Bucks Loading

Vakit geldi...

Bu yıl en keyifle izleyeceğimiz takımlardan Milwaukee Bucks'ta çaylak sezonunda sol ACL'ini koparan Jabari Parker, doktorları tarafından maç oynama izni aldı. Parker, Duke'te kısa forvet oynadığı tek sezondan sonra geldiği NBA'de ayak yavaşlığı nedeniyle power forvet oynamak zorunda kalmış ancak Greek Freak Antetokounmpo ile beraber oldukça dinamik ve keyifli bir forvet ikilisi oluşturmuştu.

Bucks sezona ihtişamlı bir başlangıç yapamadı. Ama endişe etmemiz gereken bir durum şu an yok. Kazanma penceresine henüz gelmediler. Sadece zayıf Doğu'da playoff bileti kapmaya çalışırken izleyenlere bolca keyif verecekler.

Yukarıdaki görselde sarıyla işaretlenmiş adam Jabari Parker takım elbisesiyle otururken onun pozisyonunda oynayan Johnny O'Bryant. Menzili oldukça kısıtlı bir oyuncu. Çaylak sezonunda 15 ft ve ötesinden yüzde 27 ile oynayıp hiç üçlük kullanmadı. İlk beşte onun yerine Parker olduğunda işler değişecek. Evet, Jabari de yeterince keskin bir şutör değil. Geçtiğimiz yıl sakatlanana kadar oynadığı 25 maçta üç sayı isabeti sadece yüzde 25'ti (birkaç yıla daha tatmin edici rakamlar göreceğiz, sorun yok). Ve yine evet, köşede pas bekleyen Khris Middleton geçtiğimiz yıl yayın gerisinden yüzde 40 ile oynadı ve takımın en keskin şutörü.

Ancak O'Bryant'ın burada bomboş pozisyonda çembere bile bakmaması savunmanın kaybettiği pozisyonunu telafi edebilmesine şans tanıyor. Middleton dip çizgide şutu kaldırırken şu anda pota altında olan hem DeMar DeRozan, hem de Luis "Mr. Slow-Motion" Scola oraya yetişip Middleton'ı zor bir atışa zorlamayı başarıyor.

Demin de söylediğim gibi Parker henüz gelişmekte olan bir dış atıcı ancak hiç fena olmayan bir orta mesafe şutu ve çembere gidebilecek sertliği var.

Yazın serbest oyuncu pazarından Greg Monroe'yu kaptıktan sonra Bucks kağıt üzerinde çok tatlı bir takım oldu ancak yeni pivotlarının etrafında verimli bir hücum oluşturacak dış şut becerileri henüz yok. MCW ve Greek Freak'in geçen yılkı üç sayı isabetleri evlerden ırak. Hoş, Antetokounmpo bu sezona yüzde 43'le başladı ama istikrarlı bir atıcı olmak için henüz çok yolu var. Kısacası ilk beşlerinde yalnızca bir dış atıcı varken Johnny O'Bryant ile 4 kişi hücum etme lüksüne sahip değiller.

Jabari Parker dönüyor. İlk etapta 15-20 dk civarında bir sınırlaması olacak ama fiziksel durumuna ve vücudunun vereceği tepkiye göre seviyeyi yavaş yavaş artıracaklar. JP form tuttuğunda Bucks'ı Doğu Konferansı'nda favoriler arasına tabii ki sokmayacak, ama onun dönüşüyle genç ve dinamik Bucks'ın daha çekici bir takım olacağına şüphe yok.


İlk Haftadan Notlar

Hastalanıp işten/okuldan kaytarmaya, 29 Ekim tatilinin tamamını ve hafta sonunuzu evde geçirip 9-12 saat basketbol izlemeye başladıysanız yaz bitmiş ve dört aydır iple çektiğimiz yeni sezon gelmiş demektir. Detroit Pistons coachu ve basketbol operasyonları başkanı Stan Van Gundy sezon öncesinde şöyle bir şey söylemişti: "Şu an herkes mutlu. Çünkü kimse daha tek bir maç dahi kaybetmedi". 

İlk haftayı bitirmek üzereyiz. Sürpriz başlangıç yapan takımlar, geçen yılın üzerine koyan ya da henüz pedala basamayanlarla birlikte genel bir resim yavaş yavaş oluşmaya başladı.

Dilerseniz ilk haftanın öne çıkan bazı konularına bakalım:


Bu Gezegende Steph Curry'i Durdurabilecek Birileri Var Mı?

Warriors'ın şampiyonluk güzergahının beklenenden daha kolay olduğu doğru. NBA'in bu sene vazgeçtiği saçma division sistemi yüzünden daha ilk turda Clippers ve Spurs'ün birbiriyle eşleşmesi, yol boyunca karşılarına çıkan takımlarda bazı kilit oyuncuların sakat olması ve kendilerinin sağlık açısından çok şanslı (tabii bunu şansla açıklamak bir yere kadar doğru, iyi trainer hayat kurtarır) bir yıl geçirmeleri, bazılarının Golden State'in şampiyonluğuna yeterli değeri vermemesine sebep oldu ama bu sizi asla kandırmasın. Steph Curry ve Warriors çok iyi, hatta bu yıl geçen sezondan da iyiler.

Steph Curry sezonun ilk üç maçı itibarıyla sadece 33 dakikada 39.3 sayı, 7.3 asist ve 5.7 ribaunt ile oynuyor. Üstelik %59 saha içi, %48 üç sayı isabeti bularak. Harden yaz boyunca normal sezon MVP ödülünü alması gereken kişinin kendi olduğunu söyleyip durdu belki ama Steph, bu yıl ödülün en güçlü adaylarından Anthony Davis'i beş günde iki defa yenerken, kendisinin ve takımının unvanlarını savunacakları bu yılda hiçbir şeyi hafife almayacağını gösterdi.

Pelicans'a 17/27 (8/14 3s) saha içi isabetiyle yalnızca 36 dakikada 53 sayı atıp, bunun yanında 9 asist, 4 ribaunt ve 4 de top çalma ekledi Curry. Üstelik back-to-back'in ikinci gecesinde. Üçüncü çeyrekte tek başına 28 sayı atarken Pelicans yalnızca 26'da kalıyordu (ki aslında ideal bir periyot skoru).



Curry şu anda kendisinin Dünya'nın en iyi oyuncusu olduğu önermesinin çok çok güçlü bir savunmasını yapıyor.

GSW bu yaz hiçbir göz alıcı hamle yapmadı. Ancak şampiyon olan core grubun tamamını korudular ve Kings'in kendisi yerine ilk beş oynatmak için bulduğu her 4 numarayı benche yollayan Jason Thompson'u kadroya kattılar. 

Golden State'i izlemek bu yıl da yapılabilecek en keyifli işlerden biri.


Philadelphia'da Sıvı Halde Su Bulundu!

Sixers'ı uzun zamandır izlemiyor olabilirsiniz. Yalnız değilsiniz. Bir canavardan kaçtığınız ve asla uyanamadığınız kabuslara benzer bir şekilde tanking yapan, bu da yetmezmiş her yeni sezona en az 3-4 yıl daha tanking yapacak havasıyla başlayan bir takımı izlemek kendinize acı vermekten başka bir şey değil.

Ama artık kasabanın yeni bir şerifi var!

Bu yılki güçlü draft sınıfının en yetenekli isimlerinden biri olan Jahlil Okafor, NBA'de oynadığı henüz ilk periyotla birlikte kendine oldukça kalabalık bir hayran sınıfı edindi. 

Okafor'un oyununda fiziksel özellikleri kaynaklı ciddi eksikler var. Atletizmi oldukça sınırlı, hiç iyi bir çember savunucu değil ve kariyerinin ilerleyen dönemlerinde bel ve bilek sakatlıkları yaşamaya açık bir vücut yapısı var. Ama arkadaşlar, burada inanılmaz yetenekleri olan bir gençten bahsediyoruz.

İlk NBA maçının ilk 6 dakikasında yaptıklarına bakalım mı önce?



Tekrarlıyorum, daha ilk NBA maçı ve oyuna 5'te 5 isabetle başladı Okafor.

Jahlil Okafor'u özel bir oyuncu kılan yeteneklerinin başında zekası ve top hakimiyeti geliyor. Sanki ligde yıllar geçirmişçesine olgun. Oyunu ve rakip savunmayı daima çok iyi okuyor ve karşısındaki direncin türüne göre zengin cephaneliğinden farklı bir silah çıkarabiliyor.

Celtics onu maçın başında Tyler Zeller ile savunuyordu ve Okafor rakibini sırtına alıp sürekli çembere indi. Ancak müthiş başlangıcı sonrası coach Stevens, eski Blue Devil üzerindeki savunmacısını değiştirip Okafor'un üzerine Jared Sullinger'ı verdi. Okafor birkaç denemede Sullinger'ı itemeyeceğini anladı ve hücum stratejisini değiştirmeye karar verdi. Topu almak için faul çizgisine çıkmaya başladı ve yüzü dönük hücum edip, birkaç dribblingle Sullinger'ın dengesini bozup orta mesafe şutlarıyla sayı bulmayı denedi. Bu sayede 16'da 10 isabetle 26 sayı bularak takımının en skorer oyuncusu olmayı başardı. 

Okafor'u izlediğinizde yapabileceklerinin sınırı olmadığı hissine kapılıyorsunuz. Topu aldığı anda sahadaki her pas kanalını görebilir, yüzü dönük oynayıp savunmayı dribblingle geçebilir, orta mesafe şutu atabilir ya da savunmacısına sırtını dönüp post-up oynayabilir.

Kendisi Emeka Okafor'un ikinci kuşak kuzeni. Emeka neler yapabiliyorduysa Jahlil hiçbirini yapamıyor, ama Emeka'nın yapamadığı her şey onun repertuvarında.

Philadelphia şehri de oldukça heyecanlanmış olacak ki evlerindeki ilk maçta yıllardır görmediğimiz bir ambiyans vardı. Bu heyecan yeni şutörleri Nik Stauskas'ı da kapsıyordu (şehir profesyönel düzeyde oynayabilecek oyuncuya aç!) ki Okafor'un muazzam pas yetenekleri Stauskas gibi NBA'dae gaz pedalını bir türlü bulamamış bir keskin şutörün kariyerini raya oturtabilir.

