Antik Mega Yapılar


Phil Jackson'un ayrılışından beri ciddi bir kimlik bunalımı yaşayan Los Angeles Lakers, içine düştüğü karanlık ve derin çukurdan çıkmakta ciddi sıkıntı yaşıyor. Organizasyonun yüzü ve lig tarihinin en büyük oyuncularından biri olan Kobe Bryant görkemli kariyerinin sonuna gelirken, Lakers, plansız hareket etmenin ve front office'te doğru basketbol akıllarına sahip olmamanın sonuçlarıyla yüzleşiyor.

Yıllardır tüm planlarını ve kontrat bitişlerini kendisine göre ayarladıkları 2014 FA piyasasından hiçbir parça kapamamış olmaları sonrası yaptıklarıyla, takımın yönetilişindeki tuhaflık daha da ortaya çıktı. Lakers'ın bir planı yok ve serbest kalan iyi bir oyuncuyla sözleşme imzalayana dek birer yıllık "kiralık" takımlarla yola devam edecek gibi duruyorlar. Bu yaz Carmelo ve LeBron'un ciddiye alıp değerlendireceği bir seçenek bile olmadılar (Carmelo için bir süre Lakers'ı düşündüğü söylense de Knicks ile imzaladıktan sonra başından beri Bulls ile Knicks arasında gidip geldiğini söyledi). Aslında Lakers için işin en tehlikeli boyutu bu. Kadrolarının çok kötü olmasından ya da ilerleyen yıllarda ilk tur seçme haklarının ipotekli olmasından ziyade, artık eski çekiciliklerini kaybetmiş olmaları yaşadıkları en büyük zorluk. Adeta bir kimlik krizindeler ve konumlamalarını baştan oluşturmaları gereken bir noktadalar. Aynı sorunu Formula 1'de Ferrari yaşıyor.

Bu yaz onlar için büyük bir sınav ve önemli bir dönüm noktası olabilirdi. Kobe'ye kariyerinin son iki sezonunda bir şampiyonluk veremeyeceklerini kabul edip, her şeye sil baştan başlamak ve hatta kendi Brad Stevens'larını, David Blatt'lerini arama yoluna gidebilirlerdi. Diğer bir seçenek olarak ise, yeniden yapılanmadan, ne alacaklarına emin oldukları (ne çok, ne az) eski kafalı bir coach bulup, yapabilecekleri en iyi (ki buradaki en iyi bile hayli vasat) hamleleri yapıp, yakın gelecekte çok kötü olmak yerine sadece kötü olmak pahasına uzun vadeyi çöpe atabilirlerdi.

Onlar ikinciyi seçti.

Byron Scott pek azımızın iyi olduğunu iddia edebileceği bir coach. Jason Kidd'in sürüklediği Nets ile art arda iki NBA finali oynadı. Chris Paul ile Hornets'te heyecanlı sezonlar geçirdi. LeBron sonrası hayalet kasabaya dönmüş Cavs ile epey kötü dönemler yaşadı. Ancak hiçbir zaman özel bir coach olduğunu düşünmemizi sağlamadı. Bu arada adamda değişik bir şans var. 3 takımında da ikinci sezonlarda eline enfes point-guard'lar geldi: Kidd, Paul, Irving. Aynı şansın tekrar etmesini diliyor olduğuna şüphe yok.

Sorun şu ki; Byron çoğunlukla takımını yukarı çıkaran adam olmadı. Yıldızları onu ne kadar götürebildiyse o kadar ilerledi. Kobe'nin söylediklerinin aksine gençlerle iyi iş çıkaran, onlara sınıf atlatan bir coach görüntüsünden ziyade, ne alacağını bildiği veteranlarla iyi işler çıkaran garantici bir coacha daha çok benziyordu. Lakers'ın onu tercih ederken sunduğu kafa yapısıyla epey örtüşüyorlar, değil mi?

Lakers, Kobe'ye verdiği devasa extension ile hareket alanını zaten kendi kendine kısıtlamıştı. Ayrıca gelecek yılki ilk tur seçme hakları Suns'a (ilk 5 sıra korumalı), 2017'deki ise Magic'e gidiyor. Bu iki borç Steve Nash ve Dwight Howard hamlelerinden kalma. Fazlasıyla kalp kırıcı.

