Mike D'siz Antoni

Lakers organizasyonunda işlerin bundan böyle Mike Brown döneminden farklı olacağı kesin. Mike D’Antoni takımla daha tek bir maça bile çıkmadan bunun işaretlerini sundu. Brown ipleri sürekli elinde tutmak isteyen, çalışma azmi zaman zaman takıntıya dönüşen bir coachtu. Bu nedenle veteranlarla dolu Lakers kadrosunu biraz sıkmıştı. D’Antoni ise oldukça rahat bir isim. Kendisiyle dalga geçme olgunluğuna da sahip.

Mike Brown’dan sonra Lakers’a yakın herkes Phil Jackson’u istiyorken, Buss ailesinin D’Antoni ile anlaşması büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Takım Brown’dan D’Antoni’ye yükselmiş değil de, İtalyan’dan Phil Jackson’a düşmüş gibi bir algı oluştu.

“Lakers taraftarı çok yakın dostlarım var. Hepsi işi Phil Jackson yerine benim almış olmama üzüldü,” diye konuştu D’Antoni. Hayli esprili bir yaklaşım. Ama asıl bomba savunma konusunda geldi.

Bazı insanlar soyadımdaki D’yi atıp bana Mike Antoni diyor. D’siz.” (D, savunma anlamına geliyor. Yani “savunmasız” Antoni)

“Dwight Howard’ın D’sini alıp kendi adıma koyacağım.”

Belki espri yapıyor ama Dwight Howard’ın savunma performansına fazlasıyla ihtiyacı olacak.

Hemen bazı güzel, cicili bicili istatistiklere bakalım:


Lakers'a karşı rakip takımların üretimi
Rakiplerinin Lakers’a karşı en verimli olduğu pozisyon uzak ara oyun kurucu mevkii. Atışlarının bile en büyük bölümü oradan. En azı ise pivot mevkiinden (neden acaba!?) Sağlıklı olduğunda oradaki sürenin büyük bölümünü alacak Steve Nash, savunmada Derek Fisher seviyesine geliyor iyiden iyiye. Eh, Blake, Morris ve Duhon aynı anda oynasa bir tane elit savunmacı etmiyor. Bu nedenle çemberi savunacak, penetrecileri caydıracak bir Dwight Howard, gerçekten soyadındaki D harfini coacha verebilir! Ancak henüz atletizmi geçen yılki seviyesine gelmedi. En az bir ay daha var diyorlar önünde. Göreceğiz.

Peki D’Antoni oyunun savunma yönünde gerçekten çok mu kötü?

Phoenix Suns, Run & Gun yıllarında ligin fazla sayı yiyen takımlarından biriydi. Ancak bunun ana faktörü, takımın süper hızlı temposunun maçtaki şut miktarını ve pozisyon sayısını artırmasıydı. Suns, D’Antoni zamanında savunma verimliliğinde[1] hep ortalama bir takım oldu. İlk 15 dışına çıkmadılar, 13’ün de üzerini göremediler. İtalyan coachun Knicks’teki son sezonunda ise 10. sıradaydı takımın savunması.
Kobe Bryant bu durum hakkında pek endişe taşımıyor gibi. “Phil Jackson zamanında senede üç defa falan savunma çalışırdık,” diyor Kara Mamba.

D’Antoni’nin savunma için bir çözümü var. Olimpiyat takımında birlikte asistan coach olarak çalıştıkları Seattle ve Portland’ın eski coachu Nate McMillan’ı savunma koordinatörü olarak istiyor kendi ekibinde. McMillan’ın takımları ligin görece az sayı yiyen takımlarından biri oldu her zaman. Ancak bunun da asıl sebebi tempo. Kendisi çok yavaş bir hücum sistemini tercih ettiği için maçtaki pozisyon sayısı da az oluyordu. Çok ideal bir çözüm olmayabilir.

Yukarıda da değindiğim gibi takımında bu kez Dwight Howard diye bir kaleci var. Atletizmini geri kazandığında savunmadaki pek çok sorunları gidereceğine hiç şüphe yok. Zaten D’Antoni’nin savunma dışında kafa yorması gereken bir sürü sıkıntısı daha olacak.