Philadelphia'nın şu anda umursamaması gereken ancak biraz daha rekabetçi olduklarında eğilecekleri bir konu var: Okafor ve Nerlens Noel'in beraber nasıl oynayabileceği.

Noel'in 4 numara yeteneklerine, Okafor'un ise 4 numara atletizmine sahip olmayışı nedeniyle birlikte oynamaları alan kullanımı ve pas trafiği sıkıntsı yaratması olası bir durum. Bu denklemde kendini geliştirme konusunda en büyük iş aslında Noel'e düşüyor. Kolejde ACL'ini koparıp çaylak sezonunun tamamını oynamadan geçirdiği dönemde şut mekaniğini sıfırdan kurmaya çalışmışlardı Sixers coaching staffıyla birlikte. Şu ana kadar olumlu sonuçlar çıkmadıysa da küçük ilerlemeler kaydetmedi değil.

Geçtiğimiz sezon catch and shoot'larda All-Star arasında kadar yüzde 25 ile oynuyordu ama sezonun ikinci yarısında bu isabet oranını yüzde 34.5'e yükseltmeyi başardı. Hala çok yolu olsa da yüreklendirici bir gelişme gösterdiğine şüphe yok. Ama genel olarak jump shot'ları geçen yıl yüzde 25'te kaldı ki bu kabul edilir bir isabet oranı değil.

Okafor ile daha verimli oynayabilmek için pas yeteneklerini de geliştirmesi lazım. Noel ligde görebileceğiniz en yumuşak elli oyunculardan bir tanesi değil ve asla elit bir pasör olmayacak ama hiç de fena olmayan saha görüşü sayesinde ilerleme kaydedebilmesine imkan var.

Noel'in saha görüşüyle ilgili bir sekans. Dışarıda topu aldı. Dribblingi kesmiyor. Etrafında doğru seçenekleri arıyor. Kendisini savunan David Lee aşağıda, Okafor'u savunan Sullinger'a yakın olmaya ve boyalı alanı korumaya çalışıyor. Okafor bu ikili arasında tost olduğu için onu pek göremiyoruz.

Noel'in şutu yok. Dribbling üzerinden gelip atması falan zaten Allah muhafaza... O yüzden çembere hiç bakmıyor. Hücumu okumaya devam ediyor.

Sol blockta Hollis Thompson, Jae Crowder'a perdeleme yaparak JaKarr Sampson'un boyalı alana cut edebilmesine olanak tanıyor. Avery Bradley switch yapmayı unutunca Sampson rahat bir şekilde içeriye cut ediyor ve etrafı okuma çabasındaki Nerlens Noel onu görüp topu içeri indiriyor. Sampson bu sayede kolay bir turnike buluyor.

Aynı maçtan bir örnek daha var...

Gazetelerin eskiden verdiği mega kuponlar gibi: Bir değil, iki değil, tam üç müdafacı...

Noel üçlü sıkıştırmaya maruz kalıyor. Herhangi bir pivot orada en güvenli şeyi yaparak topu tepeye çıkarabilir (kadraja girmekte olan Okafor'u görebilirsiniz).

Ama Noel daha keskin bir görüşle oyunun yönünü değiştiriyor ve sağ dibe doğru hareket etmekte olan TJ McConnell'ı buluyor. Evan Turner o bölgedeki üç adamı tek başına savunmak zorunda kaldığı için onu ne kadar hareket ettirirlerse o kadar rahat çalışma alanı bulacaklar. Eski bir Arizona Wildcat olan McConnell'ın ekstra pasıyla da Sixers bomboş bir üçlük bulacak bu hücumda.

NCAA'de son birkaç sezondur en sevdiğim basketbolu oynayan takımlardan biri olan Arizona'nın oyun kurucusuydu TJ McConnell. Çok iyi bir pasör, pozisyonuna göre oldukça güçlü ve muazzam bir motoru var. NBA'de pek tutunamayabileceğini düşünüyorum ve birkaç yıldır onu Efes için kovalıyordum aslında ama hiç fena başlamadı NBA'e. Gerçek basketbolculara ihtiyaç duyan bir takımda kendine gelen şansı iyi kullanır umarım.

Philadelphia çok çok yavaş da olsa hayat belirtileri göstermeye ve izlenebilir bir hale gelmeye başladı. Bu yıl da çok maç kaybedecekleri kesin ama küçük de olsa ileri birkaç adım attıklarına şüphe yok. Okafor - Noel ikilisini birlikte kullanma konusuna değindim ama Joel Embiid konusuna hiç girmedim fark ettiğiniz gibi. Embiid de son derece yetenekli bir oyuncu. İzlerken mest olduğunuz pivotlardan. Ama önce şu uzunların baş belası olan ayak sakatlığını atlatıp parkeye bir çıksın da, Sixers'ın üç yetenekli pivotunu nasıl kullanacağı başka zamanın konusu.

Brett Brown da "En büyük derdim keşke bu olsa" diyordur zaten.


Bu Yılki League Pass Takımınız?

Stan Van Gundy'i günümüzdeki dominant tarz olan 4 kısalı beşlerin öncüsü olduğu için ve oynattığı basketbol her zaman keyif verici olduğu için seversiniz. SVG, Orlando'da Dwight Howard etrafında kurduğu yapının bir replikasını Detroit'te de kuruyor. Çünkü inandığı, başarılı olacağını düşündüğü oyun tarzı bu. 

Ve hey, elinde Andre Drummond diye bir canavar var!

Stan Van Gundy Pistons'ta basketbolla ilgili tüm kararlarda tek yetkili olarak göreve başladığından beri tüm demeçlerinde ve tüm hamlelerinde Andre Drummond'da yeni Dwight Howard'ını yaratmaya çalışacağını ve etrafını Magic günlerinde olduğu gibi şutörlerle donatacağını görüyoruz. Hatta SVG'den önce maç başına ortalama 19 üç sayılık atış kullanan Pistons, bu rakamı geçtiğimiz sezon 25'e yükseltmişti.

Bu yapılanma, devam etmekte olan bir süreç ve kurallardaki kısıtlamalar nedeniyle kafanızdaki yapıyı geceden gündüze oluşturamıyorsunuz. Kaldı ki Drummond yanında Gregg Monroe gibi sahayı açamayan konvensiyonel bir uzunla geçen ilk yılın ardından SVG istediği yapıyı daha ancak oturtuyor (Arada Josh Smith'in şutlanışı da var). Bu sene Ersan İlyasova'nın takıma eklenişi tipik bir SVG oyun anlayışı ürünü. Ayrıca ilk beşin bir diğer parçası olan Marcus Morris de kısa beşlerde dört numaraya kayıp yakında kendisinden çok bahsedeceğimiz çaylak Stanley "Stanimal" Johnson ile beraber oynayabilecek bir oyuncu.

Sezon başında yukarıdaki görselde görebileceğiniz türden spacing hataları yapabiliyor Detroit. Zamanla bu gibi durumlar en aza inecek.

Şimdi önlerinde iki önemli konu var. 

Birincisi Brandon Jennings'in sakatlıktan dönüşü sonrası nasıl bir rotasyon kullanacakları. Yazın Reggie Jackson'a max kontrat vererek bir anlamda bu takımın core'unun Jackson ve Drummond olacağını gösterdiler. Jennings bu yıl kontrat sezonunda ve düşürülmüş bir rolü kabul edip etmeyeceğini göreceğiz. Ancak ritmini bulana kadar oynatıp, Şubat deadline'ı öncesi onu takas etmeleri sürpriz olmayacak.

İkinci konu ise Andre Drummond'un gelişimi.

Fundamentalı zayıf uzunların hücum özelliklerinin yavaş geliştiği bir sır değil. Drummond geçtiğimiz yıl post-up oyununda umut verici bir ilerleme kaydetmeye başlamıştı. Fakat daha kat etmesi gerek çok mesafe var.

Hala şuna benzer hareketler görebiliyoruz:


Drummond'un henüz 22 yaşında olduğunu unutmamalı. Lige geldiğinden bu yana serbest atışlar dışında pek çok alanda gelişim gösterdi. (Gerçi bu sezon ilk üç maç itibarıyla çizgiden yüzde 58 ile oynuyor. Kariyerinde daha önce yüzde 42'ye ulaşamamıştı). Her iki pota altında da bir canavara dönüşme yolunda ilerliyor. Bir 5 numara için boyu biraz kısa olsa da kuvveti ve patlayıcılığıyla rakip uzunları pota dibinde bully edebiliyor.

Hem her an şunları yapabilecek bir oyuncudan bahsediyoruz.




Superman diyemem ama Supermanesque işler yapabiliyor.

Biri yaptığında okumaktan çok keyif aldığım ve benim de yapmayı sevdiğim bir şeyle devam edeceğim. Bill Simmons ve Zach Lowe'un cephanesinden.

Player A ve Player B diyeceğimiz iki oyuncumuz olsun ve onların istatistiklerini kıyaslayalım.

Player A: 37 dakika, %60 FG, 17.6 sayı, 12.3 ribaunt, 1.9 blok
Player B: 30 dakika, %51 FG, 13.8 sayı, 13.5 ribaunt, 1.9 blok

Player A'i muhtemelen tahmin ettiniz. Kendisi Dwight Howard. Ancak rakamlar 21 yaşındayken geçirdiği sezondan. Player B de Andre Drummond'un geçen seneki istatistikleri, yani 21 yaşındayken.

Dwight Howard bir yıl sonra yine aynı süreleri alarak 20.7 - 14.2 - 2.1 gibi muazzam bir sezon geçirmişti. Drummond ise bu sezon 37 dakikada (aralarındaki 7 dakikalık fark kapanmış oluyor böylece) 18.7 - 16.3 - 2.0 gibi rakamlar yakaladı şu ana kadar.

Drummond'ın Dwight Howard'ın prime'ındaki gibi göz alıcı fiziksel yetileri olmasa da, işlenmekte olan yeteneği ve rakamları ondan aşağı kalır gibi durmuyor. Stan Van Gundy onun ham yeteneklerini sıkıp, suyunu çıkarmaya devam edecek.

Detroit sezona 3-0 ile başladı. Atlanta ve Chicago gibi playoff takımlarını ve bu yıl Batı'da ilk 8'i zorlaması muhtemel Utah'ı yendiler. Bu henüz önemli bir şey ifade etmiyor. Pistons bu yıl ligin altını üstüne getirmeyecek. Ancak sezonun ilk akşamından beri ben de dahil birçoğumuzun radarındalar. 

Eğer random bir şekilde onları izlemeye başlayıp "Vay be, adamlar hiç fena başlangıç yapmadı ha" diyorsanız zamanınızı onlara ayırmaya muhtemelen devam edeceksiniz. Ancak 3-0'lık dikkat çekici başlangıçları sonrası radarınıza girmeye başladıysalar, akşam kim oynuyor diye maçlara baktığınızda Detorit'i de izlenecek takımlarınız arasına almanız hiç fena olmayacaktır.

Clippers - Spurs: Empire Strikes Back!


Döndüler!

San Antonio Spurs, gezegendeki en iyi basketbolu bize yeniden izletebilmek için iş başında bayanlar ve baylar! Normal sezonun son ayındaki oyunları, Clippers serisindeki 3. maç itibariyle geçen yılki şampiyonluk seviyesine dönmüş durumda.

Muhteşem bir basketbol izledik seri San Antonio'ya taşındıktan sonraki ilk maçta. Kusursuz bir pas trafiği, zekice kurgulanan açılar, muazzam bir topsuz oyun... Parçaya Boris Diaw'ın da dahil olmasıysa geçen yılki final serisinin bir anımsatıcısı adeta.

Gregg Popovich, ikinci maçta Chris Paul üzerindeki savunmacılarını çeşitlendirmişti ve üretimini ilk maça göre düşürmeyi başarmıştı. Üçüncü maçta da önce Danny Green ve Tony Parker'ı değiştirerek kullandı. Onlar kenarda dinlenirken de Kawhi Leonard'ı (aka: The Defensive Player of the Year) verdi üzerine Chis Paul'un. Bu, Spurs savunmacılarını diri tutmaya ve Chris Paul'un üretimini düşürmeye devam ediyor. Bir önceki maçta rakamlarını biraz aşağı çekmişlerdi, son maçta ise 3/11 isabetle 7 sayı, 4 asistte tutup 6 kez de top kaybına zorladılar Paul'u.

Doc Rivers, hücumda kaçırdıkça savunmadaki odaklarının da düştüğünden yakınıyordu maç sonrasında.

Savunmada gerçekten de tuhaf hataları oldu gece boyunca.


Spurs hücuma gelip topu Boris Diaw'a indirdi.

Şimdi bir dakika...

Diaw'ın arkasında Redick kaldı. Ama bu bir hızlı hücum değil ve Clippers'ın doğru eşleşmeleri bulmak için fazlasıyla zamanı vardı. Ancak bir takım iletişim ve/veya konsantrasyon hatalarından ötürü ters eşleşmeler var ve Spurs orayı hemen işliyor.

Diaw'ı Blake Griffin savunuyor olmalı. Redick ve Barnes ise Green ve Leonard'ı tutmalı. Ancak Blake Griffin zayıf tarafta Kawhi Leonard'ın üstünde.

Diaw da kısa oyuncuyu bulduğu için post-up ile işlemeye çalışacak orayı.


Şimdi sorunlar artmaya başlıyor...

Tim Duncan pota altına cut etti. DeAndre Jordan arkadaşlarının doğru rotasyon yapacağına güvenip Diaw'a ikili sıkıştırmaya geldi. (Ligin en iyi pasör uzunlarından birine karşı biraz daha düşünceli olabilir ama Redick'in ters eşleşmesini kurtarmak istiyor.)

Burada daha büyük bir sorun var: Blake Griffin.

Griffin dış adam tutmaya alışkın olmadığı için kimseyle eşleşmedi ve Leonard yayın gerisinde bomboş. Duncan eğer Barnes üzerinden atabilirse -ki kolay bir eşleşme sayılır onun için- sayı yapacak ya da diğer seçeneğe gidip bomboş durumdaki Leonard'a pas atacak.

Blake Griffin uyuya kaldı.


Mevsim değişti.

DeAndre Jordan adamına geri dönmeye çalışıyor. Redick yeniden Diaw'ı kovalayacak ama Blake Griffin uyumaya devam ediyor.

Şu an kimseyi savunduğu falan yok, zira tamamen topu izliyor.

Tim Duncan ise topu bomboş pozisyondaki Kawhi Leonard'a çıkaracak ve Spurs çok kolay bir üç sayı bulacak. Bu gibi konsantrasyon hataları yapıp Spurs'ü yenmeniz çok zor hakikaten. Üstelik adamım Boris Diaw'ın canı oynamak istiyorsa (Yine her yeri açtı bu maçta).

...

Kawhi Leonard da nasıl bir üçüncü çeyrek çıkardı ama. Spurs'ün periyottaki ilk 15 sayısının 13'ünü üretti. Maç genelinde de 18'de 13 gibi çılgın bir isabet oranıyla 32 sayı buldu. Hem normal sezonda, hem de playoff'ta Spurs'ün en skorer ismi Kawhi. Daha peak etmedi bile ve gerçekten muhteşem bir iki yönlü forvet olacak (şu anda değilse bile!)

Clippers oldukça kötü bir maç çıkarırken üçüncü periyotta adeta sahadan kayboldu. Bu çeyrekte buldukları 11 sayı, bu sezon onlar adına en düşük rakam.

Son çeyreğe yaklaşırken Clippers'ın hücum performansı

İlk iki maç itibariyle Clippers'ın en büyük silahlarından biri -sezon genelinde olduğu gibi- DeAndre Jordan'ın boyalı alandaki müthiş caydırıcılığıydı. Onun müthiş performansına şu yazıda değinmiştim. DJ, ilk iki maçta toplam 7 blok yapmıştı. Bozduğu atışlar ve rakibe hiç attırmadığı şutlar da cabası...

Popovich üçüncü maçta buraya küçük bir müdahale yaptı. 

Seri genelinde Tim Duncan'ı DeAndre Jordan tutuyor. Blake Griffin'i onun üzerinde pek istemiyorlar. Duncan artık enerjisini mümkün olduğunca ekonomik kullandığı için (happy 39th birthday bu arada. 39!) eskisi kadar hareketli değil ve çembere yakın oynamayı seviyor. Böyle olunca da DeAndre Jordan onunla birlikte çembere yakın kalabiliyor; penetrelere ve pota altına inen toplara yardım getirip çemberi koruyabiliyor. En iyi yaptığı iş.


Popovich ise minik bir müdahaleyle Tim Duncan'ın çalışma alanını bazı bölümlerde çemberden biraz uzaklaştırdı ki DeAndre Jordan da onunla birlikte uzaklaşsın ve boyalı alan Spurs için daha kullanılabilir bir hale gelsin.

Bu tür hücumlardan birini görüyoruz yukarıdaki görselde. 

Tim Duncan yüksek postta top almış. DJ onun üzerinde olduğu için boyalı alanla ilgilenemiyor.

Parker sol dipteki Belinelli'ye perdeleme yapıyor. Belinelli içeri cut edecek ve Tim Duncan'dan pası alıp bomboş bir atış bulacak. (Bu arada Chirs Paul'un da uyuduğunu belirtmeliyim. Not cool bro!)

Spurs hücumuna aşık olmamak elde değil. Geçen sene finalde yaptıklarını hatırlayın. İzlerken endorfin salgılıyorduk. Şaka gibi! Sonra günlerce sırıtıyorduk keyiften.

İşte o Spurs'ü izledik üçüncü maçta bayanlar ve baylar.

...

San Antonio'da tüm parçalar katkı veriyor. Aron Baynes'i belki biraz zorunluluktan rotasyon dışında bıraktılar ama şu an parkeye gelip de pasör olmayan bir oyuncuları olmadığı için muhteşem motion offense'lerini bizi keyiften delirte delirte oynuyorlar. Patty Mills de Corey Joseph'a hiç süre bırakmayacak gibi görünüyor. Ancak Matt Bonner'ın şutları sokması lazım. Onun kortta olmasının yegane sebebi dış şut tehdidi getirmesi. Ama yayın gerisinden demiri dövünce Popovich'e onu sahada tutması için sebep vermiyor.

Clippers'ta ise bu alanda işler epey iç karartıcı. Benchlerinin yeterince güçlü olmadığının farkındaydık. Ama Spurs serisinde bu durum iyice göze batmaya başladı. Epey güvenip mid-level'larını verdikleri Spencer Hawes'tan hiçbir şey alamıyorlar. Çok kötü bir kontrata dönüştü orası. Playoff'ta -hele ki Spurs'e karşı- ikinci beşte 4-5 ikiliniz Glen Davis ile Hidayet Türkoğlu ise çoook büyük bir sıkıntı içindesiniz demektir. Keza Austin Rivers da bir türlü Duke basketboluna yaklaşamıyor NBA'de (direkt olarak fiziki yapısı ve atletizmiyle ilgili).

Şu ana kadar Jamal Crawford dışında bench katkısı alabildikleri kimse yok.

Serinin ilk iki maçının ardından Clippers benchinin skor üretimi

İlk iki maç sonunda Jamal Crawford, Clips benchinden direnen yegane isim. Üçüncü maçı bu rakamlara eklememek daha doğru olacaktır çünkü maç koptuktan sonra iki coach da benchlerini oyuna aldı ve rakamlar Clippers yedeklerinin pek de hak etmediği şekilde artmış olacaktı bu kıyaslamada.

Üçüncü maçta Jamal Crawford da 11'de 1 gibi korkunç bir isabet oranında kalınca işler tamamen kabusa döndü Clippers için.

...

Doc Rivers'ın önünde zor bir süreç var. Seri elinden kayıp gidiyor ve çözüm üretmesinin elindeki malzemelerle çok mümkün olmadığı sorunlarla karşı karşıya.

Chris Paul'un diri kalmasını sağlamalı. Takımının savunma konsantrasyonunun hücum kötü gittiğinde de yüksek kalması için bir yol bulmalı. Crawford dışında benchten biraz destek almak adına gerekli totemleri yapmalı! Ve Spurs, DeAndre Jordan'ı çemberden uzaklaştırdığında buna bir çözüm bulmalı.

Spurs'ün önündeki resim ise bambaşka. Onlar sadece muhteşem oynamaya devam edip uykusuz gecelerimizi anlamlı kılmalı.


Görüşmek dileğiyle arkadaşlar...


Playoff'ta İlk Hafta Notları

23 Nisan'ın resmi tatil olması sayesinde bloga bir şeyler karalama fırsatım oldu. İlk haftayı geride bırakmak üzereyiz. Beklendiğimiz heyecanı şu ana kadar gördüğümüzü söylemek zor. Özellikle Toronto ve Dallas yeterli direnci gösteremeyince epey güvendiğimiz iki seri erken soğudu. Çoğunluk Toronto'nun normal sezondaki parlak hücumunun playoff'ta ortalamaya dönüş yaşayacağını düşünüyordu. Dallas ise Rondo ve Parsons'u kaybetti. Muhtemelen Houston'dan maç çalamayacaklar. Rajon Rondo'yu ise bir daha Mavs için oynarken izleyeceğimizi sanmıyorum. İpler kopmuş gibi.

İlk turda küçük bir final serisi izliyoruz. Clippers - Spurs eşleşmesi playoff hype'ını barındıran tek seri gibi duruyor şu ana kadar. İki harika maç izledik. İkinci maç öncesi tarih Spurs'ün yanındaydı. Tim Duncan döneminde ilk maçı kaybettikleri serilerin ikinci maçını mutlaka kazanıyorlar. Sabah da dokuzuncu kez ilk maçı kaybettikten sonra seriyi eşitlediler.

Clippers normal sezonun en verimli hücumunu oynuyordu 100 pozisyon başına 109.8 sayıyla. İlk maçta da 108 yaptılar. Bunun yanında savunmayı da sıkılaştırıp Spurs'ü raydan çıkarmayı başardılar. Clippers savunmasının lider DeAndre Jordan. Harika bir sezon geçiriyor. Arkada sürekli konuşan, doğru direktifleri veren ve boyalı alandan atılan neredeyse tüm şutları challenge eden bir defansif lider. Faulleri atamıyor. Bu muhtemelen değişmeyecek. Ama Jordan'ın yeri dolmayacak bir önemi var Clippers savunması için.

Seride Spurs oyuncularını düzenden çıkmaya en fazla zorlayan isim oluyor DJ. Bunun ötesinde arkada onun verdiği güven sayesinde Clippers kısaları paslara atlayabiliyor ve kendi pozisyonlarını riske edebiliyor. Ne de olsa kaleci yerinde.

İlk maçta onun el uzattığı atışlarda 3/10 ile oynadı San Antonio. Bunun dışında sırf onun verdiği tereddüt yüzünden kullanılmayan atışları da hesaba katın.


İlk maçta Kawhi Leonard, Tiago Splitter'ın girmeyen topu sonrası hücum ribauntunu alıyor ama atış kullanması çok zor çünkü DJ orayı girişe kapalı bölge ilan etmişti tüm sezon. Bunun bilincinde.

Kawhi Leonard doğru olanı yapıp başka bir yol deneyecek.





Leonard şut kullanmak için neredeyse faul çizgisine kadar geldi. Ve Jordan hala orada, atışı contest ediyor.

Spurs maç genelinde DJ'in el uzattığı toplarda 3/10 ile oynadı az önce de belirttiğim gibi. O üç isabeti de bu şekilde hak etmek zorundaydılar.



















Bu örnek ise ikinci maçtan.

Danny Green dip çizgiden JJ Redick'i geçerek çembere drive ediyor. Şu anda pozisyon geçti ama Green gelene kadar Duncan, Jordan'ı box etmekle uğraşıyordu Green temiz bir alan bulsun diye. Jordan istediği savunma pozisyonunu alıp sıçrayamıyor.

Fakat buna rağmen Danny Green'in topu fırlatmak zorunda olduğu yüksekliğe bakar mısınız? DJ'in ne kadar kafalarının içine girdiğini gösteriyor Green'in bu bloktan kaçırma çabası bize. (Şut kaçtı bu arada)

...

Gregg Popovich, Chris Paul üzerinde asıl savunmacı olarak Tony Parker'ı kullanıyor şu ana dek. Bunun en doğru strateji olup olmadığını tartışabiliriz. Kanatlarda oynayan JJJ Redick de, Matt Barnes da drive yeteneği olmayan, çoğunlukla kendilerine hazırlanan pozisyonlarda bitirici rolünde kullanılan sabit şutörler. Tony Parker bu ikiliden birini savunsa, Chris Paul'un üzerine de Danny Green ya da Kawhi Leonard'ı verseler daha etkin olabilirler. Tony Parker artık eski ayak çabukluğuna sahip değil ve Chris Paul epey hırpalıyor onu.

Gerçi buna da şöyle bir anti tez sunabiliriz. Tony Parker'ı JJ Redick gibi perdeleri harika kullanan bir kanat adamının peşinden koşturursanız bacakları bir noktada iflas edebilir. Barnes'a veriseniz de alçak posta inip bully edecektir muhtemelen Parker'ı.

Zaten rakibinizin iyi bir takım olmasının sonuçları da bu. Bazen zor bir karar vermek zorunda kalabiliyorsunuz karşı tarafta birçok tehdit olunca.

Gregg Popovich, ikinci maçta Chris Paul üzerindeki savunmasını biraz çeşitlendirdi. Tony Parker oyunda kaldığı müddetçe yine daha çok savunan isimdi Chris Paul'u ama zaman zaman Danny Green ve Kawhi Leonard'ı değiştirerek Paul üzerinde kullandı. Bu şekilde hem savunmacılar dinlenme fırsatı buldu, hem de Chris Paul sürekli farklı savunmacılara karşı adapte olmak zorunda kaldı.

Coach Pops ilk maçta iki yedek guardı Corey Joseph ve Patty Mills'in sürelerini aşağı yukarı eşit tutmuştu. İkinci maçta ise Tony Parker'ın faul problemine girdiği bir sekansta Joseph'e verdiği 59 saniye dışında oradaki tüm süreyi Mills ile değerlendirdi.

Mills hem daha iyi bir savunmacı hem daha iyi bir şutör. Ki maç sonunu da harika oynayarak galibiyete katkıda bulundu.

Gregg Popovich, Chris Paul üzerinde ikinci maçta değiştirdiği (tweak ettiği diyelim) startejisiyle Clippers'ın süper yıldızını bir nebze olsun kontrol edip takımının galibiyet şansını artırmayı başardı (CP3 Game 1: 32-7-6 13/20 FG ... Game 2: 21-8-7 8/15 FG)

Tony Parker'ın vücudu dağılmaya başladı. Ayak bileğinde, kasığında ve aşil tendonunda sakatlıklar var. Seriyi ve playoff'ları nasıl götürecek bilmiyorum ama Spurs'ün turu geçmesi için sağlıklı olması çok önemli.



Memphis - Portland


Portland, takas deadline'ına gelinirken yaptığı Arron Afflalo takasıyla bir anda Batı'da playoff için en önemli takımlardan biri haline gelmişti ama işler hiç de istedikleri gibi gitmiyor.

Trail Blazers'ın en çok ekmek yediği şey pas açılarının doğru kurgulandığı hücumlar. Bu işte de oldukça iyiler. Blazers bir şut takımı. Lillard dışında penetre eden oyuncuları yok. Şutörleri sayesinde (herkes sağlamken) sahayı çok iyi açan, yarattıkları boşluklar üzerinden de Lillard'ın çembere ataklarını ve LaMarcus Aldridge'in orta mesafe oyununu kullanan bir takım Portland.

Sertliği sevmezler. Güreşle araları iyi değildir. Ama bunlar Memphis'in en çok sevdiği, yaparken enerji ve keyif aldığı şeyler. Grizzlies kendini bu öğelerle tanımlayan bir takım.

Bu kadar zıt iki yapının çarpışmasında kırılan taraf eksik Portland oluyor haliyle. Z-Bo veya Gasol sürekli L.A. ile vücut teması kurarak onu comfort zonundan çıkarmaya çalışıyor. Aldridge şu ana kadar çok iyi rakamlar yakalamış olabilir ama iki maç itibariyle 54'te 20 ile oynuyor.

Şutlar girmediğinde hücum adeta kayaya çarpıyor Portland'da. Çünkü Grizzlies savunması dilediği gibi gömülebiliyor. Bu sayede hem Lillard'ın penetrelerini etkisini azaltıyorlar, hem de Aldridge'e çalışacak alan bırakmıyorlar. Portland da şu ana kadarki şut isabetiyle Memphis savunmasına gömülmeyi bırakmaları için bir sebep sunmuyor. Blazers yayın gerisinden yüzde 30 ile hücum ediyor iki maç sonunda.

Grizzlies'in sertliği Lillard'ın etkisini de azaltmış durumda. Normal sezonda penetrelerini yüzde 51 isabet oranıyla bitiriyordu. Seride yüzde 42'ye kadar indirdiler. Ayrıca onu tuttukları genel saha içi isabeti de coach Joerger'i oldukça mutlu edecek cinsten. %27 saha içi isabeti, %9 (1/11) üç sayı isabeti ve sadece 2 asist ortalamaları yakalamış durumda şu ana dek Damian Lillard.




Mike Conley oldukça iyi savunuyor Lillard'ı. Ayak çabukluğuna da karşılık verebildiği için karşısında pek çok oyuncuya göre daha fazla kalabiliyor. Yukarıda da değindiğim gibi içeriye de iyi gömüldüklerinde Lillard'ın canını epey sıkabiliyorlar.

Conley ikili oyunlarda Lillard'ı savunurken genelde perdelemenin üzerinden geçmeye çalışıyor. Çünkü alttan dolaşmak şut imkanı vermek demek. Ancak pozisyonunu kaybettiğinde Memphis uzunu mutlaka show up'a çıkıp bir vücut teması sağlayıp öyle iniyor aşağı. O temastan sonra Lillard toparlanana kadar savunmacısı pozisyonunu geri alabiliyor. Lillard'ın üzerinde Courtney Lee kalırsa biraz daha sert yapıyorlar o teması. Ancak yukarıda da gördüğünüz gibi Randolph, Lillard'ın karşısına çıkıp teması sağlamaya hazır.

İkili oyun eğer LaMarcus Aldridge üzerinden oynanıyorsa (ki asıl tercihleri o), Grizzlies uzunu daha serbest davranabiliyor. Çünkü Aldridge devrilmeyi seven bir uzun değil. Açılıp orta mesafe şutu arıyor. Ancak gömülen Grizzlies savunması ortada kalabalık olduğundan Aldridge'in pas alması halinde ona yetişmeleri kolaylaşıyor.

L.A.'in en sevdiği numaralardan biri de post-up'a başlayıp ters omuzdan dönmesi. Z-Bo orada güreşi çok sevdiği için şu ana kadar bayağı rahatsız etmiş durumda Aldridge'i.

İşler Portland için iyi görünmüyor.

Antik Mega Yapılar


Phil Jackson'un ayrılışından beri ciddi bir kimlik bunalımı yaşayan Los Angeles Lakers, içine düştüğü karanlık ve derin çukurdan çıkmakta ciddi sıkıntı yaşıyor. Organizasyonun yüzü ve lig tarihinin en büyük oyuncularından biri olan Kobe Bryant görkemli kariyerinin sonuna gelirken, Lakers, plansız hareket etmenin ve front office'te doğru basketbol akıllarına sahip olmamanın sonuçlarıyla yüzleşiyor.

Yıllardır tüm planlarını ve kontrat bitişlerini kendisine göre ayarladıkları 2014 FA piyasasından hiçbir parça kapamamış olmaları sonrası yaptıklarıyla, takımın yönetilişindeki tuhaflık daha da ortaya çıktı. Lakers'ın bir planı yok ve serbest kalan iyi bir oyuncuyla sözleşme imzalayana dek birer yıllık "kiralık" takımlarla yola devam edecek gibi duruyorlar. Bu yaz Carmelo ve LeBron'un ciddiye alıp değerlendireceği bir seçenek bile olmadılar (Carmelo için bir süre Lakers'ı düşündüğü söylense de Knicks ile imzaladıktan sonra başından beri Bulls ile Knicks arasında gidip geldiğini söyledi). Aslında Lakers için işin en tehlikeli boyutu bu. Kadrolarının çok kötü olmasından ya da ilerleyen yıllarda ilk tur seçme haklarının ipotekli olmasından ziyade, artık eski çekiciliklerini kaybetmiş olmaları yaşadıkları en büyük zorluk. Adeta bir kimlik krizindeler ve konumlamalarını baştan oluşturmaları gereken bir noktadalar. Aynı sorunu Formula 1'de Ferrari yaşıyor.

Bu yaz onlar için büyük bir sınav ve önemli bir dönüm noktası olabilirdi. Kobe'ye kariyerinin son iki sezonunda bir şampiyonluk veremeyeceklerini kabul edip, her şeye sil baştan başlamak ve hatta kendi Brad Stevens'larını, David Blatt'lerini arama yoluna gidebilirlerdi. Diğer bir seçenek olarak ise, yeniden yapılanmadan, ne alacaklarına emin oldukları (ne çok, ne az) eski kafalı bir coach bulup, yapabilecekleri en iyi (ki buradaki en iyi bile hayli vasat) hamleleri yapıp, yakın gelecekte çok kötü olmak yerine sadece kötü olmak pahasına uzun vadeyi çöpe atabilirlerdi.

Onlar ikinciyi seçti.

Byron Scott pek azımızın iyi olduğunu iddia edebileceği bir coach. Jason Kidd'in sürüklediği Nets ile art arda iki NBA finali oynadı. Chris Paul ile Hornets'te heyecanlı sezonlar geçirdi. LeBron sonrası hayalet kasabaya dönmüş Cavs ile epey kötü dönemler yaşadı. Ancak hiçbir zaman özel bir coach olduğunu düşünmemizi sağlamadı. Bu arada adamda değişik bir şans var. 3 takımında da ikinci sezonlarda eline enfes point-guard'lar geldi: Kidd, Paul, Irving. Aynı şansın tekrar etmesini diliyor olduğuna şüphe yok.

Sorun şu ki; Byron çoğunlukla takımını yukarı çıkaran adam olmadı. Yıldızları onu ne kadar götürebildiyse o kadar ilerledi. Kobe'nin söylediklerinin aksine gençlerle iyi iş çıkaran, onlara sınıf atlatan bir coach görüntüsünden ziyade, ne alacağını bildiği veteranlarla iyi işler çıkaran garantici bir coacha daha çok benziyordu. Lakers'ın onu tercih ederken sunduğu kafa yapısıyla epey örtüşüyorlar, değil mi?

Lakers, Kobe'ye verdiği devasa extension ile hareket alanını zaten kendi kendine kısıtlamıştı. Ayrıca gelecek yılki ilk tur seçme hakları Suns'a (ilk 5 sıra korumalı), 2017'deki ise Magic'e gidiyor. Bu iki borç Steve Nash ve Dwight Howard hamlelerinden kalma. Fazlasıyla kalp kırıcı.

Şimdi görünen o ki Lakers kısa vadeli planlar yapmaya ve her yaz o pazarın en iyi FA'lerini kovalamaya devam edecek. Bu düzensiz düzen içinde gelecek adına parçalar eklemek isteyen Mitch Kupchak, Jeremy Lin'in kontratından kurtulmak isteyen Rockets'a bir ilk tur seçme hakkı karşılığında bu iyiliği yapmış oldu. FA piyasasından eli boş dönmek yerine, kontratı gelecek yaz biten bir Jeremy Lin ve bir adet ilk tur seçme hakkı aldı. Playoff yapamayacak kadar kötü, ilk beş sıra dışında bir yerden seçme hakkı elde edip o hakkı Suns'a kaptıracak kadar iyi olmak için enfes bir hamle!

Nick Young'a verdikleri 4 senelik saçma sapan kontratın dışında geçen seneki takımdan Jordan Hill, Wesley Johnson ve Xavier Henry'i birer yıllık (Hill için takım opsiyonları var) kontratlarla takımda tuttular. Ryan Kelly ile düşük bir miktar karşılığında uzattılar. Ed Davis ile minimum kontrat imzaladılar. Ve anlamsız bir şekilde, amnesty edilen Carlos Boozer'a en yüksek teklifi yaparak takıma kattılar.

Draftın 7. sırasından Kentucky forveti Julius Randle'ı seçtiler.

Ve tabii unutmadan; sevgili Steve Nash hala ligde ve Lakers forması giyiyor... En azından evde, dolabında birkaç adet forma asılıdır. Efsane maalesef ligdeki son sezonunu oynayacak.

Çok kötü olmaya karşı direnen ancak en iyi gününde vasatın üstü olabilecek bir yapı var elde.

NBA'deki düzenin ve kuralların olduğu bir yapıda yukarı sıçramanın en iyi yolu dibe vurmak. Vasat olursanız hep vasat kalırsınız.

Hadi şimdi biraz da parkeye inelim...

Temmuz sonu itibariyle Lakers kadrosu:

Guardlar: Kobe Bryant, Jeremy Lin, Steve Nash, Xavier Henry, Jordan Clarkson

Forvetler: Julius Randle, Wes Johnson, Nick Young, Ed Davis

Pivotlar: Jordan Hill (aslında kendisi bir forvet), Robert Sacre

Geçen yılki takımın mantık dışı sakatlık serilerini yaşamasa biraz (çok az) daha iyi olabileceğini unutmayın. Bu takıma da o bağlamda bakacağım. Bu arada; Lakers trainer'ı Gary Vitti kulüpte ve ligde artık efsaneleşmiş bir isim. Ancak son iki yılda o kadar çok kas sakatlığı yaşandı ki, artık bazı yöntemlerini değiştirmesi gerekiyor olabilir. Ya da bu sakatlıklar gerçekten tesadüftür. Bilemiyorum.

2014 draftı son yıllarda gördüğümüz en derin sınıfa sahipti. Joel Embiid, Andrew Wiggins ve Jabari Parker saf yetenek olarak grubun geri kalanından ayrılsa da, 8-10 tane daha kaliteli oyuncu bulmak mümkündü. Lakers tercihini Julius Randle'dan yana kullandı. Ben aslında onlar için Marcus Smart'ı istiyordum. Çünkü Kobe'nin artık savunmadan enerjisini iyice çekeceğini varsayarsak, back-court'ta Smart gibi bir canavar epey iş yapardı. Ayrıca hücum yetenekleri çok keskin bir oyuncu olmayan Smart, liderlik etmek için topun elinde sürekli olmasına ihtiyac duymuyor. Kobe için harika bir tamamlayıcı olabilirdi. Celtics iyi bir oyuncu seçti.

Ancak Julius Randle da hayli iyi bir oyuncu. Belki bir Zach Randolph olmayabilir ama en kötü senaryoda bile önemli bir oyuncu olacağı aşikar. Wildcats ile tek sezonunda 15 sayı ve 10.4 ribaund ortalamaları tutturdu ve sezonun en fazla double-double yapan oyuncusu oldu. Bir NBA power forveti için biraz kısa olsa da 114 kiloluk gövdesiyle tam bir canavar ve fiziksel temasa bayılıyor. Daha 19 yaşında olduğunu unutmayın, ileride çok korkutucu bir adam olacak. Yaz liginde karşılaştığı rakiplerinden bir tanesi Randle için tren benzetmesi yapmıştı.

Randle tam anlamıyla eski tip bir power forvet. Çok atletik değil. Ancak gücüyle rakiplerini maç boyunca dövmekten keyif alan bir oyunu var. Sırtı dönük hücumu kuvvetli ve muazzam motorunu gücüyle birleştirince ortaya çok iyi bir ribauntçu çıkıyor.

Ama tabii ki oyununda her 19 yaşındaki oyuncu gibi eksikler ve geliştirmesi gereken yönler var.

