Bu yıl en keyifle izleyeceğimiz takımlardan Milwaukee Bucks'ta çaylak sezonunda sol ACL'ini koparan Jabari Parker, doktorları tarafından maç oynama izni aldı. Parker, Duke'te kısa forvet oynadığı tek sezondan sonra geldiği NBA'de ayak yavaşlığı nedeniyle power forvet oynamak zorunda kalmış ancak Greek Freak Antetokounmpo ile beraber oldukça dinamik ve keyifli bir forvet ikilisi oluşturmuştu.
Bucks sezona ihtişamlı bir başlangıç yapamadı. Ama endişe etmemiz gereken bir durum şu an yok. Kazanma penceresine henüz gelmediler. Sadece zayıf Doğu'da playoff bileti kapmaya çalışırken izleyenlere bolca keyif verecekler.
Yukarıdaki görselde sarıyla işaretlenmiş adam Jabari Parker takım elbisesiyle otururken onun pozisyonunda oynayan Johnny O'Bryant. Menzili oldukça kısıtlı bir oyuncu. Çaylak sezonunda 15 ft ve ötesinden yüzde 27 ile oynayıp hiç üçlük kullanmadı. İlk beşte onun yerine Parker olduğunda işler değişecek. Evet, Jabari de yeterince keskin bir şutör değil. Geçtiğimiz yıl sakatlanana kadar oynadığı 25 maçta üç sayı isabeti sadece yüzde 25'ti (birkaç yıla daha tatmin edici rakamlar göreceğiz, sorun yok). Ve yine evet, köşede pas bekleyen Khris Middleton geçtiğimiz yıl yayın gerisinden yüzde 40 ile oynadı ve takımın en keskin şutörü.
Ancak O'Bryant'ın burada bomboş pozisyonda çembere bile bakmaması savunmanın kaybettiği pozisyonunu telafi edebilmesine şans tanıyor. Middleton dip çizgide şutu kaldırırken şu anda pota altında olan hem DeMar DeRozan, hem de Luis "Mr. Slow-Motion" Scola oraya yetişip Middleton'ı zor bir atışa zorlamayı başarıyor.
Demin de söylediğim gibi Parker henüz gelişmekte olan bir dış atıcı ancak hiç fena olmayan bir orta mesafe şutu ve çembere gidebilecek sertliği var.
Yazın serbest oyuncu pazarından Greg Monroe'yu kaptıktan sonra Bucks kağıt üzerinde çok tatlı bir takım oldu ancak yeni pivotlarının etrafında verimli bir hücum oluşturacak dış şut becerileri henüz yok. MCW ve Greek Freak'in geçen yılkı üç sayı isabetleri evlerden ırak. Hoş, Antetokounmpo bu sezona yüzde 43'le başladı ama istikrarlı bir atıcı olmak için henüz çok yolu var. Kısacası ilk beşlerinde yalnızca bir dış atıcı varken Johnny O'Bryant ile 4 kişi hücum etme lüksüne sahip değiller.
Jabari Parker dönüyor. İlk etapta 15-20 dk civarında bir sınırlaması olacak ama fiziksel durumuna ve vücudunun vereceği tepkiye göre seviyeyi yavaş yavaş artıracaklar. JP form tuttuğunda Bucks'ı Doğu Konferansı'nda favoriler arasına tabii ki sokmayacak, ama onun dönüşüyle genç ve dinamik Bucks'ın daha çekici bir takım olacağına şüphe yok.
Hastalanıp işten/okuldan kaytarmaya, 29 Ekim tatilinin tamamını ve hafta sonunuzu evde geçirip 9-12 saat basketbol izlemeye başladıysanız yaz bitmiş ve dört aydır iple çektiğimiz yeni sezon gelmiş demektir. Detroit Pistons coachu ve basketbol operasyonları başkanı Stan Van Gundy sezon öncesinde şöyle bir şey söylemişti: "Şu an herkes mutlu. Çünkü kimse daha tek bir maç dahi kaybetmedi".
İlk haftayı bitirmek üzereyiz. Sürpriz başlangıç yapan takımlar, geçen yılın üzerine koyan ya da henüz pedala basamayanlarla birlikte genel bir resim yavaş yavaş oluşmaya başladı.
Dilerseniz ilk haftanın öne çıkan bazı konularına bakalım:
Bu Gezegende Steph Curry'i Durdurabilecek Birileri Var Mı?
Warriors'ın şampiyonluk güzergahının beklenenden daha kolay olduğu doğru. NBA'in bu sene vazgeçtiği saçma division sistemi yüzünden daha ilk turda Clippers ve Spurs'ün birbiriyle eşleşmesi, yol boyunca karşılarına çıkan takımlarda bazı kilit oyuncuların sakat olması ve kendilerinin sağlık açısından çok şanslı (tabii bunu şansla açıklamak bir yere kadar doğru, iyi trainer hayat kurtarır) bir yıl geçirmeleri, bazılarının Golden State'in şampiyonluğuna yeterli değeri vermemesine sebep oldu ama bu sizi asla kandırmasın. Steph Curry ve Warriors çok iyi, hatta bu yıl geçen sezondan da iyiler.
Steph Curry sezonun ilk üç maçı itibarıyla sadece 33 dakikada 39.3 sayı, 7.3 asist ve 5.7 ribaunt ile oynuyor. Üstelik %59 saha içi, %48 üç sayı isabeti bularak. Harden yaz boyunca normal sezon MVP ödülünü alması gereken kişinin kendi olduğunu söyleyip durdu belki ama Steph, bu yıl ödülün en güçlü adaylarından Anthony Davis'i beş günde iki defa yenerken, kendisinin ve takımının unvanlarını savunacakları bu yılda hiçbir şeyi hafife almayacağını gösterdi.
Pelicans'a 17/27 (8/14 3s) saha içi isabetiyle yalnızca 36 dakikada 53 sayı atıp, bunun yanında 9 asist, 4 ribaunt ve 4 de top çalma ekledi Curry. Üstelik back-to-back'in ikinci gecesinde. Üçüncü çeyrekte tek başına 28 sayı atarken Pelicans yalnızca 26'da kalıyordu (ki aslında ideal bir periyot skoru).
Curry şu anda kendisinin Dünya'nın en iyi oyuncusu olduğu önermesinin çok çok güçlü bir savunmasını yapıyor.
GSW bu yaz hiçbir göz alıcı hamle yapmadı. Ancak şampiyon olan core grubun tamamını korudular ve Kings'in kendisi yerine ilk beş oynatmak için bulduğu her 4 numarayı benche yollayan Jason Thompson'u kadroya kattılar.
Golden State'i izlemek bu yıl da yapılabilecek en keyifli işlerden biri.
Philadelphia'da Sıvı Halde Su Bulundu!
Sixers'ı uzun zamandır izlemiyor olabilirsiniz. Yalnız değilsiniz. Bir canavardan kaçtığınız ve asla uyanamadığınız kabuslara benzer bir şekilde tanking yapan, bu da yetmezmiş her yeni sezona en az 3-4 yıl daha tanking yapacak havasıyla başlayan bir takımı izlemek kendinize acı vermekten başka bir şey değil.
Ama artık kasabanın yeni bir şerifi var!
Bu yılki güçlü draft sınıfının en yetenekli isimlerinden biri olan Jahlil Okafor, NBA'de oynadığı henüz ilk periyotla birlikte kendine oldukça kalabalık bir hayran sınıfı edindi.
Okafor'un oyununda fiziksel özellikleri kaynaklı ciddi eksikler var. Atletizmi oldukça sınırlı, hiç iyi bir çember savunucu değil ve kariyerinin ilerleyen dönemlerinde bel ve bilek sakatlıkları yaşamaya açık bir vücut yapısı var. Ama arkadaşlar, burada inanılmaz yetenekleri olan bir gençten bahsediyoruz.
İlk NBA maçının ilk 6 dakikasında yaptıklarına bakalım mı önce?
Tekrarlıyorum, daha ilk NBA maçı ve oyuna 5'te 5 isabetle başladı Okafor.
Jahlil Okafor'u özel bir oyuncu kılan yeteneklerinin başında zekası ve top hakimiyeti geliyor. Sanki ligde yıllar geçirmişçesine olgun. Oyunu ve rakip savunmayı daima çok iyi okuyor ve karşısındaki direncin türüne göre zengin cephaneliğinden farklı bir silah çıkarabiliyor.
Celtics onu maçın başında Tyler Zeller ile savunuyordu ve Okafor rakibini sırtına alıp sürekli çembere indi. Ancak müthiş başlangıcı sonrası coach Stevens, eski Blue Devil üzerindeki savunmacısını değiştirip Okafor'un üzerine Jared Sullinger'ı verdi. Okafor birkaç denemede Sullinger'ı itemeyeceğini anladı ve hücum stratejisini değiştirmeye karar verdi. Topu almak için faul çizgisine çıkmaya başladı ve yüzü dönük hücum edip, birkaç dribblingle Sullinger'ın dengesini bozup orta mesafe şutlarıyla sayı bulmayı denedi. Bu sayede 16'da 10 isabetle 26 sayı bularak takımının en skorer oyuncusu olmayı başardı.
Okafor'u izlediğinizde yapabileceklerinin sınırı olmadığı hissine kapılıyorsunuz. Topu aldığı anda sahadaki her pas kanalını görebilir, yüzü dönük oynayıp savunmayı dribblingle geçebilir, orta mesafe şutu atabilir ya da savunmacısına sırtını dönüp post-up oynayabilir.
Kendisi Emeka Okafor'un ikinci kuşak kuzeni. Emeka neler yapabiliyorduysa Jahlil hiçbirini yapamıyor, ama Emeka'nın yapamadığı her şey onun repertuvarında.
Philadelphia şehri de oldukça heyecanlanmış olacak ki evlerindeki ilk maçta yıllardır görmediğimiz bir ambiyans vardı. Bu heyecan yeni şutörleri Nik Stauskas'ı da kapsıyordu (şehir profesyönel düzeyde oynayabilecek oyuncuya aç!) ki Okafor'un muazzam pas yetenekleri Stauskas gibi NBA'dae gaz pedalını bir türlü bulamamış bir keskin şutörün kariyerini raya oturtabilir.
Philadelphia'nın şu anda umursamaması gereken ancak biraz daha rekabetçi olduklarında eğilecekleri bir konu var: Okafor ve Nerlens Noel'in beraber nasıl oynayabileceği.
Noel'in 4 numara yeteneklerine, Okafor'un ise 4 numara atletizmine sahip olmayışı nedeniyle birlikte oynamaları alan kullanımı ve pas trafiği sıkıntsı yaratması olası bir durum. Bu denklemde kendini geliştirme konusunda en büyük iş aslında Noel'e düşüyor. Kolejde ACL'ini koparıp çaylak sezonunun tamamını oynamadan geçirdiği dönemde şut mekaniğini sıfırdan kurmaya çalışmışlardı Sixers coaching staffıyla birlikte. Şu ana kadar olumlu sonuçlar çıkmadıysa da küçük ilerlemeler kaydetmedi değil.
Geçtiğimiz sezon catch and shoot'larda All-Star arasında kadar yüzde 25 ile oynuyordu ama sezonun ikinci yarısında bu isabet oranını yüzde 34.5'e yükseltmeyi başardı. Hala çok yolu olsa da yüreklendirici bir gelişme gösterdiğine şüphe yok. Ama genel olarak jump shot'ları geçen yıl yüzde 25'te kaldı ki bu kabul edilir bir isabet oranı değil.
Okafor ile daha verimli oynayabilmek için pas yeteneklerini de geliştirmesi lazım. Noel ligde görebileceğiniz en yumuşak elli oyunculardan bir tanesi değil ve asla elit bir pasör olmayacak ama hiç de fena olmayan saha görüşü sayesinde ilerleme kaydedebilmesine imkan var.
Noel'in saha görüşüyle ilgili bir sekans. Dışarıda topu aldı. Dribblingi kesmiyor. Etrafında doğru seçenekleri arıyor. Kendisini savunan David Lee aşağıda, Okafor'u savunan Sullinger'a yakın olmaya ve boyalı alanı korumaya çalışıyor. Okafor bu ikili arasında tost olduğu için onu pek göremiyoruz.
Noel'in şutu yok. Dribbling üzerinden gelip atması falan zaten Allah muhafaza... O yüzden çembere hiç bakmıyor. Hücumu okumaya devam ediyor.
Sol blockta Hollis Thompson, Jae Crowder'a perdeleme yaparak JaKarr Sampson'un boyalı alana cut edebilmesine olanak tanıyor. Avery Bradley switch yapmayı unutunca Sampson rahat bir şekilde içeriye cut ediyor ve etrafı okuma çabasındaki Nerlens Noel onu görüp topu içeri indiriyor. Sampson bu sayede kolay bir turnike buluyor.
Aynı maçtan bir örnek daha var...
Gazetelerin eskiden verdiği mega kuponlar gibi: Bir değil, iki değil, tam üç müdafacı...
Noel üçlü sıkıştırmaya maruz kalıyor. Herhangi bir pivot orada en güvenli şeyi yaparak topu tepeye çıkarabilir (kadraja girmekte olan Okafor'u görebilirsiniz).
Ama Noel daha keskin bir görüşle oyunun yönünü değiştiriyor ve sağ dibe doğru hareket etmekte olan TJ McConnell'ı buluyor. Evan Turner o bölgedeki üç adamı tek başına savunmak zorunda kaldığı için onu ne kadar hareket ettirirlerse o kadar rahat çalışma alanı bulacaklar. Eski bir Arizona Wildcat olan McConnell'ın ekstra pasıyla da Sixers bomboş bir üçlük bulacak bu hücumda.
NCAA'de son birkaç sezondur en sevdiğim basketbolu oynayan takımlardan biri olan Arizona'nın oyun kurucusuydu TJ McConnell. Çok iyi bir pasör, pozisyonuna göre oldukça güçlü ve muazzam bir motoru var. NBA'de pek tutunamayabileceğini düşünüyorum ve birkaç yıldır onu Efes için kovalıyordum aslında ama hiç fena başlamadı NBA'e. Gerçek basketbolculara ihtiyaç duyan bir takımda kendine gelen şansı iyi kullanır umarım.
Philadelphia çok çok yavaş da olsa hayat belirtileri göstermeye ve izlenebilir bir hale gelmeye başladı. Bu yıl da çok maç kaybedecekleri kesin ama küçük de olsa ileri birkaç adım attıklarına şüphe yok. Okafor - Noel ikilisini birlikte kullanma konusuna değindim ama Joel Embiid konusuna hiç girmedim fark ettiğiniz gibi. Embiid de son derece yetenekli bir oyuncu. İzlerken mest olduğunuz pivotlardan. Ama önce şu uzunların baş belası olan ayak sakatlığını atlatıp parkeye bir çıksın da, Sixers'ın üç yetenekli pivotunu nasıl kullanacağı başka zamanın konusu.
Brett Brown da "En büyük derdim keşke bu olsa" diyordur zaten.
Bu Yılki League Pass Takımınız?
Stan Van Gundy'i günümüzdeki dominant tarz olan 4 kısalı beşlerin öncüsü olduğu için ve oynattığı basketbol her zaman keyif verici olduğu için seversiniz. SVG, Orlando'da Dwight Howard etrafında kurduğu yapının bir replikasını Detroit'te de kuruyor. Çünkü inandığı, başarılı olacağını düşündüğü oyun tarzı bu.
Ve hey, elinde Andre Drummond diye bir canavar var!
Stan Van Gundy Pistons'ta basketbolla ilgili tüm kararlarda tek yetkili olarak göreve başladığından beri tüm demeçlerinde ve tüm hamlelerinde Andre Drummond'da yeni Dwight Howard'ını yaratmaya çalışacağını ve etrafını Magic günlerinde olduğu gibi şutörlerle donatacağını görüyoruz. Hatta SVG'den önce maç başına ortalama 19 üç sayılık atış kullanan Pistons, bu rakamı geçtiğimiz sezon 25'e yükseltmişti.
Bu yapılanma, devam etmekte olan bir süreç ve kurallardaki kısıtlamalar nedeniyle kafanızdaki yapıyı geceden gündüze oluşturamıyorsunuz. Kaldı ki Drummond yanında Gregg Monroe gibi sahayı açamayan konvensiyonel bir uzunla geçen ilk yılın ardından SVG istediği yapıyı daha ancak oturtuyor (Arada Josh Smith'in şutlanışı da var). Bu sene Ersan İlyasova'nın takıma eklenişi tipik bir SVG oyun anlayışı ürünü. Ayrıca ilk beşin bir diğer parçası olan Marcus Morris de kısa beşlerde dört numaraya kayıp yakında kendisinden çok bahsedeceğimiz çaylak Stanley "Stanimal" Johnson ile beraber oynayabilecek bir oyuncu.
Sezon başında yukarıdaki görselde görebileceğiniz türden spacing hataları yapabiliyor Detroit. Zamanla bu gibi durumlar en aza inecek.
Şimdi önlerinde iki önemli konu var.
Birincisi Brandon Jennings'in sakatlıktan dönüşü sonrası nasıl bir rotasyon kullanacakları. Yazın Reggie Jackson'a max kontrat vererek bir anlamda bu takımın core'unun Jackson ve Drummond olacağını gösterdiler. Jennings bu yıl kontrat sezonunda ve düşürülmüş bir rolü kabul edip etmeyeceğini göreceğiz. Ancak ritmini bulana kadar oynatıp, Şubat deadline'ı öncesi onu takas etmeleri sürpriz olmayacak.
İkinci konu ise Andre Drummond'un gelişimi.
Fundamentalı zayıf uzunların hücum özelliklerinin yavaş geliştiği bir sır değil. Drummond geçtiğimiz yıl post-up oyununda umut verici bir ilerleme kaydetmeye başlamıştı. Fakat daha kat etmesi gerek çok mesafe var.
Hala şuna benzer hareketler görebiliyoruz:
Drummond'un henüz 22 yaşında olduğunu unutmamalı. Lige geldiğinden bu yana serbest atışlar dışında pek çok alanda gelişim gösterdi. (Gerçi bu sezon ilk üç maç itibarıyla çizgiden yüzde 58 ile oynuyor. Kariyerinde daha önce yüzde 42'ye ulaşamamıştı). Her iki pota altında da bir canavara dönüşme yolunda ilerliyor. Bir 5 numara için boyu biraz kısa olsa da kuvveti ve patlayıcılığıyla rakip uzunları pota dibinde bully edebiliyor.
Hem her an şunları yapabilecek bir oyuncudan bahsediyoruz.
Superman diyemem ama Supermanesque işler yapabiliyor.
Biri yaptığında okumaktan çok keyif aldığım ve benim de yapmayı sevdiğim bir şeyle devam edeceğim. Bill Simmons ve Zach Lowe'un cephanesinden.
Player A ve Player B diyeceğimiz iki oyuncumuz olsun ve onların istatistiklerini kıyaslayalım.
Player A'i muhtemelen tahmin ettiniz. Kendisi Dwight Howard. Ancak rakamlar 21 yaşındayken geçirdiği sezondan. Player B de Andre Drummond'un geçen seneki istatistikleri, yani 21 yaşındayken.
Dwight Howard bir yıl sonra yine aynı süreleri alarak 20.7 - 14.2 - 2.1 gibi muazzam bir sezon geçirmişti. Drummond ise bu sezon 37 dakikada (aralarındaki 7 dakikalık fark kapanmış oluyor böylece) 18.7 - 16.3 - 2.0 gibi rakamlar yakaladı şu ana kadar.
Drummond'ın Dwight Howard'ın prime'ındaki gibi göz alıcı fiziksel yetileri olmasa da, işlenmekte olan yeteneği ve rakamları ondan aşağı kalır gibi durmuyor. Stan Van Gundy onun ham yeteneklerini sıkıp, suyunu çıkarmaya devam edecek.
Detroit sezona 3-0 ile başladı. Atlanta ve Chicago gibi playoff takımlarını ve bu yıl Batı'da ilk 8'i zorlaması muhtemel Utah'ı yendiler. Bu henüz önemli bir şey ifade etmiyor. Pistons bu yıl ligin altını üstüne getirmeyecek. Ancak sezonun ilk akşamından beri ben de dahil birçoğumuzun radarındalar.