Şimdi görünen o ki Lakers kısa vadeli planlar yapmaya ve her yaz o pazarın en iyi FA'lerini kovalamaya devam edecek. Bu düzensiz düzen içinde gelecek adına parçalar eklemek isteyen Mitch Kupchak, Jeremy Lin'in kontratından kurtulmak isteyen Rockets'a bir ilk tur seçme hakkı karşılığında bu iyiliği yapmış oldu. FA piyasasından eli boş dönmek yerine, kontratı gelecek yaz biten bir Jeremy Lin ve bir adet ilk tur seçme hakkı aldı. Playoff yapamayacak kadar kötü, ilk beş sıra dışında bir yerden seçme hakkı elde edip o hakkı Suns'a kaptıracak kadar iyi olmak için enfes bir hamle!

Nick Young'a verdikleri 4 senelik saçma sapan kontratın dışında geçen seneki takımdan Jordan Hill, Wesley Johnson ve Xavier Henry'i birer yıllık (Hill için takım opsiyonları var) kontratlarla takımda tuttular. Ryan Kelly ile düşük bir miktar karşılığında uzattılar. Ed Davis ile minimum kontrat imzaladılar. Ve anlamsız bir şekilde, amnesty edilen Carlos Boozer'a en yüksek teklifi yaparak takıma kattılar.

Draftın 7. sırasından Kentucky forveti Julius Randle'ı seçtiler.

Ve tabii unutmadan; sevgili Steve Nash hala ligde ve Lakers forması giyiyor... En azından evde, dolabında birkaç adet forma asılıdır. Efsane maalesef ligdeki son sezonunu oynayacak.

Çok kötü olmaya karşı direnen ancak en iyi gününde vasatın üstü olabilecek bir yapı var elde.

NBA'deki düzenin ve kuralların olduğu bir yapıda yukarı sıçramanın en iyi yolu dibe vurmak. Vasat olursanız hep vasat kalırsınız.

Hadi şimdi biraz da parkeye inelim...

Temmuz sonu itibariyle Lakers kadrosu:

Guardlar: Kobe Bryant, Jeremy Lin, Steve Nash, Xavier Henry, Jordan Clarkson

Forvetler: Julius Randle, Wes Johnson, Nick Young, Ed Davis

Pivotlar: Jordan Hill (aslında kendisi bir forvet), Robert Sacre

Geçen yılki takımın mantık dışı sakatlık serilerini yaşamasa biraz (çok az) daha iyi olabileceğini unutmayın. Bu takıma da o bağlamda bakacağım. Bu arada; Lakers trainer'ı Gary Vitti kulüpte ve ligde artık efsaneleşmiş bir isim. Ancak son iki yılda o kadar çok kas sakatlığı yaşandı ki, artık bazı yöntemlerini değiştirmesi gerekiyor olabilir. Ya da bu sakatlıklar gerçekten tesadüftür. Bilemiyorum.

2014 draftı son yıllarda gördüğümüz en derin sınıfa sahipti. Joel Embiid, Andrew Wiggins ve Jabari Parker saf yetenek olarak grubun geri kalanından ayrılsa da, 8-10 tane daha kaliteli oyuncu bulmak mümkündü. Lakers tercihini Julius Randle'dan yana kullandı. Ben aslında onlar için Marcus Smart'ı istiyordum. Çünkü Kobe'nin artık savunmadan enerjisini iyice çekeceğini varsayarsak, back-court'ta Smart gibi bir canavar epey iş yapardı. Ayrıca hücum yetenekleri çok keskin bir oyuncu olmayan Smart, liderlik etmek için topun elinde sürekli olmasına ihtiyac duymuyor. Kobe için harika bir tamamlayıcı olabilirdi. Celtics iyi bir oyuncu seçti.

Ancak Julius Randle da hayli iyi bir oyuncu. Belki bir Zach Randolph olmayabilir ama en kötü senaryoda bile önemli bir oyuncu olacağı aşikar. Wildcats ile tek sezonunda 15 sayı ve 10.4 ribaund ortalamaları tutturdu ve sezonun en fazla double-double yapan oyuncusu oldu. Bir NBA power forveti için biraz kısa olsa da 114 kiloluk gövdesiyle tam bir canavar ve fiziksel temasa bayılıyor. Daha 19 yaşında olduğunu unutmayın, ileride çok korkutucu bir adam olacak. Yaz liginde karşılaştığı rakiplerinden bir tanesi Randle için tren benzetmesi yapmıştı.