Randle için geleneksel bir power forvet derken şunu da belirtmem lazım ki kendisi bir stretch 4 değil. Günümüz 4 numaraları için şut ve oyunu dışarıdan yönlendirebilmek en hayati özelliklerdendir ama Julius Randle dış şut konusunda sınıfta kalıyor. Kentucky'de oynadığı 40 maçta sadece 18 üç sayılık atış denedi ve bunlardan yalnızca 3 tanesinde isabet bulabildi. Şut Randle'ın kesinlikle güçlü yönlerinden biri değil.

Ancak Randle yayın gerisinde zaman geçirmeyi ve çalışmayı oldukça seviyor. Sezon boyunca ribaundu aldıktan sonra rakip alana dribblingle geçeceği pek çok sekans göreceğiz. Hatta bunların önemli bir bölümünde çembere drive ediyor da olacak. Topla dışarıda bu kadar vakit geçiren bir oyuncunun dış şutları bu kadar az denemesi aslında oyununun olgunluğunu gösteriyor. Julius Randle güçlü ve zayıf yönlerini gayet iyi bildiği için yapamayacağını bildiği şeyleri gereksizce zorlamıyor.

Yukarıdaki görselde sezonun önemli maçlarından birindeyiz. Kentucky ile Michigan State oynuyor. Julius Randle tepede topu almış. Karşısında Adreian Payne var. Bu arada kendisi artık bir Atlanta Hawk.


Julius Randle çembere drive etmeye çalışıyor. Payne'i geçmesi olası. Ancak sol forvette gördüğünüz James Young'ı savunan Gary Harris, Randle'ın drive'ına yardıma geliyor. Sahayı iyi okuyan ve top hakimiyetini kaybetmeyen Randle, boş pozisyondaki Young'ı besliyor ve Kentucky boş bir üçlük buluyor.

Bu, çok basit ve önemsiz bir özellik gibi duruyor. Aynı şeyi takımın ikinci tur draft seçimi guard Jordan Clarkson yaptığında burada kendisine yer veriyor olmayacağım. Ama bir uzunun bu tür özellikler göstermesi her zaman kayda değer bir durumdur. Hele ki 115 kg civarında bir cüssesi varsa.

Juliıs Randle, geçtiğimiz sezon Kentucky'nin en fazla asist yapan dördüncü oyuncusu ve en fazla asist yapan uzunuydu. Kendisi sahada olan bitene oldukça hakim ve oyunu yaşının ötesinde bir olgunluğa sahip.

Fakat tuhaf jump shot'ını geliştirmek için oldukça çalışması gerekiyor. Mevcut stiliyle iyi bir isabet oranı yakalaması zor. Bu yüzden Lakers staffı, Randle'ın şut mekaniği üzerine zaman harcamalı gelecek sezonlarda.

Julius Randle'ın şutu olan bir dört numaraya kıyasla nasıl bir iş çıkardığını görmek ve durumu daha iyi anlamak için iki görselimiz var:


Tablo bize Atlanta'nın ne kadar doğru bir oyuncu seçtiğini çok net bir şekilde gösteriyor. Payne, Mike Budenholzer'ın spacing ve dış şut merkezli düzeninde lige muhtemelen iyi bir giriş yapacak. Ancak aralarında üç buçuk yaş olduğunu ve Payne'in kolejdeki ilk iki sezonunda neredeyse üç sayı denemediğini de hatırlamakta fayda var. Randle bu alanda kendini geliştirebilir. Ancak işi kolay değil.

Julius Randle'ın oyunundaki en görkemli özelliklerden bir tanesi post-up oyunu. Muazzam ayak koordinasyonu ve müthiş bir sabrı var. Her pozisyonda en iyi atışı bulabilmek için oldukça iyi çalışıyor ve genelde doğru şutu buluyor.


Videoda da görebileceğiniz gibi gerçekten çok güçlü bir pota altı oyununa sahip. Ayak hareketlerini uzun zamandır pek çok oyuncuda görmemiştik. Kendisi bizi 90'lara götürecek bir bakıma.

Ancak NBA'de başarılı olamayacağını düşünenler de yok değil. Boyu kısa olduğu için rakip savunmacıların uzun kollarıyla pek çok atışını bozacağını düşünenler var. NCAA seviyesinde üstün fiziğiyle pota altını kısa olmasına rağmen domine edebiliyordu. Ancak NBA'de o fiziğe gelmesi için önünde biraz zaman var. Ve evet, uzun savunmacılar, yükseğe çıkan kollar Randle'ın pek çok atışını bozacak.

Kendisi temas alma konusunda oldukça başarılı. Şaşırtıcı bir şekilde temastan sonra üst gövdesi sanki hiçbir şeye değmemişçesine düzgün ve dengeli kalıyor. Ancak Randle buna rağmen elit bir bitirici değil. Zaman zaman çok iyi seriler yakalasa da bazen atışları tuhaf yerlere gidebiliyor. Bu bitirişler tamamen parmak ucu hassasiyetine bağlı olduğu için nasıl geliştirecek bilmiyorum. Üstelik ilk sezonlarında temaslardan sonra vücut dengesini kolejdeki kadar iyi koruyamayabilir. Ama ayak oyunlarını izlemek bazen bale izlemek kadar estetik olabiliyor.

Randle üst düzey bir takım savunmacısı değil. Bu konuda mesafe kat etmesi lazım. Ancak gücüyle rakiplerine bully edebiliyor ve onları çemberden uzaklaştırabiliyor.


Videolar niye kalitesiz oldu bilmiyorum. Yüklemeden önceki halleri çok iyiydi. Ama sitede bozuluyor. Çözüm konusunda yardımcı olabilen olursa çok makbule geçer.

Bu da aynı şekilde NBA'deki ilk yıllarında zorlanacağı şeylerden bir tanesi. Çünkü epey güçlü oyuncularla karşılaşıyor olacak.

İşin savunma patterni ve yardım kısmında alması gereken epey yol var Randle'ın. Ancak fiziğinden bekleyeceğinizden daha çabuk olan ayakları ve hareketliliği sayesinde "öğrenebilir" bir seviyede. Lakers, Byron Scott ile anlaşırken takıma savunma kültürü empoze edeceği inancı kafalarındaki ana motivlerden bir tanesiydi. Scott'un bu alanda neler yapabileceğini göreceğiz.

Julius Randle zaman içinde tam bir canavar olacak. Gücünü müthiş motorunun getirdiği enerji ve hareketlilikle birleştirdiği zamansa hayli önemli bir faktör olacak. Bu esnada şutuna biraz kafa yorması da lazım. Kendisinin bir süper yıldız olduğunu görmeyeceğiz. Ama pek çok coachun sahip olmak isteyeceği önemli bir oyuncu haline gelmesi büyü bir olasılık.

Lakers'ın pota altı rotasyonunu oluşturmak için yaptığı diğer adımlar, genel resme baktığımızda çarpık bir tablo çıkarıyor ortaya. Neredeyse her takas senaryosunda adı geçen ve yıllardır her an ayrılabilecekmiş gibi yaşayan Pau Gasol artık yok. Gasol'un yetenekleri ciddi bir şekilde aşınsa da ligin en zeki ve yetenekli uzunlarından bir tanesiydi. Ancak orada artık Carlos Boozer var. Bu yola neden girdiklerini anlamak, son yıllardaki diğer pek çok hareketlerini anlamak gibi oldukça güç. Yaptıkları Ed Davis hamlesiyle birlikte Julius Randle'ın gelişimi için ihtiyaç duyacağı süreden biraz kısmış olacaklar. Jordan Hill yıllık $9 milyonluk şaka gibi bir kontratla takımda kaldı. Ryan Kelly ile de uzattılar. Chirs Kaman ise MDA'in yarattığı depresyon sonrası kendine daha iyi bir takım buldu.

4-5 rotasyonu biraz değişik. Çok fazla süre almasını beklemediğimiz Ryan Kelly dışında sahayı açan bir tane bile uzun yok takımda. Ve tek gerçek pivotları Robert Sacre. Çember savunabilecek hiçbir oyuncuları yok.

Byron Scott basın toplantısında takıma savunma geleneği yerleştirmekten bahsetti. İyi bir savunma için ilk iki madde (pek çok element var gerçi ama) şunlardır: 1- Dışarıda baskı 2- Çemberi savunmak. Lakers ikisini de yapabilecek bir durumda değil.

Carlos Boozer, yerden yere vurulduğu sezonlardan sonra çok hırslı olduğunu söylüyor. Bu gazın ne kadar süreceğini göreceğiz ama ben pre-season'a biter diyorum. Kendisi aslında görece genç. Yeni sezonda 33 yaşında olacak. Ama kariyerinin en iyi sezonunu (21.1 sayı, 10.4 rb, 2.9 as, %55 FG) geçirdiği 26 yaşından beri rakamları ve sahadaki etkisi sürekli düşüyor. Bir zamanlar pota dibinde ligin en iyi bitiricilerinden biriydi ama o günlerin artık çok uzağında.

Boozer fiziksel olarak çok güçlü bir oyuncu ama gençliğinden beri vücut vücuda teması çok az yapıyor. İyi bir bire bir savunmacı değil. Çok çok kötü bir yardım savunmacısı. Sanırım Bleacher Report'ta şöyle bir şey okumuştum: "Boozer'dan yeni sezonda biraz sayı, birkaç ribaunt ve savunmada kaçırdığı pek çok rotasyon göreceğiz".

Geçtiğimiz sezon Boozer sahadayken Chicago 100 hücum başına 97.7 sayı üretirken, kenara geldiğinde bu rakam 102'nin üzerine çıkıyordu. Aynı şekilde savunmada Boozer ile 99.2 sayı yerlerken, Boozer kenarda olduğunda bu sayı 96'ya iniyordu.

Lakers, geçtiğimiz sezon ligin en kötü üçüncü savunmasına ve uzak ara en kötü çember savunmasına sahipti. Sezonu, pota dibinden en çok baskete izin veren takım olarak bitirdiler. İyi bir çember savunmacısı ya da blokçu olmasa da uzunluğuyla pozisyonları bozabilen Gasol artık yok ve bu yıl takıma dahil olan uzunlar; Randle, Boozer ve Davis bu konuda herhangi bir umut sunmuyor. Boozer'ın bu işlerden hiç anlamıyor oluşunu da Ed Davis için iyi bir çember savunmacısı demesinden anlıyoruz.

Carlos Boozer eski günlerinden çok uzak olsa da, hala vasatın üzerinde bir post-up oyununa sahip. Fakat en sevdiği yer olan sol block, Julius Randle'ın da favori noktalarından. Jeremy Lin'in en isabetli üç sayı attığı yer sol dip ve sakatlık dönüşü bol bol post-up oynaması beklenen Kobe'nin bu oyunlarda tercih ettiği yer yine sol block. Lakers'ta herkesin sevdiği yerde oynamasına izin verseler insanlık tarihinin en kötü spacing'i oluşur!

Boozer sahanın hiçbir bölgesinde lig ortalamasının üzerinde değil
Tüm bunları en iyi şekilde kurgulayıp, eldeki malzemeden optimum performansı çıkarma işi Byron Scott'a düşecek. Scott, basın toplantısında Jeremy Lin'in oyununu ne kadar beğendiğinden bahsetti. Onun penetrelerini, topu açık sahaya çıkarıp tempoyu kontrol edebiliyor oluşunu övdü.

Jeremy Lin oyundaki en iyi fundamentala sahip kısalardan biri değil. Bu yüzden müthiş bir handle'ı yok ve atletik savunmacılara karşı (ki ligin büyük bir bölümü demek oluyor bu grup) zorlanıyor. Ama çocuk çembere gitme konusunda gerçekten başarılı. Geçtiğimiz sezon aldığı sürede yaptığı drive'lar 48 dakikaya oranlandığında ligin en fazla penetre yapan 16. oyuncusuydu Jeremy Lin. Takımda Kobe dışında çembere gidebilen oyuncu olmadığını düşünürsek Lin bu alanda iyi bir eklenti olarak görünüyor. Lin, drive'ları üzerinden yüzde 58 ile şut atıyor ki bu gerçekten oldukça iyi bir oran. Dribbling ya da drive üzerinden şut atmak hiç öyle görünmese de oyundaki en zor işlerden biridir. Steph Curry'nin drive'larını yüzde 42, Manu Ginobili'nin ise yüzde 48 ile bitirdiğini göz önüne alırsak sanırım Lin'in başarısı daha iyi anlaşılıyor.

Lakers, iki yıl önce Steve Nash'i alıp, sezonun henüz başlarında Mike Brown'u kovmasını takiben Mike D'Antoni'yi aldıktan sonra iyi bir PnR takımı olmak istiyor gibi görünüyordu. Ancak işler bir türlü beklendiği gibi gitmedi. İkili oyunlar, modern hücum düzenlerinde önemli bir yer tutuyor. Geçtiğimiz sezonun en iyi hücumuna sahip dört takımı; Spurs, Heat, Clippers, Rockets, ikili oyunları ve devamında oluşabilecek çeşitliliği en iyi uygulayan takımlardandı.

Jeremy Lin, Lakers'a çembere gidebilme dışında ikili oyunlarda da çeşitlilik sunuyor.


Görsel, Jeremy Lin'in hücum alanını okumakta hayli iyi oluşunun kanıtlarından biri. Terrence Jones ile bir pick-and-roll oynuyorlar. Jones devrilirken üç Sixers savunmacısı Lin'in penetre yolu ve Jones'un çembere inişine odaklanmış durumda. Lin ise savunmanın tamamen göz ardı ettiği, ters forvette bekleyen Jordan Hamilton'u görüyor ve üç sayı geliyor.

Jeremy Lin'i kısıtlı bir oyuncu yapan ana özellik ise hiç kuşkusuz oyununun an ve pozisyon üzerinden şekillenen bir etkiye sahip olması. Yani topu eline alıp oyunu forse edebilen ve tüm takımı lead edebilen bir oyun kurucu değil. Zaten Kobe gibi topu daima domine eden bir SG yanında o tür bir oyun kurucuya ihtiyaç yok. Ben bu sebeple Lakers'ın kısa vadeyi düşünüyor olması halinde draftta seçebileceği en uygun oyuncunun yazının başlarında da kısaca bahsettiğim gibi Marcus Smart olduğunu düşünüyordum. Smart kötü şutu olan, ancak liderlik etmek için topa elinde her an ihtiyaç duymayan bir PG. En önemlisi ise muazzam bir motoru ve canavar gibi vücudu olan bir savaşçı. Kobe'nin savunma defolarını Smart ile iyi kapatabilirdi Lakers. Ancak Marcus Smart'ı onlardan bir sıra önce Celtics seçti. Lakers ise baştan beri sürekli Julius Randle'a olan ilgisini belirtiyordu ve front-office elemanları Celtics'in seçiminin ardından Randle'ın kendilerine kalmasına hayli sevinmiş göründü.

Lakers'ın bir lottery takımı olmasına isyan edebilecek tek bir oyuncu var kadrolarında: Kobe Bryant. 34 yaşında aşil tendonunu kopardı ve 35 yaşında dizinde küçük bir kırık yaşadı. Bu tür pis sakatlıkları yaşamak için hiç iyi yaşlar değil. Onun nasıl döneceği takımın nasıl bir karaktere sahip olacağının yegane göstergesi olacak. Yoksa Byron Scott ve savunma kültürü, Julius Randle, Jeremy Lin... Hepsi önemsiz ayrıntılar.

Kara Mamba harika yaşlandı gerçekten. Yarı ölümlü bedeni gerilemeye başladığında oyununu zirvede tutmak için doğru ayarlamaları yapabildi. Harika bir orta mesafeci haline gelişinden, repertuvarına sırtı dönük hücum eklemeye kadar pek çok silah edindi.

Kobe ile ilgili üstad Bill Simmons playbook'una başvuracağım.

Kobe 30 yrs: 26.8 ppg, 5.2 rpg, 4.9 apg, 46-35-85%, 6.9 FTA, 24.5 PER
Kobe 31 yrs: 27.0 ppg, 5.4 rpg, 5.0 apg, 45-33-81%, 7.4 FTA, 21.9 PER
Kobe 32 yrs: 25.3 ppg, 5.1 rpg, 4.7 apg, 45-32-83%, 7.1 FTA, 23.9 PER
Kobe 33 yrs: 27.9 ppg, 5.4 rpg, 4.6 apg, 43-30-85%, 6.6 FTA, 21.9 PER
Kobe 34 yrs: 27.3 ppg, 5.6 rpg, 6.0 apg, 46-32-84%, 6.7 FTA, 23.1 PER

Yukarıdaki tablo Kobe'nin 30 yaşına geldikten sonra nasıl rakamlar yakaladığını gösteriyor. Geçen sezonu kasten almadım, zira sağlıklı bir veri sunmuyor bize.

Kobe bu müthiş rakamları tuttururken en önemli ayarlamalarından birini enerjisi üzerinde yaptı. Savunmaya harcadığı enerjiyi kısarak, gücünü hücum için sakladı. Bunu her yıl artan bir ivmeyle yaptı. Önce her sezon seçildiği savunma beşi otoritelerin zeka seviyelerini sorgulamamıza sebep oldu. Sonra o beşe seçilmemeye başladı ve nihayetinde savunma kusurları herkesin yakaladığı bir durum haline gelmeye ve detay olmaktan uzaklaşmaya başladı.

Kobe ve stratosfere sığmayan egosunun sakatlık dönüşü iyi rakamlar yakalamak isteyeceğine kimsenin şüphesi yok. Ancak yıkıcı iki sakatlık geçirdikten sonra, 36 yaşında savunmadan daha da kısması hiçbirimizi şaşırtmayacak.

Lin ile oluşturacağı back-court ikilisi, ligde çok az oyuncunun karşısında kalabilecek bir guard ikilisi olacak gibi duruyor. Lakers'ın çember savunamayan uzunlarını da tabloya ekleyince geçen sezonun en kötü üçüncü savunmasının bu yıl elit bir hale bürünmesini beklemek ciddi bir hayalcilik olur. Geçen sezon çok olmasa da atan ama çok yiyen bir takımdı Lakers. Zaman zaman da olsa heyecan verebiliyordu. Bu yılsa muhtemelen yavaş oynayan, sıkıcı, iyimser bir tahminle geçen senekinden biraz daha az yiyecek bir Lakers izlememiz olası. Gary Vitti ve ekibinin şansı yaver gider ve son iki sezondaki trajik sakatlıklardan uzak kalabilirlerse muhtemelen playoff yarışının dışında, fakat lottery'de en iyi kombinasyona sahip olmanın uzağında olacaklar.

Ligde pek çok takım analitik düşünen ve istatistiği bir bilim olarak görn coachlarla iyi işler yapmaya başladı. Hawks, Gregg Popovich'in 17 yıl asistanlığını yapan Mike Budenholzer ile yenilikçi ve oldukça keyifli bir yapı kurdu. Bobcats/Hornets, Steve Clifford'u Lakers benchinden alıp sınırlı kadrosuna rağmen ligin heyecanlı takımlarından biri oldu. Celtics, şu iğrenç yapı içinde Butler'da efsaneleşen Brad Stevens ile gelecek için umutlu olabiliyor. Cavs, Dünya'nın en iyi oyuncusuyla şampiyon olmak için uğraşırken, NBA için kapalı kutu olsa da bizler için Dünya'nın en iyi coachlarından biri olan David Blatt ile çalışıyor olacak.

Lakers ise bu tür bir yenilik peşinde koşabileceği bir yazda, işini iyi yapan, süperstarı tarafından saygı gören, ama tavanı yukarıdaki isimlerin potansiyeli karşısında oldukça alçak bir coach ile çalışma yoluna gitti.

Bir dönemin mega yapısı, Clippers'ın gölgesinden bir süre daha kurtulamayacak gibi duruyor.

Clippers - Warriors: Game 5

Serinin en kritik maçı belki de... Bugüne dek playoff'larda 2-2'lik eşitliğin olduğu serilerde beşinci maçı kazanan takımların turu geçme oranı yüzde 83.

Andrew Bogut sağlamken dahi çok derin bir pota altı rotasyonu olmayan Golden State, Avustralyalı pivotun yokluğunda iyice zorlanıyor Clippers'ın atletik uzunlarına karşı. Geride kalan beş maçın tamamında en az bir uzun erken faul problemine girdi. Marreese Speights elinden geleni yapmaya çalışıyorsa da yeterince katkı sağlayamıyor. Warriors, Andre Iguodala ile imzaladıktan sonra lüks vergisine taşmamak için Jarrett Jack ve Carl Landry ile sözleşme uzatmamıştı. Sezonun en kritik yerinde ikisini de çok arıyorlar. Landry önemli bir ribauntçu değildi belki ama oyunu okuyabilen iyi bir pasör ve verimli bir orta mesafe şutörüydü. Clippers'ın sürekli yardım getiren savunması karşısında ekstra bir pasör uzun Warriors'un işine epey yarardı. Hatta şurada, aşağıda bir yerlerde Hilton Armstrong'un bir pozisyonluğuna o role evrildiğini ve bunun hücumu ne kadar rahatlattığına değinmiştim.

Warriors'ın normal sezondaki 15 top kaybı ortalaması Clippers serisindeki yenilgilerde 19'a yaklaştı. Clippers lig derakiplerini en fazla top kaybına zorlayan yedinci takım. Bu seride hücumu nefeslendirecek, topu kontrol edecek bir Jarrett Jack epey işlerine yarardı. Takıma katıldıklarından beri ne Crawford ne de Blake bu rolde başarılı olabildi.

Clippers savunmasının seri başından beri ilk amacı Steph Curry'nin topu elinden çıkarmasını sağlamak. Ona şut attırmadıktan sonra geriye kalan pek çok şeyi kabul edebilirler. Ama öncelikleri bu. Steph Curry çembere çok kolay gidebilen bir oyuncu olmadığından hücumda varyasyon yaratmak için kullandıkları en önemli şeylerin başında ikili oyunlar geliyor. Doc Rivers ise seri başından bu yana Curry'e gelen her perdelemede uzunu show-up'a gönderiyor. Bu şekilde Steph'in boşluk bulup şut atmasını ya da sahayı görebilmesini engellemek istiyorlar. Bu stratejiyle Curry'nin normal sezonda 3.8 olan top kaybı ortalamasını playoff'ta 4.4'e çıkarmayı, maç başına yaklaşık 18 olan şut deneme miktarını ise 15'e düşürmeyi başardılar. 

Beşinci maçta ise Mark Jackson, Steph Curry'i kullanma şeklinde uyarlama yaptı. Hücumu organize etme görevini Iguodala'ya yükledi ve Curry'i topsuz kullanmayı tercih etti. Bu şekilde ona getirilecek ikili sıkıştırmaların hücum organizasyonlarını bozmasına engel olmayı amaçladı. Ancak Curry iki numara gibi oynadığında biraz pasif kaldı. Üçüncü çeyreğin son iki dakikasına kadar sadece 4 şut kullanmıştı. Oyunu da sadece 10 şutla bitirdi. Bürünmesi gereken rolün bundan çok daha fazlası olduğunu biliyoruz.

Maç içinde Steph Curry'i o ikili sıkıştırmalardan kurtarmak için harika bir oyun oynadı Golden State. Bariz bir şekilde çizilmiş ve çalışılmış bir sete benziyordu yaptıkları. Ama bir daha tekrarlamamaları kafamı karıştırdı.


Görsel biraz karman çorman gelebilir. Açıklayayım...

Her renk farklı bir oyuncuyu işaret ediyor. Kırmızı sadece Draymond Green'i anlatıyor. Aynı şekilde sarı rengi Harrison Barnes, beyazı da Blake Griffin için kullandım.

Draymond Green boyalı alandan yukarıya gelip Stephen Curry'e perdeleme yapacak. Green'i savunan oyuncu Blake Griffin. Ancak Curry'e gitmeden önce aşağıda küçük bir oyun var; kafa karıştırmak için. Barnes, Green'i Blake Griffin'e yapacağı perdelemeyle yukarıya çıkarmaya çalışacak. 

Burada Clippers savunmasının çabuk reaksiyon göstermesi lazım. Eğer Barnes iyi bir perdeleme yapıp Griffin'i aşağıda tutarsa anında switch yapmaları ve Hidayet Türkoğlu'nun Green ile yukarı koşması gerekiyor.


Clippers savunması uyanamadı.

Draymond Green yukarı çıkarken Barnes'ın perdelemesine takılan Griffin ona yetişemiyor. Hedo kendi adamında kalmayı tercih etti. Şuta kalkan Curry ile ona show-up'a gelmeye çalışan Griffin arasında okla da belirtildiği gibi epey mesafe var.

Bu şekilde Steph Curry seri boyunca PnR çıkışlarında ender bulduğu bir şeyi yapıp boş şut atabildi. Atış esnasında Darren Collison'un da faulü vardı. 4 sayılık bir oyun. Hatta Kevin Harlan'ın dediği gibi: "KABOOM!"

Ama söylediğim gibi benzer şeyleri pek kullanmadı maç boyunca Golden State. Hoşuma gitmedi.

Her Yere Double

Steph Curry'i önemli bölümlerde topsuz kullandılar dediğim gibi. Hem onu, hem de topsuz oynayan diğer şutör Klay Thompson'u şut bulmaları için forvetlere çıkaran pin-down screen'ler de çok aşağıdaydı. Şut bulamayıp ortaya drive ettiklerinde çembere çok yakındılar ve önlerinde hep iki uzun oldu. Bu da şutları bozdu.

Orada zaten DeAndre Jordan rakipleri sürekli püskürtüyor.. DJ için harika bir seri oluyor. Normal sezonda 2.5 olan blok ortalaması GSW serisinde 4.2'ye yükseldi. Sayı, ribaunt ve asist ortalamalarının tamamı az da olsa arttı. Ama en önemlisi normal sezonda yüzde 43 olan serbest atış yüzdesi playoff'ta 55'i gördü. Hack-A-DeAndre stratejsine karşı en kötü ihtimalle bu oranlarda kalması önemli. Çünkü pozisyon başına en az 1 sayı demek bu. Doc Rivers böyle dakikalarda onu sahada tutabilir hiç değilse.

Bu arada coach Rivers pin-down screen'lerden çıkıp top alan oyuncuları da tıpkı ikili oyunlarda yaptığı gibi uzunlarıyla takip ettiriyor. Steph Curry ve Klay Thompson'u soğutmak Golden State'i mağlup etmek için ilk stratejiniz olmalı zaten. Uzunlar toplu oyuncuya yardıma gittiğinde arkada David Lee ve Draymond Green gibi orta mesafe şutu olan isimleri riske ediyorlar ama hem bu strateji şu ana kadar işe yaradı, hem de bu isimlerin getirdiği riskleri tarttığınızda daha yoğun önlem almaya karar vereceğiniz adamlara öncelik veriyor Rivers.

Haydi...

Atlanta, Indiana'yı Eleme Noktasına Nasıl Geldi?

Pick & Roll, Pick & Pop ve Şut.

Bitti!

Show-Up 101 With Dwight Howard

26 yaşındayım. Çocukluğumdan beri NBA izliyorum. Böyle bir playoff başlangıcı hatırlamıyorum. Hadi beni geçin. Kaan Kural benzer bir şey yazdı geçen gün: "25 yıldır NBA izliyorum, böyle bir ilk tur görmedim."

Bazı maçları tekrar tekrar izleyesi geliyor insanın. Bayıldığım iki takımdan Portland 3-1 önde. Golden State 2-2 yaptı. Keyfime diyecek yok pek. Detaya girmeyeceğim. Vaktim yok. Birazdan Cosmos var, sabah da maçlar. Uyku lazım.

Serinin -sanırım- ilk maçından sonra bir şeyler karalarken Dwight Howard'ın PnR savunması zaaflarından bahsetmiştim. Bel ameliyatından beri maalesef epey değiniyorum bu konuya.

Genelde çok az ikili oyunda yukarıya çıkar Dwight Howard. Hiç huyu değil artık. Ama muhtemelen Damian Lillard üzerinden şekillenen Portland pick & roll'larına karşı biraz show-up yapması için tembihlenmiş. Perdelere genelde çıkmayı yeğledi 4. maçta. Sorunlar da beraberinde geldi.

Hakkını yemeyeyim; bayağıdır görmediğimiz kadar başarılı iki show-up yaptı bu maç. O hücumların ikisinde de sayıya veya herhangi olumlu bir üretime izin vermedi.

Ama başarısız olduğu ve kolay baskete izin verdiği denemeler de yok değildi.

Bir tane örnekle göstereceğim.


Basit bir ikili oyun. Ama Reggie Miller'ın da maç içinde Portland'ın oynadığı bir PnR sonrası dediği gibi "kitaptaki en eski numara."

LaMarcus Aldridge, Damian Lillard'a perdelemeye geliyor. Ama oyunun oynandığı standard yerin biraz uzağı. Dwight Howard'ın ne alışık olduğu ne de sevdiği bir mesafe.

Damian Lillard perdelemeden çıktı.

Dwight Howard yardıma gelmişti ama vücudunu dokunduramadı bile neredeyse. Lillard araba gibi geçiyor. LaMarcus Aldridge de çembere yönelmeye başlayacak hemen şimdi.

İkisinin de önünde epey boş bir çalışma alanı ve sayı bulmak için birçok olasılık var.

Lillard elbow'a geliyor. Pat Beverley hemen yetişti. Ama Aldridge bomboş.

Dwight Howard ise daha ancak hareketlenebiliyor. LMA'e yetişmesi olanaksız.

Lillard çembere devrilen Aldridge'e top indirecek ve iki sayı gelecek. Maçın bitimine 3 dakikadan az bir süre kalmışken fark 5 sayıya çıkıyor. Bunu yeme lüksünüz pek yok.

Bu harika seriden minik bir pozisyon göstermek istedim. Dwight Howard hala iyi işler yapabiliyorsa da medyada Superman benzetmesini artık çok görmüyor olmamızın bir sebebi var.

LaMacus Aldridge de iyice Steven Gerrard oldu gidiyor Portland için. Önemli bir lider oldu yaşı ilerlerken. Sahada her şeyi yapıyor, her yere yetişiyor. #Respect

Bazı seriler 7 maç değil de 13 maç falan olsa hayat daha güzel olabilir!

Bu gece Mavericks - Spurs var... Çıldırmalı...