Eğer random bir şekilde onları izlemeye başlayıp "Vay be, adamlar hiç fena başlangıç yapmadı ha" diyorsanız zamanınızı onlara ayırmaya muhtemelen devam edeceksiniz. Ancak 3-0'lık dikkat çekici başlangıçları sonrası radarınıza girmeye başladıysalar, akşam kim oynuyor diye maçlara baktığınızda Detorit'i de izlenecek takımlarınız arasına almanız hiç fena olmayacaktır.
San Antonio Spurs, gezegendeki en iyi basketbolu bize yeniden izletebilmek için iş başında bayanlar ve baylar! Normal sezonun son ayındaki oyunları, Clippers serisindeki 3. maç itibariyle geçen yılki şampiyonluk seviyesine dönmüş durumda.
Muhteşem bir basketbol izledik seri San Antonio'ya taşındıktan sonraki ilk maçta. Kusursuz bir pas trafiği, zekice kurgulanan açılar, muazzam bir topsuz oyun... Parçaya Boris Diaw'ın da dahil olmasıysa geçen yılki final serisinin bir anımsatıcısı adeta.
Gregg Popovich, ikinci maçta Chris Paul üzerindeki savunmacılarını çeşitlendirmişti ve üretimini ilk maça göre düşürmeyi başarmıştı. Üçüncü maçta da önce Danny Green ve Tony Parker'ı değiştirerek kullandı. Onlar kenarda dinlenirken de Kawhi Leonard'ı (aka: The Defensive Player of the Year) verdi üzerine Chis Paul'un. Bu, Spurs savunmacılarını diri tutmaya ve Chris Paul'un üretimini düşürmeye devam ediyor. Bir önceki maçta rakamlarını biraz aşağı çekmişlerdi, son maçta ise 3/11 isabetle 7 sayı, 4 asistte tutup 6 kez de top kaybına zorladılar Paul'u.
Doc Rivers, hücumda kaçırdıkça savunmadaki odaklarının da düştüğünden yakınıyordu maç sonrasında.
Savunmada gerçekten de tuhaf hataları oldu gece boyunca.
Spurs hücuma gelip topu Boris Diaw'a indirdi.
Şimdi bir dakika...
Diaw'ın arkasında Redick kaldı. Ama bu bir hızlı hücum değil ve Clippers'ın doğru eşleşmeleri bulmak için fazlasıyla zamanı vardı. Ancak bir takım iletişim ve/veya konsantrasyon hatalarından ötürü ters eşleşmeler var ve Spurs orayı hemen işliyor.
Diaw'ı Blake Griffin savunuyor olmalı. Redick ve Barnes ise Green ve Leonard'ı tutmalı. Ancak Blake Griffin zayıf tarafta Kawhi Leonard'ın üstünde.
Diaw da kısa oyuncuyu bulduğu için post-up ile işlemeye çalışacak orayı.
Şimdi sorunlar artmaya başlıyor...
Tim Duncan pota altına cut etti. DeAndre Jordan arkadaşlarının doğru rotasyon yapacağına güvenip Diaw'a ikili sıkıştırmaya geldi. (Ligin en iyi pasör uzunlarından birine karşı biraz daha düşünceli olabilir ama Redick'in ters eşleşmesini kurtarmak istiyor.)
Burada daha büyük bir sorun var: Blake Griffin.
Griffin dış adam tutmaya alışkın olmadığı için kimseyle eşleşmedi ve Leonard yayın gerisinde bomboş. Duncan eğer Barnes üzerinden atabilirse -ki kolay bir eşleşme sayılır onun için- sayı yapacak ya da diğer seçeneğe gidip bomboş durumdaki Leonard'a pas atacak.
Blake Griffin uyuya kaldı.
Mevsim değişti.
DeAndre Jordan adamına geri dönmeye çalışıyor. Redick yeniden Diaw'ı kovalayacak ama Blake Griffin uyumaya devam ediyor.
Şu an kimseyi savunduğu falan yok, zira tamamen topu izliyor.
Tim Duncan ise topu bomboş pozisyondaki Kawhi Leonard'a çıkaracak ve Spurs çok kolay bir üç sayı bulacak. Bu gibi konsantrasyon hataları yapıp Spurs'ü yenmeniz çok zor hakikaten. Üstelik adamım Boris Diaw'ın canı oynamak istiyorsa (Yine her yeri açtı bu maçta).
...
Kawhi Leonard da nasıl bir üçüncü çeyrek çıkardı ama. Spurs'ün periyottaki ilk 15 sayısının 13'ünü üretti. Maç genelinde de 18'de 13 gibi çılgın bir isabet oranıyla 32 sayı buldu. Hem normal sezonda, hem de playoff'ta Spurs'ün en skorer ismi Kawhi. Daha peak etmedi bile ve gerçekten muhteşem bir iki yönlü forvet olacak (şu anda değilse bile!)
Clippers oldukça kötü bir maç çıkarırken üçüncü periyotta adeta sahadan kayboldu. Bu çeyrekte buldukları 11 sayı, bu sezon onlar adına en düşük rakam.
Son çeyreğe yaklaşırken Clippers'ın hücum performansı
İlk iki maç itibariyle Clippers'ın en büyük silahlarından biri -sezon genelinde olduğu gibi- DeAndre Jordan'ın boyalı alandaki müthiş caydırıcılığıydı. Onun müthiş performansına şu yazıda değinmiştim. DJ, ilk iki maçta toplam 7 blok yapmıştı. Bozduğu atışlar ve rakibe hiç attırmadığı şutlar da cabası...
Popovich üçüncü maçta buraya küçük bir müdahale yaptı.
Seri genelinde Tim Duncan'ı DeAndre Jordan tutuyor. Blake Griffin'i onun üzerinde pek istemiyorlar. Duncan artık enerjisini mümkün olduğunca ekonomik kullandığı için (happy 39th birthday bu arada. 39!) eskisi kadar hareketli değil ve çembere yakın oynamayı seviyor. Böyle olunca da DeAndre Jordan onunla birlikte çembere yakın kalabiliyor; penetrelere ve pota altına inen toplara yardım getirip çemberi koruyabiliyor. En iyi yaptığı iş.
Popovich ise minik bir müdahaleyle Tim Duncan'ın çalışma alanını bazı bölümlerde çemberden biraz uzaklaştırdı ki DeAndre Jordan da onunla birlikte uzaklaşsın ve boyalı alan Spurs için daha kullanılabilir bir hale gelsin.
Bu tür hücumlardan birini görüyoruz yukarıdaki görselde.
Tim Duncan yüksek postta top almış. DJ onun üzerinde olduğu için boyalı alanla ilgilenemiyor.
Parker sol dipteki Belinelli'ye perdeleme yapıyor. Belinelli içeri cut edecek ve Tim Duncan'dan pası alıp bomboş bir atış bulacak. (Bu arada Chirs Paul'un da uyuduğunu belirtmeliyim. Not cool bro!)
Spurs hücumuna aşık olmamak elde değil. Geçen sene finalde yaptıklarını hatırlayın. İzlerken endorfin salgılıyorduk. Şaka gibi! Sonra günlerce sırıtıyorduk keyiften.
İşte o Spurs'ü izledik üçüncü maçta bayanlar ve baylar.
...
San Antonio'da tüm parçalar katkı veriyor. Aron Baynes'i belki biraz zorunluluktan rotasyon dışında bıraktılar ama şu an parkeye gelip de pasör olmayan bir oyuncuları olmadığı için muhteşem motion offense'lerini bizi keyiften delirte delirte oynuyorlar. Patty Mills de Corey Joseph'a hiç süre bırakmayacak gibi görünüyor. Ancak Matt Bonner'ın şutları sokması lazım. Onun kortta olmasının yegane sebebi dış şut tehdidi getirmesi. Ama yayın gerisinden demiri dövünce Popovich'e onu sahada tutması için sebep vermiyor.
Clippers'ta ise bu alanda işler epey iç karartıcı. Benchlerinin yeterince güçlü olmadığının farkındaydık. Ama Spurs serisinde bu durum iyice göze batmaya başladı. Epey güvenip mid-level'larını verdikleri Spencer Hawes'tan hiçbir şey alamıyorlar. Çok kötü bir kontrata dönüştü orası. Playoff'ta -hele ki Spurs'e karşı- ikinci beşte 4-5 ikiliniz Glen Davis ile Hidayet Türkoğlu ise çoook büyük bir sıkıntı içindesiniz demektir. Keza Austin Rivers da bir türlü Duke basketboluna yaklaşamıyor NBA'de (direkt olarak fiziki yapısı ve atletizmiyle ilgili).
Şu ana kadar Jamal Crawford dışında bench katkısı alabildikleri kimse yok.
Serinin ilk iki maçının ardından Clippers benchinin skor üretimi
İlk iki maç sonunda Jamal Crawford, Clips benchinden direnen yegane isim. Üçüncü maçı bu rakamlara eklememek daha doğru olacaktır çünkü maç koptuktan sonra iki coach da benchlerini oyuna aldı ve rakamlar Clippers yedeklerinin pek de hak etmediği şekilde artmış olacaktı bu kıyaslamada.
Üçüncü maçta Jamal Crawford da 11'de 1 gibi korkunç bir isabet oranında kalınca işler tamamen kabusa döndü Clippers için.
...
Doc Rivers'ın önünde zor bir süreç var. Seri elinden kayıp gidiyor ve çözüm üretmesinin elindeki malzemelerle çok mümkün olmadığı sorunlarla karşı karşıya.
Chris Paul'un diri kalmasını sağlamalı. Takımının savunma konsantrasyonunun hücum kötü gittiğinde de yüksek kalması için bir yol bulmalı. Crawford dışında benchten biraz destek almak adına gerekli totemleri yapmalı! Ve Spurs, DeAndre Jordan'ı çemberden uzaklaştırdığında buna bir çözüm bulmalı.
Spurs'ün önündeki resim ise bambaşka. Onlar sadece muhteşem oynamaya devam edip uykusuz gecelerimizi anlamlı kılmalı.
23 Nisan'ın resmi tatil olması sayesinde bloga bir şeyler karalama fırsatım oldu. İlk haftayı geride bırakmak üzereyiz. Beklendiğimiz heyecanı şu ana kadar gördüğümüzü söylemek zor. Özellikle Toronto ve Dallas yeterli direnci gösteremeyince epey güvendiğimiz iki seri erken soğudu. Çoğunluk Toronto'nun normal sezondaki parlak hücumunun playoff'ta ortalamaya dönüş yaşayacağını düşünüyordu. Dallas ise Rondo ve Parsons'u kaybetti. Muhtemelen Houston'dan maç çalamayacaklar. Rajon Rondo'yu ise bir daha Mavs için oynarken izleyeceğimizi sanmıyorum. İpler kopmuş gibi.
İlk turda küçük bir final serisi izliyoruz. Clippers - Spurs eşleşmesi playoff hype'ını barındıran tek seri gibi duruyor şu ana kadar. İki harika maç izledik. İkinci maç öncesi tarih Spurs'ün yanındaydı. Tim Duncan döneminde ilk maçı kaybettikleri serilerin ikinci maçını mutlaka kazanıyorlar. Sabah da dokuzuncu kez ilk maçı kaybettikten sonra seriyi eşitlediler.
Clippers normal sezonun en verimli hücumunu oynuyordu 100 pozisyon başına 109.8 sayıyla. İlk maçta da 108 yaptılar. Bunun yanında savunmayı da sıkılaştırıp Spurs'ü raydan çıkarmayı başardılar. Clippers savunmasının lider DeAndre Jordan. Harika bir sezon geçiriyor. Arkada sürekli konuşan, doğru direktifleri veren ve boyalı alandan atılan neredeyse tüm şutları challenge eden bir defansif lider. Faulleri atamıyor. Bu muhtemelen değişmeyecek. Ama Jordan'ın yeri dolmayacak bir önemi var Clippers savunması için.
Seride Spurs oyuncularını düzenden çıkmaya en fazla zorlayan isim oluyor DJ. Bunun ötesinde arkada onun verdiği güven sayesinde Clippers kısaları paslara atlayabiliyor ve kendi pozisyonlarını riske edebiliyor. Ne de olsa kaleci yerinde.
İlk maçta onun el uzattığı atışlarda 3/10 ile oynadı San Antonio. Bunun dışında sırf onun verdiği tereddüt yüzünden kullanılmayan atışları da hesaba katın.
İlk maçta Kawhi Leonard, Tiago Splitter'ın girmeyen topu sonrası hücum ribauntunu alıyor ama atış kullanması çok zor çünkü DJ orayı girişe kapalı bölge ilan etmişti tüm sezon. Bunun bilincinde.
Kawhi Leonard doğru olanı yapıp başka bir yol deneyecek.
Leonard şut kullanmak için neredeyse faul çizgisine kadar geldi. Ve Jordan hala orada, atışı contest ediyor.
Spurs maç genelinde DJ'in el uzattığı toplarda 3/10 ile oynadı az önce de belirttiğim gibi. O üç isabeti de bu şekilde hak etmek zorundaydılar.
Bu örnek ise ikinci maçtan.
Danny Green dip çizgiden JJ Redick'i geçerek çembere drive ediyor. Şu anda pozisyon geçti ama Green gelene kadar Duncan, Jordan'ı box etmekle uğraşıyordu Green temiz bir alan bulsun diye. Jordan istediği savunma pozisyonunu alıp sıçrayamıyor.
Fakat buna rağmen Danny Green'in topu fırlatmak zorunda olduğu yüksekliğe bakar mısınız? DJ'in ne kadar kafalarının içine girdiğini gösteriyor Green'in bu bloktan kaçırma çabası bize. (Şut kaçtı bu arada)
...
Gregg Popovich, Chris Paul üzerinde asıl savunmacı olarak Tony Parker'ı kullanıyor şu ana dek. Bunun en doğru strateji olup olmadığını tartışabiliriz. Kanatlarda oynayan JJJ Redick de, Matt Barnes da drive yeteneği olmayan, çoğunlukla kendilerine hazırlanan pozisyonlarda bitirici rolünde kullanılan sabit şutörler. Tony Parker bu ikiliden birini savunsa, Chris Paul'un üzerine de Danny Green ya da Kawhi Leonard'ı verseler daha etkin olabilirler. Tony Parker artık eski ayak çabukluğuna sahip değil ve Chris Paul epey hırpalıyor onu.
Gerçi buna da şöyle bir anti tez sunabiliriz. Tony Parker'ı JJ Redick gibi perdeleri harika kullanan bir kanat adamının peşinden koşturursanız bacakları bir noktada iflas edebilir. Barnes'a veriseniz de alçak posta inip bully edecektir muhtemelen Parker'ı.
Zaten rakibinizin iyi bir takım olmasının sonuçları da bu. Bazen zor bir karar vermek zorunda kalabiliyorsunuz karşı tarafta birçok tehdit olunca.
Gregg Popovich, ikinci maçta Chris Paul üzerindeki savunmasını biraz çeşitlendirdi. Tony Parker oyunda kaldığı müddetçe yine daha çok savunan isimdi Chris Paul'u ama zaman zaman Danny Green ve Kawhi Leonard'ı değiştirerek Paul üzerinde kullandı. Bu şekilde hem savunmacılar dinlenme fırsatı buldu, hem de Chris Paul sürekli farklı savunmacılara karşı adapte olmak zorunda kaldı.
Coach Pops ilk maçta iki yedek guardı Corey Joseph ve Patty Mills'in sürelerini aşağı yukarı eşit tutmuştu. İkinci maçta ise Tony Parker'ın faul problemine girdiği bir sekansta Joseph'e verdiği 59 saniye dışında oradaki tüm süreyi Mills ile değerlendirdi.
Mills hem daha iyi bir savunmacı hem daha iyi bir şutör. Ki maç sonunu da harika oynayarak galibiyete katkıda bulundu.
Gregg Popovich, Chris Paul üzerinde ikinci maçta değiştirdiği (tweak ettiği diyelim) startejisiyle Clippers'ın süper yıldızını bir nebze olsun kontrol edip takımının galibiyet şansını artırmayı başardı (CP3 Game 1: 32-7-6 13/20 FG ... Game 2: 21-8-7 8/15 FG)
Tony Parker'ın vücudu dağılmaya başladı. Ayak bileğinde, kasığında ve aşil tendonunda sakatlıklar var. Seriyi ve playoff'ları nasıl götürecek bilmiyorum ama Spurs'ün turu geçmesi için sağlıklı olması çok önemli.
Memphis - Portland
Portland, takas deadline'ına gelinirken yaptığı Arron Afflalo takasıyla bir anda Batı'da playoff için en önemli takımlardan biri haline gelmişti ama işler hiç de istedikleri gibi gitmiyor.
Trail Blazers'ın en çok ekmek yediği şey pas açılarının doğru kurgulandığı hücumlar. Bu işte de oldukça iyiler. Blazers bir şut takımı. Lillard dışında penetre eden oyuncuları yok. Şutörleri sayesinde (herkes sağlamken) sahayı çok iyi açan, yarattıkları boşluklar üzerinden de Lillard'ın çembere ataklarını ve LaMarcus Aldridge'in orta mesafe oyununu kullanan bir takım Portland.
Sertliği sevmezler. Güreşle araları iyi değildir. Ama bunlar Memphis'in en çok sevdiği, yaparken enerji ve keyif aldığı şeyler. Grizzlies kendini bu öğelerle tanımlayan bir takım.
Bu kadar zıt iki yapının çarpışmasında kırılan taraf eksik Portland oluyor haliyle. Z-Bo veya Gasol sürekli L.A. ile vücut teması kurarak onu comfort zonundan çıkarmaya çalışıyor. Aldridge şu ana kadar çok iyi rakamlar yakalamış olabilir ama iki maç itibariyle 54'te 20 ile oynuyor.
Şutlar girmediğinde hücum adeta kayaya çarpıyor Portland'da. Çünkü Grizzlies savunması dilediği gibi gömülebiliyor. Bu sayede hem Lillard'ın penetrelerini etkisini azaltıyorlar, hem de Aldridge'e çalışacak alan bırakmıyorlar. Portland da şu ana kadarki şut isabetiyle Memphis savunmasına gömülmeyi bırakmaları için bir sebep sunmuyor. Blazers yayın gerisinden yüzde 30 ile hücum ediyor iki maç sonunda.
Grizzlies'in sertliği Lillard'ın etkisini de azaltmış durumda. Normal sezonda penetrelerini yüzde 51 isabet oranıyla bitiriyordu. Seride yüzde 42'ye kadar indirdiler. Ayrıca onu tuttukları genel saha içi isabeti de coach Joerger'i oldukça mutlu edecek cinsten. %27 saha içi isabeti, %9 (1/11) üç sayı isabeti ve sadece 2 asist ortalamaları yakalamış durumda şu ana dek Damian Lillard.
Mike Conley oldukça iyi savunuyor Lillard'ı. Ayak çabukluğuna da karşılık verebildiği için karşısında pek çok oyuncuya göre daha fazla kalabiliyor. Yukarıda da değindiğim gibi içeriye de iyi gömüldüklerinde Lillard'ın canını epey sıkabiliyorlar.
Conley ikili oyunlarda Lillard'ı savunurken genelde perdelemenin üzerinden geçmeye çalışıyor. Çünkü alttan dolaşmak şut imkanı vermek demek. Ancak pozisyonunu kaybettiğinde Memphis uzunu mutlaka show up'a çıkıp bir vücut teması sağlayıp öyle iniyor aşağı. O temastan sonra Lillard toparlanana kadar savunmacısı pozisyonunu geri alabiliyor. Lillard'ın üzerinde Courtney Lee kalırsa biraz daha sert yapıyorlar o teması. Ancak yukarıda da gördüğünüz gibi Randolph, Lillard'ın karşısına çıkıp teması sağlamaya hazır.
İkili oyun eğer LaMarcus Aldridge üzerinden oynanıyorsa (ki asıl tercihleri o), Grizzlies uzunu daha serbest davranabiliyor. Çünkü Aldridge devrilmeyi seven bir uzun değil. Açılıp orta mesafe şutu arıyor. Ancak gömülen Grizzlies savunması ortada kalabalık olduğundan Aldridge'in pas alması halinde ona yetişmeleri kolaylaşıyor.
L.A.'in en sevdiği numaralardan biri de post-up'a başlayıp ters omuzdan dönmesi. Z-Bo orada güreşi çok sevdiği için şu ana kadar bayağı rahatsız etmiş durumda Aldridge'i.