İlk Haftadan Notlar

Hastalanıp işten/okuldan kaytarmaya, 29 Ekim tatilinin tamamını ve hafta sonunuzu evde geçirip 9-12 saat basketbol izlemeye başladıysanız yaz bitmiş ve dört aydır iple çektiğimiz yeni sezon gelmiş demektir. Detroit Pistons coachu ve basketbol operasyonları başkanı Stan Van Gundy sezon öncesinde şöyle bir şey söylemişti: "Şu an herkes mutlu. Çünkü kimse daha tek bir maç dahi kaybetmedi". 

İlk haftayı bitirmek üzereyiz. Sürpriz başlangıç yapan takımlar, geçen yılın üzerine koyan ya da henüz pedala basamayanlarla birlikte genel bir resim yavaş yavaş oluşmaya başladı.

Dilerseniz ilk haftanın öne çıkan bazı konularına bakalım:


Bu Gezegende Steph Curry'i Durdurabilecek Birileri Var Mı?

Warriors'ın şampiyonluk güzergahının beklenenden daha kolay olduğu doğru. NBA'in bu sene vazgeçtiği saçma division sistemi yüzünden daha ilk turda Clippers ve Spurs'ün birbiriyle eşleşmesi, yol boyunca karşılarına çıkan takımlarda bazı kilit oyuncuların sakat olması ve kendilerinin sağlık açısından çok şanslı (tabii bunu şansla açıklamak bir yere kadar doğru, iyi trainer hayat kurtarır) bir yıl geçirmeleri, bazılarının Golden State'in şampiyonluğuna yeterli değeri vermemesine sebep oldu ama bu sizi asla kandırmasın. Steph Curry ve Warriors çok iyi, hatta bu yıl geçen sezondan da iyiler.

Steph Curry sezonun ilk üç maçı itibarıyla sadece 33 dakikada 39.3 sayı, 7.3 asist ve 5.7 ribaunt ile oynuyor. Üstelik %59 saha içi, %48 üç sayı isabeti bularak. Harden yaz boyunca normal sezon MVP ödülünü alması gereken kişinin kendi olduğunu söyleyip durdu belki ama Steph, bu yıl ödülün en güçlü adaylarından Anthony Davis'i beş günde iki defa yenerken, kendisinin ve takımının unvanlarını savunacakları bu yılda hiçbir şeyi hafife almayacağını gösterdi.

Pelicans'a 17/27 (8/14 3s) saha içi isabetiyle yalnızca 36 dakikada 53 sayı atıp, bunun yanında 9 asist, 4 ribaunt ve 4 de top çalma ekledi Curry. Üstelik back-to-back'in ikinci gecesinde. Üçüncü çeyrekte tek başına 28 sayı atarken Pelicans yalnızca 26'da kalıyordu (ki aslında ideal bir periyot skoru).



Curry şu anda kendisinin Dünya'nın en iyi oyuncusu olduğu önermesinin çok çok güçlü bir savunmasını yapıyor.

GSW bu yaz hiçbir göz alıcı hamle yapmadı. Ancak şampiyon olan core grubun tamamını korudular ve Kings'in kendisi yerine ilk beş oynatmak için bulduğu her 4 numarayı benche yollayan Jason Thompson'u kadroya kattılar. 

Golden State'i izlemek bu yıl da yapılabilecek en keyifli işlerden biri.


Philadelphia'da Sıvı Halde Su Bulundu!

Sixers'ı uzun zamandır izlemiyor olabilirsiniz. Yalnız değilsiniz. Bir canavardan kaçtığınız ve asla uyanamadığınız kabuslara benzer bir şekilde tanking yapan, bu da yetmezmiş her yeni sezona en az 3-4 yıl daha tanking yapacak havasıyla başlayan bir takımı izlemek kendinize acı vermekten başka bir şey değil.

Ama artık kasabanın yeni bir şerifi var!

Bu yılki güçlü draft sınıfının en yetenekli isimlerinden biri olan Jahlil Okafor, NBA'de oynadığı henüz ilk periyotla birlikte kendine oldukça kalabalık bir hayran sınıfı edindi. 

Okafor'un oyununda fiziksel özellikleri kaynaklı ciddi eksikler var. Atletizmi oldukça sınırlı, hiç iyi bir çember savunucu değil ve kariyerinin ilerleyen dönemlerinde bel ve bilek sakatlıkları yaşamaya açık bir vücut yapısı var. Ama arkadaşlar, burada inanılmaz yetenekleri olan bir gençten bahsediyoruz.