Öncelikle Phoenix’teki tempoda basketbol oynamasına imkan verecek bir kadro yok Lakers’ta. Knicks’teki tempodan bile yavaş oynayacaklar. Hücum, Nash ve Howard’ın ikili oyunları üzerine kurulu olacak. Nash geçen yılı pozisyon başına üretilen asist miktarında uzak ara birinci, asist liderliğinde de ikinci sırada bitirmişti ama bu seneye hiç iyi başlamadı. Sakatlığının durumu hala çok net değil ve eski Nash’i bir daha görememe ihtimalimiz var. Geriye kalan oyun kuruculardan Blake ve Morris, koş koş oyuna hiç uymuyor. Yarı sahada iyiler diye anlaşılmasın bu. Orada da kötüler. D’Antoni, Knicks günlerinde Duhon’dan fazlasıyla verim almıştı ama son iki yılı o da çok kötü geçirdi.

Sistemin iyi çalışmasını sağlayacak şutörlerden de yoksun Lakers. Takımdaki en iyi şutör Steve Nash. Unutmayalım: Kendisi o şutları atması değil, başkalarına hazırlaması gereken adam!

Lakers’ın iki uzunla oynaması, kadronun genelinin ağır ve yaşlı olması, D’Antoni’yi yarı saha basketbolu ağırlıklı bir düzen oluşturmak zorunda bırakacak. Olimpiyatlarda beraber çalıştığı Kobe, onun için “hücum dâhisi” dese de neler olacağını zaman gösterecek.

Gasol’u takas ederlerse de kimse şaşırmasın bu arada.

Bench de ayrı bir mevzu. D’Antoni, Suns günlerinde az adam kullanmasıyla eleştiriliyordu. Bu defa benzer bir lüksü yok.

Şu tabloya bir bakalım:




Lakers’ın yaşlı, yorgun ve sakatlık problemleriyle boğuşan ilk beş oyuncularının, toplam sürenin çok ama çok büyük bölümünü aldığını görüyoruz. Bu oran diğer takımlarda genelde daha düşük.  Toplam sürenin yüzde 70’i kadarını alan genelde bir iki oyuncu oluyor en uç örneklerde bile.

Diğer yandan benchin, şans bulduğu sürede oyunu dengede bile tutamadığını görüyoruz. Onlar sahadayken Lakers skorda ciddi anlamda geride. Pozisyon başına atılan sayı miktarı hızla düşerken, yenen sayı ciddi oranda artıyor.

Kenardan skor katkısı yapması için takıma dahil edilen iki isim; Jamison ve Meeks şu ana kadar hiçbir şey yapmadı. Jamison, Kurt Thomas’tan bile daha az enerjik bir görüntü sergiliyor. Meeks ise sürekli kas katı. Topu eline aldığı anda çembere atıyor ama isabet oranı yüzde 26 civarı. Topu yere vurduğu anda da salondakilere kalp krizi geçirtiyor. O da ayrı dert.

D’Antoni ne yapıp edip, benchten verim almak zorunda. Yoksa sezon sonunu getiremeyecekler.

Yukarıda Jamison için enerjiden bahsettim. Biraz daha genel konuşayım… Lakers seyircisi ligdeki en kötü seyircilerden biri, buna şüphe yok da, şu an efsane boyutta kötüler. Salonda hiçbir enerji yok. Takımı itecek hiçbir güç yok. Spurs ile oynadıkları maçtan sonra Tim Duncan şöyle dedi: “Bugün binada neredeyse hiç enerji yoktu. Biz artırmaya çalıştık ama bina ölüydü.” Timmy buna belki bir defa şahit oldu ama Lakers’ın tüm maçları aynı atmosferde geçiyor.

D’Antoni’nin -her ne kadar diğer takımlarındaki kadar olmasa da- takımı daha hızlı oynatacağını düşünürsek, belki biraz kıpırdanırlar.

Los Angeles medyasında yaş ortalaması yüksek, bazı saygın yazarlar daha D’Antoni takımla çalışmaya başlamadan onu karalamaya başladı. Phil Jackson diye tutturmaya devam ediyorlar. Magic Johnson zaten kafayı yedi[2]. İşler kötü gittiğinde -ki kısa vadede düzelmeyecek- Staples Center’da “We Want Phil” tezahüratları duyabiliriz yeniden.



Bir takımın adı Lakers ise, final bile asla tatmin edici değildir. D’Antoni’nin önünde gerçekten çok zor ve stresli bir dönem var. Kobe’nin bahsettiği o dehasını konuşturup, herkesi mutlu etmesi gerekecek. Ama Phil Jackson’un son sezonunda başlayıp, Mike Brown ile devam eden o müthiş sıkıcılığı aştığı takdirde bence eleştiriler ciddi oranda azalacak. 

                                                                                                                                                           
[1] Yüz hücum başına yenen sayı miktarı



Hiç yorum yok: