Hiç şüphesiz
2012 NBA Draft’ı, son yıllardaki en derin ve en kaliteli draft oldu. Bir takımı
sırtına alıp, yıllarca taşıyabilecek belki sadece bir oyuncu vardı. Ama 20’li
sıralara gelindiğinde bile önemli yetenekler bulmak halen mümkündü.
İlk sıra
seçiminde herhangi bir sürpriz olmadı. Anthony
Davis’in 2012 draftının zirvesinde yer alacağı, liseden mezun olduğu günden
beri belliydi. Davis zayıf bir hücuma sahip olsa da muhteşem bir savunmacı. Kentucky’nin
NCAA şampiyonluğunda çok büyük bir faktördü. Ibaka’dan bile daha iyi bir
blokçu. Pek çoklarına göre Kevin Garnett’in en iyi döneminden bile daha iyi bir
savunmacı olacak. Oyunu savunmasıyla domine edebilen bir isim “the Unibrow”.
|
Anthony Davis |
İlk sırada
Davis’i seçen New Orleans Hornets, 10. sıradan seçme hakkına da sahipti. Bu
haklarını da Duke guardı Austin Rivers’tan
yana kullandılar. Austin, Celtics coachu Doc Rivers’ın oğlu. Ekstra meziyetlere
sahip bir isim. Son derece iyi bir top hakimiyeti var ve çembere gitme
konusunda asla sıkıntı çekmiyor. Ama şutu oldukça istikrarsız. Potaya drive
ettiğinde yeterince iyi bir bitirici değil ve bir oyun kurucu olarak karar
mekanizmasının çok üst düzey olduğu söylenemez. Ama Rivers hakkındaki en büyük
eksi, şişkin egosu. Sezon içinde ezeli rakipleri North Carolina’ya attığı son
saniye üçlüğü sonrası çıktığı ilk maçta sahada kendisi Kobe sanırcasına
geziniyordu Rivers! Sezon başında ilk 5 sıradan gitmesine kesin gözüyle
bakılıyordu. 10. sıraya kadar gerilemesini sağlayan da “Ben sahadaki en büyük oyuncuyum” tavrı oldu. Ama yeteneklerinden
kimse şüphe edemez. Hornets, bu yaz sınırlı serbest oyuncu statüsüne sahip Eric
Gordon’u takımda tutarsa, ellerinde genç ve harika bir üçlü olacak.
İkinci sıradan
kimin seçileceği uzun süre soru işaretiydi. Pek çok kişi, Charlotte Bobcats’in
Kansas power forveti Thomas Robinson’u seçmesini beklerken, onlar Kentucky
forveti Michael Kidd-Gilchrist’i tercih
etti. MKG, yaş olarak drafttaki en küçük ikinci oyuncu. Ama müthiş bir sahi içi
lider ve daha şimdiden NBA’e hazır bir fiziği var. Çok üst düzey bir savunmacı
olduğuna şüphe yok ama lise kariyeri dahil hiçbir zaman iyi bir hücumcu olmadı.
Bobcats’in ondan verim almak için etrafına iyi bir takım kurması gerekiyor ama
önümüzdeki en az 3 yıl boyunca bu pek olası görünmüyor.
|
Dion Waiters |
Cleveland Cavaliers,
draft gecesi 2. sıraya çıkmak için çok uğraştı. Bobcats’e 4. sıra hakları ve
Anderson Varejao’yu önerdiler ama teklifleri kabul edilmedi. Amaçları Bradley Beal’ı kaçırmamak ve Kyrie
Irving gibi müthiş bir oyuncunun yanına oldukça iyi bir skorer dış adam daha
eklemekti. Beal’i 3. sıradan Washington Wizards çaldı ve aynı kombinasyonu John
Wall ile yarattı. Cavs ise Thomas Robinson’u atlayıp, 4. sıradan ciddi bir
kumar oynayarak Dion Waiters’ı
seçti. Waiters oldukça iyi bir skorer. Ama menajeri draft öncesi enteresan bir
hamle yaparak, Syracuse guardının adeta bir şehir efsanesine dönüşmesini
sağladı. Waiters hiçbir takımla ne yüz yüze herhangi bir görüşme yaptı ne de
workout’a çıktı. Bu şekilde tam bir kapalı kutu halini aldı ve hakkında
efsaneler aldı başını yürüdü. Dwyane Wade olabileceğini söyleyen de vardı,
büyük bir balon olacağını iddia eden de. Sonuçta Cavs şansını denedi ve bunun
nasıl sonuç vereceğini yeni sezonda göreceğiz.