Randle tam anlamıyla eski tip bir power forvet. Çok atletik değil. Ancak gücüyle rakiplerini maç boyunca dövmekten keyif alan bir oyunu var. Sırtı dönük hücumu kuvvetli ve muazzam motorunu gücüyle birleştirince ortaya çok iyi bir ribauntçu çıkıyor.

Ama tabii ki oyununda her 19 yaşındaki oyuncu gibi eksikler ve geliştirmesi gereken yönler var.

Randle için geleneksel bir power forvet derken şunu da belirtmem lazım ki kendisi bir stretch 4 değil. Günümüz 4 numaraları için şut ve oyunu dışarıdan yönlendirebilmek en hayati özelliklerdendir ama Julius Randle dış şut konusunda sınıfta kalıyor. Kentucky'de oynadığı 40 maçta sadece 18 üç sayılık atış denedi ve bunlardan yalnızca 3 tanesinde isabet bulabildi. Şut Randle'ın kesinlikle güçlü yönlerinden biri değil.

Ancak Randle yayın gerisinde zaman geçirmeyi ve çalışmayı oldukça seviyor. Sezon boyunca ribaundu aldıktan sonra rakip alana dribblingle geçeceği pek çok sekans göreceğiz. Hatta bunların önemli bir bölümünde çembere drive ediyor da olacak. Topla dışarıda bu kadar vakit geçiren bir oyuncunun dış şutları bu kadar az denemesi aslında oyununun olgunluğunu gösteriyor. Julius Randle güçlü ve zayıf yönlerini gayet iyi bildiği için yapamayacağını bildiği şeyleri gereksizce zorlamıyor.

Yukarıdaki görselde sezonun önemli maçlarından birindeyiz. Kentucky ile Michigan State oynuyor. Julius Randle tepede topu almış. Karşısında Adreian Payne var. Bu arada kendisi artık bir Atlanta Hawk.


Julius Randle çembere drive etmeye çalışıyor. Payne'i geçmesi olası. Ancak sol forvette gördüğünüz James Young'ı savunan Gary Harris, Randle'ın drive'ına yardıma geliyor. Sahayı iyi okuyan ve top hakimiyetini kaybetmeyen Randle, boş pozisyondaki Young'ı besliyor ve Kentucky boş bir üçlük buluyor.

Bu, çok basit ve önemsiz bir özellik gibi duruyor. Aynı şeyi takımın ikinci tur draft seçimi guard Jordan Clarkson yaptığında burada kendisine yer veriyor olmayacağım. Ama bir uzunun bu tür özellikler göstermesi her zaman kayda değer bir durumdur. Hele ki 115 kg civarında bir cüssesi varsa.

Juliıs Randle, geçtiğimiz sezon Kentucky'nin en fazla asist yapan dördüncü oyuncusu ve en fazla asist yapan uzunuydu. Kendisi sahada olan bitene oldukça hakim ve oyunu yaşının ötesinde bir olgunluğa sahip.

Fakat tuhaf jump shot'ını geliştirmek için oldukça çalışması gerekiyor. Mevcut stiliyle iyi bir isabet oranı yakalaması zor. Bu yüzden Lakers staffı, Randle'ın şut mekaniği üzerine zaman harcamalı gelecek sezonlarda.

Julius Randle'ın şutu olan bir dört numaraya kıyasla nasıl bir iş çıkardığını görmek ve durumu daha iyi anlamak için iki görselimiz var:


Tablo bize Atlanta'nın ne kadar doğru bir oyuncu seçtiğini çok net bir şekilde gösteriyor. Payne, Mike Budenholzer'ın spacing ve dış şut merkezli düzeninde lige muhtemelen iyi bir giriş yapacak. Ancak aralarında üç buçuk yaş olduğunu ve Payne'in kolejdeki ilk iki sezonunda neredeyse üç sayı denemediğini de hatırlamakta fayda var. Randle bu alanda kendini geliştirebilir. Ancak işi kolay değil.