İlk NBA maçının ilk 6 dakikasında yaptıklarına bakalım mı önce?



Tekrarlıyorum, daha ilk NBA maçı ve oyuna 5'te 5 isabetle başladı Okafor.

Jahlil Okafor'u özel bir oyuncu kılan yeteneklerinin başında zekası ve top hakimiyeti geliyor. Sanki ligde yıllar geçirmişçesine olgun. Oyunu ve rakip savunmayı daima çok iyi okuyor ve karşısındaki direncin türüne göre zengin cephaneliğinden farklı bir silah çıkarabiliyor.

Celtics onu maçın başında Tyler Zeller ile savunuyordu ve Okafor rakibini sırtına alıp sürekli çembere indi. Ancak müthiş başlangıcı sonrası coach Stevens, eski Blue Devil üzerindeki savunmacısını değiştirip Okafor'un üzerine Jared Sullinger'ı verdi. Okafor birkaç denemede Sullinger'ı itemeyeceğini anladı ve hücum stratejisini değiştirmeye karar verdi. Topu almak için faul çizgisine çıkmaya başladı ve yüzü dönük hücum edip, birkaç dribblingle Sullinger'ın dengesini bozup orta mesafe şutlarıyla sayı bulmayı denedi. Bu sayede 16'da 10 isabetle 26 sayı bularak takımının en skorer oyuncusu olmayı başardı. 

Okafor'u izlediğinizde yapabileceklerinin sınırı olmadığı hissine kapılıyorsunuz. Topu aldığı anda sahadaki her pas kanalını görebilir, yüzü dönük oynayıp savunmayı dribblingle geçebilir, orta mesafe şutu atabilir ya da savunmacısına sırtını dönüp post-up oynayabilir.

Kendisi Emeka Okafor'un ikinci kuşak kuzeni. Emeka neler yapabiliyorduysa Jahlil hiçbirini yapamıyor, ama Emeka'nın yapamadığı her şey onun repertuvarında.

Philadelphia şehri de oldukça heyecanlanmış olacak ki evlerindeki ilk maçta yıllardır görmediğimiz bir ambiyans vardı. Bu heyecan yeni şutörleri Nik Stauskas'ı da kapsıyordu (şehir profesyönel düzeyde oynayabilecek oyuncuya aç!) ki Okafor'un muazzam pas yetenekleri Stauskas gibi NBA'dae gaz pedalını bir türlü bulamamış bir keskin şutörün kariyerini raya oturtabilir.

Philadelphia'nın şu anda umursamaması gereken ancak biraz daha rekabetçi olduklarında eğilecekleri bir konu var: Okafor ve Nerlens Noel'in beraber nasıl oynayabileceği.

Noel'in 4 numara yeteneklerine, Okafor'un ise 4 numara atletizmine sahip olmayışı nedeniyle birlikte oynamaları alan kullanımı ve pas trafiği sıkıntsı yaratması olası bir durum. Bu denklemde kendini geliştirme konusunda en büyük iş aslında Noel'e düşüyor. Kolejde ACL'ini koparıp çaylak sezonunun tamamını oynamadan geçirdiği dönemde şut mekaniğini sıfırdan kurmaya çalışmışlardı Sixers coaching staffıyla birlikte. Şu ana kadar olumlu sonuçlar çıkmadıysa da küçük ilerlemeler kaydetmedi değil.

Geçtiğimiz sezon catch and shoot'larda All-Star arasında kadar yüzde 25 ile oynuyordu ama sezonun ikinci yarısında bu isabet oranını yüzde 34.5'e yükseltmeyi başardı. Hala çok yolu olsa da yüreklendirici bir gelişme gösterdiğine şüphe yok. Ama genel olarak jump shot'ları geçen yıl yüzde 25'te kaldı ki bu kabul edilir bir isabet oranı değil.

Okafor ile daha verimli oynayabilmek için pas yeteneklerini de geliştirmesi lazım. Noel ligde görebileceğiniz en yumuşak elli oyunculardan bir tanesi değil ve asla elit bir pasör olmayacak ama hiç de fena olmayan saha görüşü sayesinde ilerleme kaydedebilmesine imkan var.

Noel'in saha görüşüyle ilgili bir sekans. Dışarıda topu aldı. Dribblingi kesmiyor. Etrafında doğru seçenekleri arıyor. Kendisini savunan David Lee aşağıda, Okafor'u savunan Sullinger'a yakın olmaya ve boyalı alanı korumaya çalışıyor. Okafor bu ikili arasında tost olduğu için onu pek göremiyoruz.