Uzun süre
ikinci sıradan seçileceği düşünülen, ama skorer guard sevdası sebebiyle biraz
kayan Thomas Robinson, beşinci
sıradan Sacramento Kings tarafından kapıldı. DeMarcus Cousins ile kağıt
üzerinde akıl almaz işler yapma potansiyeli olan bir ikili olacaklar. Ama
çatlak Cousins, umarım kendine benzetmez Robinson’u. T-Rob, çok kısa bir süre
içerisinde annesini, büyükbabasını ve büyükannesini kaybetmiş, ondan sonra
adeta bambaşka bir oyuncuya dönüşmüştü. Eski Jayhawks forveti son derece
gururlu ve rekabetçi bir isim. NBA’de kendine özel bir ad yapacağına hiç şüphe
yok.
Lottery’ye
girmek için sezon boyunca ciddi uğraş veren Portland Trail Blazers, 6 ve 11.
sıra seçme haklarıyla, takas süresinin son gününde aniden başlattığı yeniden
yapılanmayı sağlıklı bir şekilde yürütme şansına sahipti. Fena hamleler de
yapmadılar. Altıncı sıra haklarıyla Weber State’den Damian Lillard’ı seçtiler. Lillard enteresan bir adam. Kolejde 4
yılı geride bıraktı (evet, diplomasını da aldı) ve küçük bir okulda muhteşem
istatistikler yakaladı. Hiçbir sezonu boyunca yüzde 42’lik şut yüzdesinin
altına inmedi -ki bir guard için son derece iyi bir oran- ve müthiş skorer bir
görüntü çizdi. Kendisiyle ilgili tek soru işareti, yeteneklerini NBA seviyesine
uyarlayıp uyarlayamayacağı. Portland, lottery’deki diğer hakkıyla da Illinois
Üniversitesi’nin 2.13’lük beyaz uzunu Meyers
Leonard’ı seçti. Leonard, fiziğine göre oldukça iyi bir atlet ve önemli bir
blokçu. Boyalı alanda skor yeteneği de üst düzey. Ama bire bir savunmasını
geliştirmesi ve güçlenmesi şart. Portland, iyi olma potansiyeline sahip iki
isim seçti. Ama yeni sezon başlamadan, bu ikilinin yeteneklerini parkeye ne
ölçüde yansıtabileceğini asla bilemeyeceğiz.
|
Harrison Barnes |
North Carolina
forveti Harrison Barnes, drafta
geçen yıl girseydi Kyrie Irving’in bile önünde seçilebilirdi. Ama bu sene işler
onun adına aynı şekilde gitmedi. Barnes, kendisinden beklenen gelişimi
göstermekten uzak kaldı. Ancak en büyük sorun, maç esnasında halen kaybolup
gidebiliyor olması. Bunun dışında yeteneklerinden kimsenin şüphesi yok. Çok iyi
bir orta mesafe oyunu var ve nasıl sayı yapacağını gayet iyi biliyor. Kafasını
sahada tutabildiği zamanlarda takımını sırtına alıp tek başına götürebilecek
bir isim. Ama işte sorun da bu; kendini oyuna ne kadar odaklayabilecek? Barnes,
yedinci sırada Golden State Warriors tarafından draft edildi. Steph Curry ve
geçen yıl iyi bir çaylak sezonu geçiren Klay Thomspon’un yanına yetenekli bir
kısa forvet eklemiş oldular. Sakatlıklardan uzak kalabilirlerse Curry -
Thompson - Barnes - Lee - Bogut beşinin neler yapabileceğini düşünebiliyor
musunuz? Heyecan verici olacak.
8. sırada
draftın ilk büyük sürprizi gerçekleşti. Toronto, mock draftlarda 13-16 civarı
gösterilen şutör guard Terrence Ross’u
seçerek pek çok kişiyi yanılttı. Ross çok iyi bir atlet ve önemli bir şutör.
Ancak NBA’de tutunabilmek için cılız fiziğini önemli ölçüde geliştirmek
zorunda. Raptors, Jose Calderon’u serbest bırakabilir. Organizasyonun farklı
bir yöne gideceğini öngörebiliriz.
Bu yılki
draftta takımların genelde dış oyuncu peşinde koşması, draft sınıfının en iyi
uzunlarından biri olan Andre Drummond’un
da biraz gerilemesine sebep oldu. 9. sıradan John Henson’u seçmesi beklenen
Pistons, önünde UConn pivotunu görünce hiç düşünmeden seçimini yaptı. Drummond,
savunmacı bir uzun. Oldukça iyi bir atlet ve önemli bir blokçu. Geliştirmesi gereken
hücumu dışında en büyük eksiği, tıpkı Harrison Barnes gibi maç içinde bazen
kayboluyor oluşu. Çalışma ve kendini geliştirme azmi de zaman zaman
sorgulanıyor. Ama potansiyeli yüksek. NBA’de önemli bir uzun olmak için önünde
herhangi bir engel olduğu söylenemez. Ama Drummond ve Monroe ile Pistons’un
pota altı biraz ağır oldu. Bu, sezon içinde canlarını biraz sıkabilecek bir
durum.
Houston
Rockets, draft öncesinde bir Dwight Howard aşkına geldi ki sormayın. Normalde
16. sıralı seçme hakkına sahiptiler ancak yaptıkları takas hamleleriyle 12, 16
ve 18. sıraları edindiler. Amaçları ilk 10 sıra içinde olabildiğince fazla
hakka sahip olup, Orlando Magic’i tatmin edecek bir paket oluşturmaktı. Ancak
ilk 10 içine girmeyi başaramadılar. Buna rağmen, draftın kazananlarından biri
olduklarına hiç şüphe yok. Ellerindeki üç hakla UConn’dan Jeremy Lamb, Kentucky’den Terrence
Jones ve Iowa State’den Royce White’ı
seçtiler.
|
Terrence Jones |
Lamb, fiziği sayıf olsa da iyi bir atlet ve çok geniş bir kol açıklığına
sahip. İyi bir skorer ancak bununla sınırlı kalmayıp oyunun iki yönüne de önem
veren bir isim. Son derece de istikrarlı bir oyuncu. Terrence Jones, muazzam
Kentucky kadrosunun en önemli görev adamlarından biriydi. İki forvet
pozisyonunu da oynayabilen (NBA’de muhtemelen PF oynayacaktır) kaya kadar sert
bir oyuncu. Fena bir pasör değil ve son derece iyi bir savunmacı. Ancak hücumu
ve şutu ciddi anlamda zayıf. Royce White ise enteresan bir adam. Jones gibi
oldukça sert ve mücadeleci. Çok yönlü bir isim ve istatistik kağıdında doldurmadığı
kategori yok. Ancak en önemli kusuru, kendisinde anksiyete bozukluğu olması.
Mental sorunları oyununun önüne geçmezse, son derece iyi bir oyuncu olacağı
kesin.
Lottery olan
diğer iki oyuncu ise, North Carolina’dan Kendall
Marshall ve John Henson. Suns’ta
Nash dönemi artık sona erdi ve yeni dönemde güvenebilecekleri bir oyun kurucu
buldular. Marshall’ı Nash ile kıyaslamak tabii ki saçmalık ve kendisine
haksızlık olur ama üst düzey meziyetleri olan bir isim olduğu bir gerçek.
Kendisi tam bir Andre Miller. Atlet değil ama vücudunu kullanmayı çok iyi
biliyor. 20 sayı ortalaması yakalayacak bir skorer değil ama muhteşem pas ve
saha görüşüne sahip. Suns eğer Marshall’ın etrafında iyi bir yapı
oluşturabilirse, oyun kurucu pozisyonunda sorun yaşamayacağı kesin.
Milwauee Bucks
tarafından seçilen Henson ise savunmacı bir power forvet. Üst düzey bir atlet,
savunmaya çokça çaba harcayan bir isim ve iyi bir ribauntçu. Uzun kollara sahip
ama vücudunun üst bölümü fazlasıyla zayıf. Yaz aylarında odaklanacağı konu ekseriyetle
bu olacak. Hücum repertuvarı da oldukça sınırlı.
2012 NBA
Draftı oldukça büyük iki de sürprize sahne oldu. Draft sınıfındaki en yetenekli
oyunculardan Jared Sullinger ve Perry Jones, draft gecesi adeta serbest
inişe geçti. Sezon başından bu yana ikisinin de ilk 10 sıra içinde seçilmesine
kesin gözüyle bakılıyordu. Hatta Sullinger’ın ilk 5’e girebileceği dahi
konuşuluyordu. İkisinin de bu denli düşmesinin sebebi, drafttan kısa bir süre
önce haklarında yayınlanan doktor raporları. Sullinger’ın belinde, Perry
Jones’un da dizinde sorun olduğu/olabileceği bilgisi, basında da kısa sürede
yankı buldu ve takımlar bu iki oyuncuyu seçmekten kaçındı. Tabii ilk 20’de
fazlasıyla yetenek olması, GM’leri riske girmekten kaçındıran ana etmendi.
Sullinger, 21.
sırada Boston Celtics tarafından, Jones ise 28. sırada Oklahoma City Thunder
tarafından seçildi. Bu iki tercihe de şöyle bakabiliriz:
|
Jared Sullinger |
Boston
Celtics’te Büyük Üçlü döneminin bu yaz sona erme ihtimali var. Ray Allen takımdan ayrılabilir. Emekliliği dahi düşünen Kevin Garnett’in Celtics
ile yeniden imzalayacağı konuşuluyor (siz bu yazıyı okurken transferler
sonlanmış dahi olabilir). KG, 2012 playoff’larına gençlik pınarından gelmiş gibi
göründüyse de yaşı artık hayli ilerlerdi. Kalp ameliyatı nedeniyle tüm sezonu
kaçıran Jeff Green’in de sözleşmesi sona erdi ki onun da kalma durumu belli
değil. Kısacası Celtics’in önünde çok kolay olmayan bir yaz ve yeni sezon var.
Bir değişiklik yapmak, bir fark yaratmak adına Jared Sullinger, kesinlikle göze
alınabilecek bir riskti. Kendisi son derece yetenekli bir boyalı alan oyuncusu
ve bir süper yıldız olmasa da, takımına oldukça önemli katkılar verebilecek bir
isim. Fazla kiloları nedeniyle tüm sezon eleştirildi ve belindeki sorunun
sebebi bu bile olabilir. Ancak sezon bitimine doğru hayli zayıflamıştı. Eğer
sağlıklı kalırsa, Celtics muazzam bir parça kazanmış olacak.
|
Perry Jones |
Oklahoma
City’nin durumu ise Celtics’e yakın. Ancak oynadıkları kumar karşısında
kaybedebilecekleri hiçbir şey yok. Zaten çok iyi bir takım durumundalar. Dratın
28. sırasında da çok önemli bir oyuncu çıkarmayı beklemezsiniz. Perry Jones
kesinlikle yetenekli bir oyuncu. Buna kimsenin şüphesi yok. Ama sakatlığının
dizinde olması, kendisi hakkındaki kuşkuları iyice artırdı. Eğer önemli bir
sorun yaşamazsa, OKC’nin en büyük sorunu olan boyalı alandaki skor sıkıntısı
çözüm bulacak. Heat’in 4 kısalı sistemine karşılık verememeleri, NBA
finallerinde tüm sistemlerini altüst etmişti. Sağlıklı bir Perry Jones (ki
kendisi zaten bir lottery pick yeteneği), Thunder’ın en önemli sorununu
aşmasını ve çok daha keskin bir takım olmasını sağlayacaktır. Andrey
Vorontsevich’in de gelecek sezon Thunder’da olacağını unutmayalım. Perry
Jones’un ciddi bir sakatlık geçirmesi durumunda alternatifleri yine hazır.
Bu sene, son
yıllardaki tartışmasız en derin NBA draftını izledik. Yazının başında
değindiğim gibi Anthony Davis dışında bir franchise
player yok belki. Ama bir ya da iki yıldıza sahip iyi bir takımda çok
önemli işler yapacak pek çok oyuncu var. Bu isimleri NBA’de görmek için
gerçekten sabırsızlanıyorum. Lokavt nedeniyle kısaltılan ve hızlandırılan
sezonda düşen temponun ardından gelecek yıl her şey normale dönüyor. Artan
yetenek miktarıyla birlikte çok kaliteli bir sezon olacağına en ufak bir şüphe
yok. Ekim ayı bir an önce gelsin!