Julius Randle'ın oyunundaki en görkemli özelliklerden bir tanesi post-up oyunu. Muazzam ayak koordinasyonu ve müthiş bir sabrı var. Her pozisyonda en iyi atışı bulabilmek için oldukça iyi çalışıyor ve genelde doğru şutu buluyor.


Videoda da görebileceğiniz gibi gerçekten çok güçlü bir pota altı oyununa sahip. Ayak hareketlerini uzun zamandır pek çok oyuncuda görmemiştik. Kendisi bizi 90'lara götürecek bir bakıma.

Ancak NBA'de başarılı olamayacağını düşünenler de yok değil. Boyu kısa olduğu için rakip savunmacıların uzun kollarıyla pek çok atışını bozacağını düşünenler var. NCAA seviyesinde üstün fiziğiyle pota altını kısa olmasına rağmen domine edebiliyordu. Ancak NBA'de o fiziğe gelmesi için önünde biraz zaman var. Ve evet, uzun savunmacılar, yükseğe çıkan kollar Randle'ın pek çok atışını bozacak.

Kendisi temas alma konusunda oldukça başarılı. Şaşırtıcı bir şekilde temastan sonra üst gövdesi sanki hiçbir şeye değmemişçesine düzgün ve dengeli kalıyor. Ancak Randle buna rağmen elit bir bitirici değil. Zaman zaman çok iyi seriler yakalasa da bazen atışları tuhaf yerlere gidebiliyor. Bu bitirişler tamamen parmak ucu hassasiyetine bağlı olduğu için nasıl geliştirecek bilmiyorum. Üstelik ilk sezonlarında temaslardan sonra vücut dengesini kolejdeki kadar iyi koruyamayabilir. Ama ayak oyunlarını izlemek bazen bale izlemek kadar estetik olabiliyor.

Randle üst düzey bir takım savunmacısı değil. Bu konuda mesafe kat etmesi lazım. Ancak gücüyle rakiplerine bully edebiliyor ve onları çemberden uzaklaştırabiliyor.


Videolar niye kalitesiz oldu bilmiyorum. Yüklemeden önceki halleri çok iyiydi. Ama sitede bozuluyor. Çözüm konusunda yardımcı olabilen olursa çok makbule geçer.

Bu da aynı şekilde NBA'deki ilk yıllarında zorlanacağı şeylerden bir tanesi. Çünkü epey güçlü oyuncularla karşılaşıyor olacak.

İşin savunma patterni ve yardım kısmında alması gereken epey yol var Randle'ın. Ancak fiziğinden bekleyeceğinizden daha çabuk olan ayakları ve hareketliliği sayesinde "öğrenebilir" bir seviyede. Lakers, Byron Scott ile anlaşırken takıma savunma kültürü empoze edeceği inancı kafalarındaki ana motivlerden bir tanesiydi. Scott'un bu alanda neler yapabileceğini göreceğiz.

Julius Randle zaman içinde tam bir canavar olacak. Gücünü müthiş motorunun getirdiği enerji ve hareketlilikle birleştirdiği zamansa hayli önemli bir faktör olacak. Bu esnada şutuna biraz kafa yorması da lazım. Kendisinin bir süper yıldız olduğunu görmeyeceğiz. Ama pek çok coachun sahip olmak isteyeceği önemli bir oyuncu haline gelmesi büyü bir olasılık.

Lakers'ın pota altı rotasyonunu oluşturmak için yaptığı diğer adımlar, genel resme baktığımızda çarpık bir tablo çıkarıyor ortaya. Neredeyse her takas senaryosunda adı geçen ve yıllardır her an ayrılabilecekmiş gibi yaşayan Pau Gasol artık yok. Gasol'un yetenekleri ciddi bir şekilde aşınsa da ligin en zeki ve yetenekli uzunlarından bir tanesiydi. Ancak orada artık Carlos Boozer var. Bu yola neden girdiklerini anlamak, son yıllardaki diğer pek çok hareketlerini anlamak gibi oldukça güç. Yaptıkları Ed Davis hamlesiyle birlikte Julius Randle'ın gelişimi için ihtiyaç duyacağı süreden biraz kısmış olacaklar. Jordan Hill yıllık $9 milyonluk şaka gibi bir kontratla takımda kaldı. Ryan Kelly ile de uzattılar. Chirs Kaman ise MDA'in yarattığı depresyon sonrası kendine daha iyi bir takım buldu.

4-5 rotasyonu biraz değişik. Çok fazla süre almasını beklemediğimiz Ryan Kelly dışında sahayı açan bir tane bile uzun yok takımda. Ve tek gerçek pivotları Robert Sacre. Çember savunabilecek hiçbir oyuncuları yok.

Byron Scott basın toplantısında takıma savunma geleneği yerleştirmekten bahsetti. İyi bir savunma için ilk iki madde (pek çok element var gerçi ama) şunlardır: 1- Dışarıda baskı 2- Çemberi savunmak. Lakers ikisini de yapabilecek bir durumda değil.

Carlos Boozer, yerden yere vurulduğu sezonlardan sonra çok hırslı olduğunu söylüyor. Bu gazın ne kadar süreceğini göreceğiz ama ben pre-season'a biter diyorum. Kendisi aslında görece genç. Yeni sezonda 33 yaşında olacak. Ama kariyerinin en iyi sezonunu (21.1 sayı, 10.4 rb, 2.9 as, %55 FG) geçirdiği 26 yaşından beri rakamları ve sahadaki etkisi sürekli düşüyor. Bir zamanlar pota dibinde ligin en iyi bitiricilerinden biriydi ama o günlerin artık çok uzağında.

Boozer fiziksel olarak çok güçlü bir oyuncu ama gençliğinden beri vücut vücuda teması çok az yapıyor. İyi bir bire bir savunmacı değil. Çok çok kötü bir yardım savunmacısı. Sanırım Bleacher Report'ta şöyle bir şey okumuştum: "Boozer'dan yeni sezonda biraz sayı, birkaç ribaunt ve savunmada kaçırdığı pek çok rotasyon göreceğiz".

Geçtiğimiz sezon Boozer sahadayken Chicago 100 hücum başına 97.7 sayı üretirken, kenara geldiğinde bu rakam 102'nin üzerine çıkıyordu. Aynı şekilde savunmada Boozer ile 99.2 sayı yerlerken, Boozer kenarda olduğunda bu sayı 96'ya iniyordu.

Lakers, geçtiğimiz sezon ligin en kötü üçüncü savunmasına ve uzak ara en kötü çember savunmasına sahipti. Sezonu, pota dibinden en çok baskete izin veren takım olarak bitirdiler. İyi bir çember savunmacısı ya da blokçu olmasa da uzunluğuyla pozisyonları bozabilen Gasol artık yok ve bu yıl takıma dahil olan uzunlar; Randle, Boozer ve Davis bu konuda herhangi bir umut sunmuyor. Boozer'ın bu işlerden hiç anlamıyor oluşunu da Ed Davis için iyi bir çember savunmacısı demesinden anlıyoruz.

Carlos Boozer eski günlerinden çok uzak olsa da, hala vasatın üzerinde bir post-up oyununa sahip. Fakat en sevdiği yer olan sol block, Julius Randle'ın da favori noktalarından. Jeremy Lin'in en isabetli üç sayı attığı yer sol dip ve sakatlık dönüşü bol bol post-up oynaması beklenen Kobe'nin bu oyunlarda tercih ettiği yer yine sol block. Lakers'ta herkesin sevdiği yerde oynamasına izin verseler insanlık tarihinin en kötü spacing'i oluşur!

Boozer sahanın hiçbir bölgesinde lig ortalamasının üzerinde değil
Tüm bunları en iyi şekilde kurgulayıp, eldeki malzemeden optimum performansı çıkarma işi Byron Scott'a düşecek. Scott, basın toplantısında Jeremy Lin'in oyununu ne kadar beğendiğinden bahsetti. Onun penetrelerini, topu açık sahaya çıkarıp tempoyu kontrol edebiliyor oluşunu övdü.

Jeremy Lin oyundaki en iyi fundamentala sahip kısalardan biri değil. Bu yüzden müthiş bir handle'ı yok ve atletik savunmacılara karşı (ki ligin büyük bir bölümü demek oluyor bu grup) zorlanıyor. Ama çocuk çembere gitme konusunda gerçekten başarılı. Geçtiğimiz sezon aldığı sürede yaptığı drive'lar 48 dakikaya oranlandığında ligin en fazla penetre yapan 16. oyuncusuydu Jeremy Lin. Takımda Kobe dışında çembere gidebilen oyuncu olmadığını düşünürsek Lin bu alanda iyi bir eklenti olarak görünüyor. Lin, drive'ları üzerinden yüzde 58 ile şut atıyor ki bu gerçekten oldukça iyi bir oran. Dribbling ya da drive üzerinden şut atmak hiç öyle görünmese de oyundaki en zor işlerden biridir. Steph Curry'nin drive'larını yüzde 42, Manu Ginobili'nin ise yüzde 48 ile bitirdiğini göz önüne alırsak sanırım Lin'in başarısı daha iyi anlaşılıyor.

Lakers, iki yıl önce Steve Nash'i alıp, sezonun henüz başlarında Mike Brown'u kovmasını takiben Mike D'Antoni'yi aldıktan sonra iyi bir PnR takımı olmak istiyor gibi görünüyordu. Ancak işler bir türlü beklendiği gibi gitmedi. İkili oyunlar, modern hücum düzenlerinde önemli bir yer tutuyor. Geçtiğimiz sezonun en iyi hücumuna sahip dört takımı; Spurs, Heat, Clippers, Rockets, ikili oyunları ve devamında oluşabilecek çeşitliliği en iyi uygulayan takımlardandı.

Jeremy Lin, Lakers'a çembere gidebilme dışında ikili oyunlarda da çeşitlilik sunuyor.


Görsel, Jeremy Lin'in hücum alanını okumakta hayli iyi oluşunun kanıtlarından biri. Terrence Jones ile bir pick-and-roll oynuyorlar. Jones devrilirken üç Sixers savunmacısı Lin'in penetre yolu ve Jones'un çembere inişine odaklanmış durumda. Lin ise savunmanın tamamen göz ardı ettiği, ters forvette bekleyen Jordan Hamilton'u görüyor ve üç sayı geliyor.

Jeremy Lin'i kısıtlı bir oyuncu yapan ana özellik ise hiç kuşkusuz oyununun an ve pozisyon üzerinden şekillenen bir etkiye sahip olması. Yani topu eline alıp oyunu forse edebilen ve tüm takımı lead edebilen bir oyun kurucu değil. Zaten Kobe gibi topu daima domine eden bir SG yanında o tür bir oyun kurucuya ihtiyaç yok. Ben bu sebeple Lakers'ın kısa vadeyi düşünüyor olması halinde draftta seçebileceği en uygun oyuncunun yazının başlarında da kısaca bahsettiğim gibi Marcus Smart olduğunu düşünüyordum. Smart kötü şutu olan, ancak liderlik etmek için topa elinde her an ihtiyaç duymayan bir PG. En önemlisi ise muazzam bir motoru ve canavar gibi vücudu olan bir savaşçı. Kobe'nin savunma defolarını Smart ile iyi kapatabilirdi Lakers. Ancak Marcus Smart'ı onlardan bir sıra önce Celtics seçti. Lakers ise baştan beri sürekli Julius Randle'a olan ilgisini belirtiyordu ve front-office elemanları Celtics'in seçiminin ardından Randle'ın kendilerine kalmasına hayli sevinmiş göründü.

Lakers'ın bir lottery takımı olmasına isyan edebilecek tek bir oyuncu var kadrolarında: Kobe Bryant. 34 yaşında aşil tendonunu kopardı ve 35 yaşında dizinde küçük bir kırık yaşadı. Bu tür pis sakatlıkları yaşamak için hiç iyi yaşlar değil. Onun nasıl döneceği takımın nasıl bir karaktere sahip olacağının yegane göstergesi olacak. Yoksa Byron Scott ve savunma kültürü, Julius Randle, Jeremy Lin... Hepsi önemsiz ayrıntılar.

Kara Mamba harika yaşlandı gerçekten. Yarı ölümlü bedeni gerilemeye başladığında oyununu zirvede tutmak için doğru ayarlamaları yapabildi. Harika bir orta mesafeci haline gelişinden, repertuvarına sırtı dönük hücum eklemeye kadar pek çok silah edindi.

Kobe ile ilgili üstad Bill Simmons playbook'una başvuracağım.

Kobe 30 yrs: 26.8 ppg, 5.2 rpg, 4.9 apg, 46-35-85%, 6.9 FTA, 24.5 PER
Kobe 31 yrs: 27.0 ppg, 5.4 rpg, 5.0 apg, 45-33-81%, 7.4 FTA, 21.9 PER
Kobe 32 yrs: 25.3 ppg, 5.1 rpg, 4.7 apg, 45-32-83%, 7.1 FTA, 23.9 PER
Kobe 33 yrs: 27.9 ppg, 5.4 rpg, 4.6 apg, 43-30-85%, 6.6 FTA, 21.9 PER
Kobe 34 yrs: 27.3 ppg, 5.6 rpg, 6.0 apg, 46-32-84%, 6.7 FTA, 23.1 PER

Yukarıdaki tablo Kobe'nin 30 yaşına geldikten sonra nasıl rakamlar yakaladığını gösteriyor. Geçen sezonu kasten almadım, zira sağlıklı bir veri sunmuyor bize.

Kobe bu müthiş rakamları tuttururken en önemli ayarlamalarından birini enerjisi üzerinde yaptı. Savunmaya harcadığı enerjiyi kısarak, gücünü hücum için sakladı. Bunu her yıl artan bir ivmeyle yaptı. Önce her sezon seçildiği savunma beşi otoritelerin zeka seviyelerini sorgulamamıza sebep oldu. Sonra o beşe seçilmemeye başladı ve nihayetinde savunma kusurları herkesin yakaladığı bir durum haline gelmeye ve detay olmaktan uzaklaşmaya başladı.

Kobe ve stratosfere sığmayan egosunun sakatlık dönüşü iyi rakamlar yakalamak isteyeceğine kimsenin şüphesi yok. Ancak yıkıcı iki sakatlık geçirdikten sonra, 36 yaşında savunmadan daha da kısması hiçbirimizi şaşırtmayacak.

Lin ile oluşturacağı back-court ikilisi, ligde çok az oyuncunun karşısında kalabilecek bir guard ikilisi olacak gibi duruyor. Lakers'ın çember savunamayan uzunlarını da tabloya ekleyince geçen sezonun en kötü üçüncü savunmasının bu yıl elit bir hale bürünmesini beklemek ciddi bir hayalcilik olur. Geçen sezon çok olmasa da atan ama çok yiyen bir takımdı Lakers. Zaman zaman da olsa heyecan verebiliyordu. Bu yılsa muhtemelen yavaş oynayan, sıkıcı, iyimser bir tahminle geçen senekinden biraz daha az yiyecek bir Lakers izlememiz olası. Gary Vitti ve ekibinin şansı yaver gider ve son iki sezondaki trajik sakatlıklardan uzak kalabilirlerse muhtemelen playoff yarışının dışında, fakat lottery'de en iyi kombinasyona sahip olmanın uzağında olacaklar.

Ligde pek çok takım analitik düşünen ve istatistiği bir bilim olarak görn coachlarla iyi işler yapmaya başladı. Hawks, Gregg Popovich'in 17 yıl asistanlığını yapan Mike Budenholzer ile yenilikçi ve oldukça keyifli bir yapı kurdu. Bobcats/Hornets, Steve Clifford'u Lakers benchinden alıp sınırlı kadrosuna rağmen ligin heyecanlı takımlarından biri oldu. Celtics, şu iğrenç yapı içinde Butler'da efsaneleşen Brad Stevens ile gelecek için umutlu olabiliyor. Cavs, Dünya'nın en iyi oyuncusuyla şampiyon olmak için uğraşırken, NBA için kapalı kutu olsa da bizler için Dünya'nın en iyi coachlarından biri olan David Blatt ile çalışıyor olacak.

Lakers ise bu tür bir yenilik peşinde koşabileceği bir yazda, işini iyi yapan, süperstarı tarafından saygı gören, ama tavanı yukarıdaki isimlerin potansiyeli karşısında oldukça alçak bir coach ile çalışma yoluna gitti.

Bir dönemin mega yapısı, Clippers'ın gölgesinden bir süre daha kurtulamayacak gibi duruyor.