Noel'in şutu yok. Dribbling üzerinden gelip atması falan zaten Allah muhafaza... O yüzden çembere hiç bakmıyor. Hücumu okumaya devam ediyor.

Sol blockta Hollis Thompson, Jae Crowder'a perdeleme yaparak JaKarr Sampson'un boyalı alana cut edebilmesine olanak tanıyor. Avery Bradley switch yapmayı unutunca Sampson rahat bir şekilde içeriye cut ediyor ve etrafı okuma çabasındaki Nerlens Noel onu görüp topu içeri indiriyor. Sampson bu sayede kolay bir turnike buluyor.

Aynı maçtan bir örnek daha var...

Gazetelerin eskiden verdiği mega kuponlar gibi: Bir değil, iki değil, tam üç müdafacı...

Noel üçlü sıkıştırmaya maruz kalıyor. Herhangi bir pivot orada en güvenli şeyi yaparak topu tepeye çıkarabilir (kadraja girmekte olan Okafor'u görebilirsiniz).

Ama Noel daha keskin bir görüşle oyunun yönünü değiştiriyor ve sağ dibe doğru hareket etmekte olan TJ McConnell'ı buluyor. Evan Turner o bölgedeki üç adamı tek başına savunmak zorunda kaldığı için onu ne kadar hareket ettirirlerse o kadar rahat çalışma alanı bulacaklar. Eski bir Arizona Wildcat olan McConnell'ın ekstra pasıyla da Sixers bomboş bir üçlük bulacak bu hücumda.

NCAA'de son birkaç sezondur en sevdiğim basketbolu oynayan takımlardan biri olan Arizona'nın oyun kurucusuydu TJ McConnell. Çok iyi bir pasör, pozisyonuna göre oldukça güçlü ve muazzam bir motoru var. NBA'de pek tutunamayabileceğini düşünüyorum ve birkaç yıldır onu Efes için kovalıyordum aslında ama hiç fena başlamadı NBA'e. Gerçek basketbolculara ihtiyaç duyan bir takımda kendine gelen şansı iyi kullanır umarım.

Philadelphia çok çok yavaş da olsa hayat belirtileri göstermeye ve izlenebilir bir hale gelmeye başladı. Bu yıl da çok maç kaybedecekleri kesin ama küçük de olsa ileri birkaç adım attıklarına şüphe yok. Okafor - Noel ikilisini birlikte kullanma konusuna değindim ama Joel Embiid konusuna hiç girmedim fark ettiğiniz gibi. Embiid de son derece yetenekli bir oyuncu. İzlerken mest olduğunuz pivotlardan. Ama önce şu uzunların baş belası olan ayak sakatlığını atlatıp parkeye bir çıksın da, Sixers'ın üç yetenekli pivotunu nasıl kullanacağı başka zamanın konusu.

Brett Brown da "En büyük derdim keşke bu olsa" diyordur zaten.


Bu Yılki League Pass Takımınız?

Stan Van Gundy'i günümüzdeki dominant tarz olan 4 kısalı beşlerin öncüsü olduğu için ve oynattığı basketbol her zaman keyif verici olduğu için seversiniz. SVG, Orlando'da Dwight Howard etrafında kurduğu yapının bir replikasını Detroit'te de kuruyor. Çünkü inandığı, başarılı olacağını düşündüğü oyun tarzı bu. 

Ve hey, elinde Andre Drummond diye bir canavar var!

Stan Van Gundy Pistons'ta basketbolla ilgili tüm kararlarda tek yetkili olarak göreve başladığından beri tüm demeçlerinde ve tüm hamlelerinde Andre Drummond'da yeni Dwight Howard'ını yaratmaya çalışacağını ve etrafını Magic günlerinde olduğu gibi şutörlerle donatacağını görüyoruz. Hatta SVG'den önce maç başına ortalama 19 üç sayılık atış kullanan Pistons, bu rakamı geçtiğimiz sezon 25'e yükseltmişti.

Bu yapılanma, devam etmekte olan bir süreç ve kurallardaki kısıtlamalar nedeniyle kafanızdaki yapıyı geceden gündüze oluşturamıyorsunuz. Kaldı ki Drummond yanında Gregg Monroe gibi sahayı açamayan konvensiyonel bir uzunla geçen ilk yılın ardından SVG istediği yapıyı daha ancak oturtuyor (Arada Josh Smith'in şutlanışı da var). Bu sene Ersan İlyasova'nın takıma eklenişi tipik bir SVG oyun anlayışı ürünü. Ayrıca ilk beşin bir diğer parçası olan Marcus Morris de kısa beşlerde dört numaraya kayıp yakında kendisinden çok bahsedeceğimiz çaylak Stanley "Stanimal" Johnson ile beraber oynayabilecek bir oyuncu.

Sezon başında yukarıdaki görselde görebileceğiniz türden spacing hataları yapabiliyor Detroit. Zamanla bu gibi durumlar en aza inecek.

Şimdi önlerinde iki önemli konu var. 

Birincisi Brandon Jennings'in sakatlıktan dönüşü sonrası nasıl bir rotasyon kullanacakları. Yazın Reggie Jackson'a max kontrat vererek bir anlamda bu takımın core'unun Jackson ve Drummond olacağını gösterdiler. Jennings bu yıl kontrat sezonunda ve düşürülmüş bir rolü kabul edip etmeyeceğini göreceğiz. Ancak ritmini bulana kadar oynatıp, Şubat deadline'ı öncesi onu takas etmeleri sürpriz olmayacak.

İkinci konu ise Andre Drummond'un gelişimi.

Fundamentalı zayıf uzunların hücum özelliklerinin yavaş geliştiği bir sır değil. Drummond geçtiğimiz yıl post-up oyununda umut verici bir ilerleme kaydetmeye başlamıştı. Fakat daha kat etmesi gerek çok mesafe var.

Hala şuna benzer hareketler görebiliyoruz:


Drummond'un henüz 22 yaşında olduğunu unutmamalı. Lige geldiğinden bu yana serbest atışlar dışında pek çok alanda gelişim gösterdi. (Gerçi bu sezon ilk üç maç itibarıyla çizgiden yüzde 58 ile oynuyor. Kariyerinde daha önce yüzde 42'ye ulaşamamıştı). Her iki pota altında da bir canavara dönüşme yolunda ilerliyor. Bir 5 numara için boyu biraz kısa olsa da kuvveti ve patlayıcılığıyla rakip uzunları pota dibinde bully edebiliyor.

Hem her an şunları yapabilecek bir oyuncudan bahsediyoruz.




Superman diyemem ama Supermanesque işler yapabiliyor.

Biri yaptığında okumaktan çok keyif aldığım ve benim de yapmayı sevdiğim bir şeyle devam edeceğim. Bill Simmons ve Zach Lowe'un cephanesinden.

Player A ve Player B diyeceğimiz iki oyuncumuz olsun ve onların istatistiklerini kıyaslayalım.

Player A: 37 dakika, %60 FG, 17.6 sayı, 12.3 ribaunt, 1.9 blok
Player B: 30 dakika, %51 FG, 13.8 sayı, 13.5 ribaunt, 1.9 blok

Player A'i muhtemelen tahmin ettiniz. Kendisi Dwight Howard. Ancak rakamlar 21 yaşındayken geçirdiği sezondan. Player B de Andre Drummond'un geçen seneki istatistikleri, yani 21 yaşındayken.

Dwight Howard bir yıl sonra yine aynı süreleri alarak 20.7 - 14.2 - 2.1 gibi muazzam bir sezon geçirmişti. Drummond ise bu sezon 37 dakikada (aralarındaki 7 dakikalık fark kapanmış oluyor böylece) 18.7 - 16.3 - 2.0 gibi rakamlar yakaladı şu ana kadar.

Drummond'ın Dwight Howard'ın prime'ındaki gibi göz alıcı fiziksel yetileri olmasa da, işlenmekte olan yeteneği ve rakamları ondan aşağı kalır gibi durmuyor. Stan Van Gundy onun ham yeteneklerini sıkıp, suyunu çıkarmaya devam edecek.

Detroit sezona 3-0 ile başladı. Atlanta ve Chicago gibi playoff takımlarını ve bu yıl Batı'da ilk 8'i zorlaması muhtemel Utah'ı yendiler. Bu henüz önemli bir şey ifade etmiyor. Pistons bu yıl ligin altını üstüne getirmeyecek. Ancak sezonun ilk akşamından beri ben de dahil birçoğumuzun radarındalar. 

Eğer random bir şekilde onları izlemeye başlayıp "Vay be, adamlar hiç fena başlangıç yapmadı ha" diyorsanız zamanınızı onlara ayırmaya muhtemelen devam edeceksiniz. Ancak 3-0'lık dikkat çekici başlangıçları sonrası radarınıza girmeye başladıysalar, akşam kim oynuyor diye maçlara baktığınızda Detorit'i de izlenecek takımlarınız arasına almanız hiç fena olmayacaktır.

Hiç yorum yok: