Serinin ikinci maçı da ilki kadar büyük bir heyecana sahne oldu. Maç boyu tanık olduğumuz senaryo ilk maçın aşağı yukarı aynısıydı. İki takım da dönemsel patlamalarla oyunun kontrolünü eline geçirdi ama Boston, New York'un üçüncü çeyrekteki çılgın serisine cevap veremeyince geri dönüş onlar için imkansız hale geldi.
Avery Bradley, bugün açıklanan Yılın Savunmacısı ödülünde en fazla puan alan 12. oyuncuydu! Ama bu, onun harika bir savunmacı olduğu gerçeğini asla değiştirmez. JR Smith oyuna 4/4 saha içi isabetiyle başladıktan sonra kendisini Bradley savunmaya başladı ve devrenin geri kalan bölümünde Smith sadece 1/5 attı. Ama tuhaftır ki, Bradley ikinci yarıda Smith'i sadece bir pozisyonda savundu!
Kevin Garnett'in erken faul problemiyle kenara gelmesine karşın, Celtics ilk yarıda beklenenden daha iş çıkardı. Oldukça iyi bir yüzdeyle şut attılar. Savunmada vidaları iyice sıktılar ve Knicks'i sürekli el üstü, zorlama atışlara ittiler. Knicks'in klasik ISO sorunu da işin içine girince, devrenin büyük bölümünde kontrol Celtics'te kaldı.
Carmelo Anthony ilk maçın ilk yarısında eline gelen 26 topta yanılmıyorsam 3 defa pas vermişti. Tüm hücum bire birlere ve zorlamalara kalmıştı Knicks için. İkinci yarı durum biraz değişmişti. İkinci maç da tamamen klonu oldu ilkinin. Melo seride ikinci devrelerde, ilk devrelere kıyasla 17 pas daha fazla veriyor. Bu da topun dolaşması demek. Sonucu ise şu; Knicks ilk yarılar toplamında Celtics karşısında 7 sayı gerideyken, ikinci yarılar itibariyle 26 sayılık bir üstünlüğe sahip. Muazzam bir fark.
İlk yarıda işler iyi giderken -Jason Terry bile biraz kıpırdanmışken- Celtics kapıyı kapatmayı başaramadı. Zaten Doc Rivers da, "Onları nakavt edecek yumruğu atmamıza izin vermediler ve bunu çevirip o yumruğu ikinci yarıda bize attılar. Hem de pek çok defa." dedi maçtan sonra.
Mike Woodson, Knicks'e hem keyifli hem de verimli bir hücum sistemi dizayn etti. (Tepede iki perdelemeli oyunlarını bu seride nadir kullanıyor olmalarına üzülmüyor değilim) Takım, çok iyi spacing yapacak bir oyuncu grubuna sahip. Özellikle iki guardla oynadıklarında set tempoları, top dolaşımları harika bir seviyeye çıkabiliyor. Bu nedenle izolasyonları mümkün olan en düşük seviyede tutmaları lazım. İlk yarı işler kötü giderken, her zaman oynamaları gereken, onları mümkün olduğunca yukarılara taşıyacak türde hücumları çok nadir yaptılar. Ama yaptıklarında da durdurulmaları her zaman için çok zor oluyor.
Şimdi bakalım o bahsettiğüm hücum nasıl bir şeymiş...
Houston Rockets ile ilgili yazdığım Houston ve Spacing başlıklı yazıda değindiğim bir alan kullanımı sorunu vardı ya hani; işte burada yok! J.R. Smith post-up oynamaya başlıyor. Carmelo'nun şu anki konumu doğru değil ama sahayı birazdan açacak. Kidd ve özellikle Copeland doğru yerlerde. Copeland'ın dış şutunun olması, Greg Smith'in Houston'a yarattığı sorunun bir benzerine neden olmuyor Knicks'te.
Şimdi... J.R. Smith potaya yaklaşırken, Melo üç sayı çizgisinin dışına açılıyor. Martin durması gereken yerde. Her an çembere cut yapıp top isteyebilir. Bunun farkında olan Bass, onun pas açısını kapatıyor. Melo'nun savunmacısı Terry uykuya dalma aşamasında. Green ise atletizmine güvenerek Kidd'den içeriye gömülmüş.
Şu düzende oluşan pas açılarına ve alan paylaşımına bakar mısınız? J.R. Smith pozisyonu kendi oynayabilir. Carmelo'ya pas verip şut bulmasını sağlayabilir. Melo, üzerine savunma yetişirse şut atmayıp Kidd'i bulabilir. Kidd'in ihtimalleri ise, şut atmak, Martin ile ikili oynamak ve topu Copeland'a vermek. Kısacası Knicks çok iyi yayılıyor hücum alanına.
Hücum alanında oluşan şu 2-1-2'nin güzelliğine bakar mısınız? Keyiften uzun süre izleyebilirim!
Top Melo'da. Terry'nin uykusu çok derin değil ve Melo'nun üzerine koşuyor. Anthony gibi bir oyuncu şut kullanmak istemediği takdirde, üzerine ivmeyle gelen savunmacısını tek dribbling ile geçebilir. Veya çok yapmadığı ama doğru olan şeyi yapıp; topu hiç durdurmadan, Kidd'e pas verebilir. Keza öyle yapıyor.
Top Jason Kidd'de. Green, Kidd'i riske edip çok gömülmüştü. Şimdi savunma pozisyonunu toparlamaya çalışıyor. Ama Martin'den -biraz faul de olsa- çok güzel bir perdeleme. Kidd ise bomboş üçlüğü rahatlıkla gönderiyor. Kidd şut kullanmayıp topu Copeland'a indirebilir (tabii en doğru hareket olmaz), Martin ile ikili oyun oynayabilir, savunmanın ortasına doğru drive edip, üzerine inecek Bass ve Terry'nin riske ettiği pozisyonlardaki uygun adamı bulabilir. Neredeyse sınırsız seçenekleri var. Kısacası Knicks'ten çok basit ve çok güzel bir hücum.
Ama işte sorun şu ki, bu ve benzeri hücumları ilk yarıda neredeyse hiç oynamadılar. Herkesin topa en az bir defa dokunmadığı, topun sürekli dönmediği bir Knicks hücumu gerçekten olabilecek en verimli hücum değil demektir.
Celtics, coach Rivers'ın söylediği o nakavat yumruğunu ilk yarıda atamadıktan sonra, ikinci yarıda rüzagr değil; kasırga tersten esmeye başladı! Knicks çok fiziksel, çok sıkı bir savunma yaparak, Celtics'in üçüncü çeyrekteki ilk 10 şutunda sadece bir isabette tuttu. Burada, takıma şubat ayında katılan Kenyon Martin'in hakkını teslim etmek lazım. Kendisi gerçekten çok çok iyi iş çıkardı savunmada. Knicks müdafası karşısında Boston ikinci devre yüzde 19,4 ile hücum etti ki bu 15 yıldır playoff'larda yapılmamış bir şey!
Knicks üçüncü çeyrekte yukarıdaki örnektekine benzer şahane hücumlar yaptı. Top sürekli içeri-dışarı dolaştı, hücum alanının sağ ve sol kenarları arasında ısrarla ve hızla yön değiştirdi. İlk yarının son 35 saniyesinden üçüncü çeyreğin ilk dokuz dakikasına kadar geçen süreçteki Knicks serisi 27-4. Akıl alır gibi değil.
Celtics'in pili yavaş yavaş bitiyor. Rondo gibi bir saha liderinin olmaması, tuhaf tercihler yapmalarına, kırılma anlarında çabuk dağılmalarına yol açabiliyor. Son maçta da Garnett'in faul problemi nedeniyle kenarda fazla vakit geçirmesiyle şansları iyice azalmıştı.
Seri Boston'a taşınıyor. Tarihte 3-0'dan gelen bir takım olmadığını düşünürsek, üçüncü maç Celtics için her şey demek. Bu güzel seride muhteşem bir maç daha izleyeceğiz.