstü atış kullanmaktan başka seçenekleri kalmadı. Carmelo, ilk yarıda eline değen 26 topta sadce 3 defa pas vermiş! Şaka gibi. İkinci yarı "nispeten" daha insaflıydı yine de. Hücumda kötü giden, daha doğrusu gitmeyen işleri kendi savunmalarıyla telafi ettiler. İlk yarıda 20 basketinin 15'ini asist üzerinden bulan Celtics, maçın bitimine 2:32 kala (son molaya giderken) devre boyunca sadece 7 saha içi isabet bulabilmiş ve tam 8 top kaybı yapmıştı. 53 sayılık ilk yarı performansından sonra, oyunun geri kalan bölümünde yalnızca 25 sayı bulabildi Celtics. Son çeyrekte ise sadece 8 sayı üretebildiler.

Savunmalar yarış pilotu kemeri gibi iyice sıkıldığında Knicks, Melo ve Smith'in bire birleri üzerinden -verimsiz de olsa- bir şeyler üretebildi ama Celtics bu alanda rakibine cevap veremedi. İkinci yarı sadece 7 saha içi isabeti bulabildiler. İlk yarıda 15'i asist üzerinden bulunan 20 isabetten sonra -ki çok akıcı bir hücum olduğunun kanıtı- pek de iç açıcı bir istatistik değil.

Diğer yandan, Boston benchi takıma destek vermekten bir hayli uzaktı. New York'un ikinci ünitesi 33 sayı üretirken, Celtics yedekleri 0 saha içi isabeti ve 0 asist ile oynadı. Sadece Courtney Lee'nin serbest atışlardan bulduğu 4 sayı var. Takımın benchten en önemli skor kaynağı olması umut edilen Jason Terry ise tam anlamıyla felaket bir gece geçirdi.

NBA Playoff tarihinde ilk maçı kazanan takımın turu geçme oranı yüzde 78. Psikolojik olarak da çok önemli bir galibiyet almış oldu Knicks kısacası. Ama Celtics'in cesaretinin kırılmasını gerektirecek herhangi bir durum yok. Zira Knicks de ilk maç özelinde hiç verimli hücum etmedi. Şut yüzdeleri Celtics'ten düşüktü ve 32 basketin sadce 13'ü asist üzerinden geldi. Tüm hücumu ISO'lara bırakırsanız, maç sonucuna karar veren şey günlük ritimler olur.

Diğer yandan Knicks savunmada zaman zaman ciddi rotasyon hataları yapabiliyor. Yine Avery Bradley'in topsuz oyun başarısını kullanacağım bir örneğimiz var.

Bir yarı-transition. Yine yukarıdaki örneğe çok yakın bir Celtics hücumu. Avery Bradley, Pierce'a pas veriyor. The Truth bu kez biraz daha dışarıda. Bradley, Pierce'a çalışacak alan yaratmak için ters tarafa gidecek. Garnett ise bu örnekte hücuma daha erken geliyor. Knicks'te eşleşmeler yine soru işareti. Celtics iki, Knicks ise bir uzunla sahada. Bu yüzden ortalık biraz kaos oluyor. Chandler içeride Bass ile. Carmelo zayıf taraftaki Courtney Lee üzerinde. Smith, Bradley'i biraz derin alıp Pierce'ı kolluyor. Felton'a ise yine Garnett kalmış! Ama eşleşmeler birkaç saniye içinde daha makul bir hale gelecek.

Pierce topu tepeden içeriye inen Garnett'e indiriyor. Şimdi Carmelo Bass'i alırken, Chandler da Garnett ile. Bu beşlerde Knicks için en makul savunma eşleşmesi. Ancak Felton, Bradley ile Lee arasında seçim yapmakta zorlanıyor. Zira kendi Lee'ye gitmeli, JR Smith ise Bradley'in üzerinde olmalı. Ama Pierce içeride ilk pası aldığında, dışı şutu zayıf olan Bradley'i riske edip Pierce'a yardım getiren Smith, şu anda derin bir uykuda. Bradley'in okla gösterilen cut alanında olması gerekirken tam bir ölü noktada duruyor; ne Bradley'e top gelmesini engelleyebilir, ne de Garnett'in olası bire birine yardım getirebilir. Pasifize ettiğini düşündüğü Pierce ise zaten hücuma etkin bir şekilde katkıda bulunabilecek bir pozisyonda değil. 

Topsuz oyunda Avery Bradley'den yine başarılı bir hareket. Garnett ile aralarındaki pas açısını görüyor. JR Smith uyuduğu için önündeki hareket alanının farkında ve çembere doğru cut yapıyor. Garnett genç oyuncuyu iyi bir pasla beslerken, pozisyonu yeni fark eden Smith hamle yaptığında Bradley'in çoktan arkasında kalıyor. Yani yapabileceği tek şey faul. Carmelo oralarda yardım getirmeyi pek seven/bilen bir oyuncu değil. Chandler'ın ise sayıyı önlemek için topla aynı anda ve aynı hızda hareket etmesi gerekiyor! Kısacası Celtics'in Knicks savunmasındaki hataları iyi okuyup, değerlendirdiği bir pozisyon daha.

2013 playofflarının ilk maçı, bizlere son ana kadar müthiş bir heyecan yaşattı. Knicks - Celtics eşleşmesinin Doğu'daki en iyi seri olacağına hiç şüphe yok. Celtics, Rajon Rondo'dan yoksun olmasaydı seri çok farklı bir yöne gidebilirdi. Yukarıda da değindiğim gibi; herhangi bir playoff serisinde ilk maçı kazanan takımın turu geçme oranı yüzde 78. Knicks psikolojik anlamda önemli bir iş yaptıysa da, bu savunma rotasyonlarıyla ve isolation'lar nedeniyle tıkanan hücumlarıyla seride her an her şey olabilir. Heyecanın uzun süre devam edeceği kesin.

                                                                                                                                                           
[1] Carmelo'nun düne kadar oynadığı 55 playoff maçındaki galibiyet kaydı 17-38. 50+ maç oynayan oyuncular içinde tarihin en kötüsü.

Başlıyoruz!

Efes Pilsen'in Olympiacos karşısında 2-0'dan 2-2 yapmasıyla yaşadığım hazzı sürdürecek bir şey varsa o da NBA Playoff'larının başlamasıdır! Yılın en güzel dönemindeyiz.

Son yıllardaki en kaliteli, en heyecanlı playoff olmayacağı kesin. Kobe Bryant, Derrick Rose ve Rajon Rondo gibi süper yıldızları izleyemeyeceğiz. Doğu Konferansı'nın ilk turu hayli sıkıcı geçmeye açık olsa da Batı'da iyi maçlar var.



Rockets, kapanış gününde Lakers'a kaybederek agresif ve aç Thunder'ın sofrasına düşmekten kaçamadı. Ama onlara karşı Lakers kadar acı çekmeyecekler. OKC, ligin en iyi iç savunmalarından birine ve uzak ara en iyi post-up savunmacısına (Perkins) sahip. Kobe sonrası Lakers'ın hücumu tamamen 4 ve 5 numara üzerinden şekilleniyor ki OKC'ye karşı en iyi günlerinde bile çok az olan şansları bu seri için tükenmiş olurdu. Rockets hücumu daha çok dış oyunculara ve izolasyonlara dayanıyor. Yakın tarzların karşılaştığı bir seri olacak ama tabii ki Rockets'ın işi imkansıza yakın. 

Yakın tarzlar demişken, ilk turda en heyecan duyduğum, en sabırsızlıkla beklediğim seri Denver - Golden State. İki takımdan birinin 100 sayı altında kaldığı bir maç gerçekten şaşırtıcı olabilir! Warriors ligin skor potansiyeli en yüksek backcourt'larından birine sahip. Tartışmasız en iyi şutör ikili de orada ayrıca. Steph Curry sezonu adeta yanarak bitirdi! Ray Allen'ın bir sezonda en fazla üç sayı atma rekorunu kırdı kapanış gecesi. Backcourt'taki partneri Klay Thompson ise ilk playoff'unu oynayacak ama o kadar olgun bir çocuk ki, normal sezondaki oyununu devam ettirmesi sürpriz olmayacak. Denver ise ligin en keyif veren, en hızlı takımlarından bir tanesi. Gallinari sezonu kapattı ama Chandler onun yerinde şu ana dek çok iyi katkı verdi. Kenneth Faried de hazır olacak gibi duruyor. Çok heyecanlı bir seri olacağına hiç şüphe yok. Orace Arena'daki seyirci için sabırsızlanıyorum.

Lakers, berbat bir sezonu mümkün olan en iyi şekilde bitirdi. Nemesis'leri OKC'den kaçıp, sezon başı ve ortasındaki keskinliğinden uzak görünen Spurs ile eşleştiler. Tabii bu, eşleşmenin onlar için kolay geçeceği anlamına gelmiyor. İki takım için de seri boyunca en önemli şey sağlık olacak. Lakers, Kobe'siz oynadığı son iki maçı pek alışık olmadığımız kadar sert ve agresif geçmişti. 1- Bu kafa yapısını ne kadar sürdürebilecekler? 2- Nash'in ilk maça yetişme ihtimali var. D'Antoni onu ne kadar oynatacak ve Nash'in getireceği yumuşaklık, toparlanmış gibi görünen Lakers savunmasını nasıl etkileyecek?

Clippers ile Grizzlies geçen yıl 7 maça gitmişti. Bu sezon ise Gay'i gönderdikten sonra savunmada çok daha sertleşen, oyunu savunmayla domine eden bir Grizzlies izliyoruz. Chris Paul tıkanan her yeri açıyor ama Clips verimli bir hücum için inside-out oynamak zorunda. Blake Griffin artık sıradışı bir atletten fazlası olduğunu kanıtlamalı.

Doğu Konferansı ise hayli sıkıcı eşleşmelere sahip.

Önemli bir sakatlık sorunu olmayan, playoff'a çok iyi bir ritimle gelen Heat, normal sezonda kendilerine güçlük çıkarmayı başaran Bucks ile oynayacak. Brandon Jennings, seriyi 6 maçta kazanacaklarını söyledi. Ama... Brandon... Gerçekten mi?

Chicago - Brooklyn... Pööfff, şimdiden sıkıldım.

Indiana çok çok iyi bir yarı saha takımı. Savunmaları bazen güreş seviyesine gelebiliyor. Atlanta eğer kendini yarı saha oyununa sıkıştırırsa çok şansları kalmaz. Run&Gun or Done! Favori Indiana.

Boston'un bu yıl yaşadığı sorunlardan bahsetmeye gerek var mı? Ve hala ayaktalar. Takım olmak böyle bir şey. #DocRivers!!! Knicks, kendi division'ını tam 19 yıl sonra kazandı. Playoffa muazzam bir seriyle geldiler ama sakatlık sorunları bitmek bilmiyor. Chandler, seriye yüzde yüz halde geleceğini söyledi ki takım için en önemli parçalardan bir tanesi. Amar'e ilk turu muhtemelen kaçıracak. Prigioni sakat. Kidd sezon başındaki oyunundan fersah fersah uzaklarda. Shumpert o beklenen sıçramayı yapabilmiş değil. Ama Carmelo ve JR Smith... #TheDuo

Seride dramatik maçlar izlesek de, molalarda o kısık aam güçlü sesisyle oyuncularına "Stay together!" diyen Doc Rivers'ı görsek. #Godfather

                                                                                                                                                         

Mamba Out

"Ne boktan bir durum!

Bunca antrenman, tüm bu fedakarlık, daha önce milyonlarca kez attığım tek bir adım yüzünden pencereden uçup gitti. Hüsran dayanılmaz. Sinir öfke boyutunda. Neden oldu ki bu!? Hiçbir açıklaması yok. Şimdi bundan dönüp, 35 yaşında hala aynı oyuncu ya da daha iyisi mi olacağım!? Ben bunu nasıl yaparım? Hiçbir fikrim yok. 

Bunun üstesinden gelmek için devamlı sürecek bir iradeye sahip miyim? Belki de bir sallanan sandalyeye oturup geride bıraktığım kariyere ilişkin anılardan bahsetmeliyim.

Belki benim hikayem de böyle bitiyordur. Belki zaman beni mağlup etmiştir... Ve yine, belki de öyle değildir! Saat sabahın üç buçuğu. Ayağım ölü gibi ağır. Başım, aldığım ağrı kesiciler yüzünden dönüyor ama gözlerim hala ardına kadar açık.

Böyle içimi döktüğüm için beni affedin ama eğer tüm gerçekliği size sunmayacaksam sosyal medyanın amacı nedir ki? İç dökmek iyi geliyor. Bu, dünyadaki en kötü şeymiş gibi düşünmek iyi geliyor! Çünkü tüm bu iç dökmeden sonra, gerçek bir bakış açısı devreye giriyor. Hayatta kopmuş bir aşil tendonundan çok daha büyük sorunlar ve sıkıntılar var. Kendiniz için üzülmeyi bırakın. Bir umut ışığı bulun. Her zamanki inançla ve güçle işe koyulun.

Bir gün, yeni bir kariyer yolculuğunun başlangıcı olacak. Bu gün, o gün DEĞİL.

"Beni bir ayıyla dövüşürken görürseniz, ayı için dua edin." Bu sözü her zaman sevmişimdir. İşte bu "Mamba mentalitesi." Biz pes etmeyiz, biz sinmeyiz, biz kaçmayız. Katlanırız ve kazanırız.

Uzun bir yazı olduğunu biliyorum ama Facebook'ta içimi döküyorum işte. Belki artık uyuyabilir ve yarınki ameliyata hazırlanabilirim. Yeni bir mücadelenin ilk adımı...

Sanırım sezonun geri kalanında Coach Vino olacağım. Takım arkadaşlarıma güveniyorum. Başaracaklar.

Tüm desteğiniz ve dualarınız için teşekkürler. Sevgiyle kalın.

Mamba Out."


Kobe Bryant

                                                                                                                                                             

Etti!

Pau Gasol'un uzun süredir iyi vakit geçirmediği az bilinen, çok değerli bir bilgi değil. Eğer David Stern, Lakers'ın Chris Paul takasını veto etmeseydi, İspanyol şu anda Hornets için oynuyordu. Geçen sezonu, yıl boyu süren takas dedikodularının yarattığı stresle geçirdi ve bilindik performansının uzağındaydı. Takımın geçtiğimiz yaz Dwight Howard ve Steve Nash hamlelerini yapıp "kağıt üzerinde" yeniden şampiyonluk adayı haline gelmesi ile Gasol'un hala değeri varken takas edilmesi gerektiği düşüncesi de ortdan kalktı.

İspanyol, yeni sezona daha motive ve daha iyi başlıyor derken bu kez de takımda yaşanan coach değişikliği ve yeni coach Mike D'Antoni'nin post-up oyunun başarısına inanmaması Gasol'un kendine ve takıma yeniden yabancılaşmasına sebep oldu. Tüm sezon sakatlıklarla boğuşan ve D'Antoni'nin sahayı açma prensibi üzerine kurulu hücum düzeninde Stretch Four[1] oynamak durumunda kalan Gasol, kendine güvenini iyice kaybetti.


Ama İspanyol'un oyununda son iki maçtır ani ve takımına umut verici bir gelişim oldu. Lakers, bu seneki kabus back-to-back'lerinin[2] son serisinin ilk maçında Hornets'i yenerken, Gasol 22 sayı, 11 ribaunt, 4 asist ve 3 blokla oynadı. Ertesi gece ise Trail Blazers galibiyetinde 23-7-9 ile ciddi bir etki yaptı. Bu maçları, sezonun geri kalan maçlarından ayıran en önemli etmen ise, Gasol'un çember yakınlarında oldukça fazla süre geçirmesiydi.

Görünen o ki, Kobe Bryant'ın desteğini almış Pau. Hornets maçı öncesi, uzun süredir berbare oynadığı dostuna, Robin'ine şöyle demiş Kara Mamba, "Sürekli içeriye git ve orada bekle. Özellikle de ben kenardayken[3]. Sahadayken sana pozisyona hazırlayabilirim ama ben yokken içeriye gir ve orada dur. Gerisini siktir et!"

Görünen o ki Gasol bu tavsiyeyi dikkate almış. Çok hevesli olmasa da:

"Ben öyle biri değilim. Buna kendim karar vermek yerine, coachumun beni o şekilde oynatmasını isterim. Ama hey... Sonuçta bu Kobe. Ve takımla ilgili kararlarda çok önemli bir payı var."

Gasol sonuçta Kobe'nin dediğini yaptı; siktir etti! 

Gasol düşünürdü!
Bundan karlı çıkan tabii ki Lakers oldu. Kendi yaptıkları dışında, Gasol'un çembere yakın oynaması Dwight Howard'a da kolay top indirebilmesini sağladı. Portland maçında Kobe, Gasol ve howard toplam 90 sayı üretti. 

Birlikte oynamaya başladıklarından beri en yüksek rakamları. Fena değil sanki...

                                                                                                                                                       
[2]Yanılmıyorsam bu sezon 15 b2b'i de süpürememişlerdi. 64 yıldır bunu başaramadıkları bir sezon yoktu. Bu yıl ise son b2b serisinde kurtardılar karizmayı. (N.O. & Portland)
[3]Ne? Kobe kenara mı geliyor!? Adam son 288 dakikanın 274'ünde sahadaydı.